1. YAZARLAR

  2. Aslı Murat

  3. Daha çok politik örgütlenmeye, daha çok toplumsal mücadeleye ihtiyacımız var…
Aslı Murat

Aslı Murat

Daha çok politik örgütlenmeye, daha çok toplumsal mücadeleye ihtiyacımız var…

A+A-

23 Ocak’taki seçimin ardından dün yemin töreni gerçekleştirildi ve yeni Meclis resmen göreve başladı. Gerek ekonomik gerekse sosyal haklar bağlamında ciddi sorunlarla baş etmemiz gereken bir dönemle karşı karşıyayız. En basitinden 1-2 günlük elektriğimiz kaldığını öğrendik. Hatta UBP başkanı Sucuoğlu “yumuşak geçişle zam yapılacak” dedi. Seçim öncesinde tüp gaza zam yapılmayacak deyip de ardından zam yapan da aynı parti yetkilileri olduğunu akılda tutmakta fayda var. Bu bile enkaza çevrilen kamu yönetiminin bir göstergesidir.

Üç yılı aşkın süredir ülkeyi karanlığa hapseden Ulusal Birlik Partisi’ne toplumun büyük bir çoğunluğu onay verdi. Teknik manada başarılı olduğunu söylemek mümkün ama aslında hiç de öyle değil. Memleketin sürüklendiği kriz durumu ve artan mağduriyetler hesaba katıldığında, ne demek istediğim daha net bir şekilde anlaşılacaktır. Sonuç itibariyle yoksulluk ve yoklukla yalnız, baş başa bırakılmış bir toplumuz.

Başarı, seçimden günler önce kapıları aşındırırcasına yalvarmak ve en azından bir fotoğraf çektirip zevahiri kurtarmak mı? Bence değil. Yaşadığımız bunca soruna rağmen yine böyle bir sonuç çıkıyorsa, durup düşünmeli, nerede hata yapıldığını bulmamız gerekiyor.

Kocaman laflar söyleyip, hiçbir adım atmadan sadece eleştiri yapmak bizi bir yere götürmeyecek. Ülkeye egemen olan somut koşullar içinde atacağımız adımları iyice ölçüp tartmak gerekiyor. Öncelikle gailemizi topluma anlatabildik mi? Farklı kesimlerle örgütlü bir şekilde bir araya gelip çözüm önerilerimizi ve onları gerçekleştirebilme kapasitemizi gösterebildik mi? En önemlisi insanlara dokunabildik mi? Bu soruların cevabı çok önemli.

Tabi ki tüm bunları sadece seçim dönemlerinde yapmakla olmuyor. Özellikle solda konumlanan yapıların, partilerin “başarılı” olabilmesinin formülü de orada yatıyor. Çünkü insanlarla ne kadar fazla temas kurarsanız, hakikati o kadar görünür kılabilirsiniz. Eğer alanı boş bırakırsanız; o zaman yalan, yolsuzluk, çıkar, riyakârlık, hukuka aykırılık, sömürü maske altına saklanıp prim yapar ve gerçekliğin yerini alıverir. Siz de seyirci koltuğundan öteye gidemezsiniz.

Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin hükümet kurma çalışmalarına yönelik yaptığı açıklamalara bakıldığında, seçim sonucunun ne manaya geldiğini en iyi kavrayan parti olduğu anlaşılıyor. CTP uzun zamandır toplumda oluşan / oluşturulan kutuplaşma neticesinde, ülkenin ikinci en fazla tercih edilen partisi konumuna yerleşti. Bunun sebebi yaşanılan sorunlara yönelik ciddi açılımlar önermesi, federal çözüm istencini daha yüksek sesle dillendirmesi ve siyasi yelpazede solun renklerinde konumlanan (zaman zaman eleştirel dursalar da) kesimleri bir araya getirebilme becerisidir.

İşte gelinen bu dönemeç ciddi bir şekilde değerlendirilmeli ve mevcut durumun kalıcılaşması için ne yapılması gerektiği tespit edilmelidir. Naçizane önerim; apolitikleşen, salt seçim – iktidara gelme odaklı yaklaşımların yerini yeniden siyasi örgütlenmeye bırakması gerekliliğidir. Yanlış anlaşılmasın. Küçülme, içine kapanmadan bahsetmiyorum. Aksine küçük olsun benim olsun yaklaşımından sıyrılıp, miras alınan politik ve örgütçü geleneği toplumun geneline yaygınlaştırmak önceliğimiz olmalıdır. Partiye verilen destek bu şekilde taçlandırılabilir.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, Sucuoğlu’na görevi vermesi ile daha da netleşecek hükümet kurma çalışmaları, bu hedefe ayak bağı oluşturacak fikirlerin ortaya atılmasına neden olabilir.  Umarım bir handikap oluşmaz. Bence CTP’ye biçilen görev, kendisine teslim edilen gücü yanına alıp seçim öncesinde ortaya koyduğu yol haritasının gerçekliğini göstermektir. Memleketi daha da karabasana çevirecek iktidar yapılarına eyvallah demek değil.

Tabi ki bu yolda sadece Meclis içindeki adımlar yeterli değildir. Mücadele paralel yollardan da güçlendirilmelidir. Bu doğrultuda tabanın – parti içi örgütlerin, aktif politika yapılan merkezler hâline getirilmesi kaçınılmazdır. Ancak bu şekilde toplumsal dönüşüm sağlanabilir, ancak o zaman siyasi müdahalelerin bir nebze de olsa önüne geçilip Kıbrıslı Türk toplumu kendi ekonomisine kendi sesine sahip olabilir, ancak o zaman yeniden bu ülkenin barış, eşitlik ve ekonomik refaha dayalı birleşmesi için yeniden yollara dökülebiliriz.

Bu yazı toplam 1285 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar