Daha az kirletebiliriz
Bakanlar Kurulu’nun, yakım işlemi yapılan büyük tesislerin neden olduğu hava kirliliği konusunda emisyon, yani salınım sınırlaması getirilmesi yönünde aldığı karar önemli.
Küresel ısınmanın ana nedenlerinden biri olarak kabul edilen sera gazlarının salınımının minimuma indirilmesi amacıyla yıllardır uluslararası düzeyde yürütülen çalışmalar, her ülkenin bu konuda aynı derecede hassasiyet göstermemesi nedeniyle, henüz arzulanan düzeyde sonuç vermiş değil.
Siyasi ve de ekonomik hassasiyetler, maalesef çoğunlukla çevre koruma hassasiyetinin önünde geliyor.
***
Sera gazları, yarattıkları sera etkisi nedeniyle bu isimle anılıyorlar.
Yani özetle güneşten gelen ve atmosferden geçerek yeryüzünü ısıtan ışınları tutarlar, yani ısıyı tutarlar ve normal şartlarda bu sayede yeryüzünün ısı dengesi korunmuş olur.
Başlıca sera gazları; su buharı, karbon dioksit, metan ve ozon olarak biliniyor.
Bunların bir kısmı doğal yollarla oluşurken, bir kısmı ise insan eliyle oluşturuluyor.
İşte bu insan eliyle oluşturulanların yani giderek dev bir fabrika gibi işlemeye başlayan yeryüzünün saldığı örneğin karbon dioksitin artışı, daha çok ısının atmosfer içerisinde depolanmasına yol açıyor.
Bu ısı artışı, yani küresel ısınma da doğanın dengesini her geçen gün biraz daha bozuyor.
İzolasyonların bize yegane iyiliği, galiba sanayileşmemiş olmamız.
Üretimden kopuk olarak yaşıyor olmamız nedeniyle, tek tük fabrikanın dışında kayda değer bir sanayi üretimimiz yok.
Bundan dolayı da bacalardan yükselen kara duman oranımız, diğer pek çok ülkelerle kıyaslandığında, daha az.
Ama yine de, elbette biz de havayı kirletiyoruz.
Elektrik santrallerimiz...
Yanan çöplerimiz...
Sokaklarda dolaşan araçlarımız (ki toplu taşımacılık neredeyse yok denecek kadar az olduğundan, araç sayımız nüfusumuza göre hayli yüksek)...
Taş ocaklarımız...
Her yaz karşı karşıya kaldığımız orman yangınlarımız...
Dolayısıyla, görece bir şekilde daha az kirletiyor olsak da, kirletiyoruz.
Ve ülkemizde hava kirliliğine yol açan her ne varsa, olabildiğince etkin tedbirlerle, minimuma düşürme gayreti içerisinde olmalıyız.
Bu noktada hem kişisel çabalara, hem de hava kirliliğini önlemeye yönelik devlet politikalarına, yani siyasi iradeye ihtiyaç var.
Evet çevre öncelikli politikaları hayata geçirmenin ekonomik maliyeti yüksek.
Örneğin elektrik santrallerinin şu anki üretim şeklinden, yani mazottan kurtulmak...
Alternatif enerji üretim yöntemleri, yatırım gerektiriyor.
Dünya, yenilenebilir enerjiye geçiş aşamasında.
Her ülke kendi mevcut üretim yönteminden, örneğin kömürden, örneğin mazottan, örneğin nükleer enerjiden, peyder pey yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş periyodları oluşturuyor.
Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, akıntı enerjisi, jeotermal enerji ve yanlış kullanım sonucu uzun vadede tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olsa da fosil yakıtlar, örnekleyebileceğimiz yenilenebilir enerji modelleri.
Bize en uygun olanlarını, alternatif enerji kaynağı olarak bir noktada bizim de hayatımıza sokmamız lazım.
Biz de kendi geçiş periyodumuzu oluşturmalı, hava kirliliğine neden olan her türlü enerji tüketiminden tamamen vazgeçmeyi ileri bir hedef olarak yapılacaklar listesine koymalıyız.
Evet geçiş aşaması pahalı...
Ama uzun vadede hem ekonomik hem de çevre dostu!