1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Daha iyisini yapan varsa buyursun gelsin”
“Daha iyisini yapan varsa buyursun gelsin”

“Daha iyisini yapan varsa buyursun gelsin”

“Daha iyisini yapan varsa buyursun gelsin. Koltuk orada, gidilir oturulur. Fakat ‘ Ben Çakıcı’dan daha iyi çalışırım’ diyecekler… İskele’ye, Mağusa’ya kendi ceplerinden para harcayarak gidecekler, yemelerini, içmelerini orada kendileri sağlayacaklar. Bi

A+A-

17 Kasım’da yapılacak TDP Kurultay’ı ile başkanlığı devretmeye hazırlanan TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı, YENiDÜZEN’in sorularını yanıtladı, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 

Ayşe GÜLER

Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Mehmet Çakıcı, 17 Kasım’da başkanlığı devretmeye hazırlanıyor.
28 Temmuz seçimlerinde partinin hedeflenen başarıyı yakalayamaması nedeniyle istifa eden Çakıcı, genel başkanlık bayrağını teslim etmeden önce YENİDÜZEN’e konuştu.

Çakıcı, önümüzdeki süreçte siyasi yaşamına milletvekili ve partinin üyesi olarak devam edeceğini belirtti.

Parti Genel Sekreteri Cemal Özyiğit’in başkanlık için aday olduğu Olağan Genel Kurul’a bir hafta kala, parti çalışmalarını yeterli bulmadığını söyleyen Çakıcı, “yeniden aday olmam için birçok kişiden destek aldım. Ancak, partinin içindeki tartışma ortamını sağlıklı bulmadım. Bu yüzden de adaylık konusunda hep sessiz durdum” dedi.

Çakıcı,  partinin ‘yenilenme’ değil, ‘eksilme’ ile karşı karşıya olduğunu vurgulayarak, “Daha iyisini yapan varsa buyursun gelsin.  Koltuk orada” şeklinde konuştu.

TDP’ye kendisi ile birlikte birçok partilinin maddi ve manevi destekte bulunduğunu kaydeden Çakıcı, “Partinin ekonomik durumu bellidir. Gittiğiniz yerde benzinizi, yediğinizi, içtiğinizi, harcamalarınızı siz yapacaksınız. Bu gayet normaldir. Çünkü biz bu yola bilerek girdik Bu destek, bizden önce yapıldı, bizden sonra da yapılacaktır. Umarım, herkes ayni fedakarlığı bundan sonra da gösterir” diye konuştu.
Partinin şu anda 200-250 bin TL civarında borcu olduğunu açıklayan Çakıcı, 28 Temmuz seçimlerindeki yarışa parti bütçesinin eksi ile başladığını kaydetti.

Hükümet kurulalı iki ay oluyor. Bu süre içinde CTP/BG-DP/UG koalisyon hükümetinin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hükümet programlarında ciddi iddialar ortaya çıkıyor. Önemli olan bunları bir yere yazmak değil, gerçekleştirmektir. O yüzden en başında hükümete bir şans verilmesi gerektiğini düşünerek eleştirileri ve muhalefetimizi yapıyoruz. Çünkü seçimden sonra herkesin bir beklentisi vardır. Bazı noktalarda eksiklikler görüyorum. Seçimden önce verdikleri sözlerle ayni duruşu durma konusunda farklılıklar vardır. Örneğin TC ile Kuzey Kıbrıs arasında imzalanan ekonomik paketin revize edileceği söylendi ancak bu konuda adım atılmadı. Hatta mektup yazılarak paketin uygulanacağı ve devam edeceği belirtildi. Elektriğe şu anda yüzde 20 zam geliyor. KIB-TEK’in özelleşmeyeceği, özerkleştirileceği söylendi.  Ama bunun yapılabilmesi için borçların bütçede yapılanması ile ilgili kaynak konulması lazım, fakat bu yoktur. O zaman özerkleşme de hayal olarak kalıyor. Burada da bir çelişkiye düşüyorlar. Öte yandan profesyonel askerlik konusu hem Türkiye’nin hem Kuzey Kıbrıs’ın gündemindedir. Ancak, Başbakan Yorgancıoğlu,  profesyonel askerliğin gündemlerinde olmadığını söylüyor. Hükümetin programda kullandıkları kelimeleri, yerine getirecekleriyle ilgili emin değilim. Meclis’e getirilen yasaları takip etmek gerekiyor. İki koalisyon ortağı arasında kargaşa olduğunu da görüyorum.

Bu durumu Siyasi Partiler Yasası’nda da yaşıyoruz. Özellikle transferlerin yasaklanması konusunda kargaşalar olduğunu görüyorum. Hükümetle ilgili konuşmak erken ama verdiği sinyaller, şu anda pek hoş değil. Olumlu bir değişim görme noktasında değilim.

Hükümetin “öncü” olması gereken adım hangisidir?

Ülkenin sivilleşme ve demokratikleşmesi çok önemlidir. Hükümet, sosyal adaleti sağlayıcı yasalar ve sistemin değiştirilmesi ile ilgili çalışma yapması gerekiyor. Ciddi adaletsizlikler vardır. Mesela, tarım sektöründe büyük haksızlıklar vardır. Hukuk sistemimiz geridir. Çok fazla israf vardır. Bunun yanında ülkede adil bir rekabet ortamı yoktur.  Hesap sorulabilirlik de gerekiyor. Gelişigüzel ihaleler, eşe dosta dağıtılan araziler, usulsüz yapılan işler var. Bunları hükümetin ayıklaması şarttır. Ülkede ne yazık ki adalet duygusu yoktur. Bu duyguyu halkın değiştirmesi gerekiyor.

Hükümet ‘halka güven vermiyor’ düşüncesini mi savunuyorsunuz?

Halk, herkesten şüpheleniyor. Şu andaki icraatları ile hükümet vermiyor. Halk arasında bir güvensizlik ortamı var. Bunu bize söylüyorlar. UBP hükümetinden sonra, bu hükümetten büyük beklentiler vardı. Ancak, onları hayal kırıklığına uğrattıklarına dair bir duyguyu bizimle paylaşıyorlar. Bu durumu değiştirmek hükümetin elindedir. Muhalefet olarak doğru yapılan işleri desteklemeye devam edeceğiz. Bugünkü muhalefet yıkıcı bir muhalefet değildir. Tabi bu durum, hükümetten işbirliği geldiği sürece devam edecektir.

28 Temmuz seçimlerinin ardından, Meclis yapısı “yenilendi ve gençleşti”.  Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Meclis’te bir yenilenme, ortam değişikliği söz konusudur. Yeni milletvekilleri ile daha çok temasımız var. Meclis’teki seviyesiz kavga ortamları artık yok. Bu anlamda, komitelerde daha çok konuştuğumuzu görüyorum. Eskiden bunu başaramıyorduk. Bu durum da bizden kaynaklanmıyordu. Biz yine aynı insanlarız ama komitelerde daha vizyonsuz ve düşük seviyelerde tartışmalar oluyordu. Halk, meclisin yüzde 50’sini yeniledi. Yaşanan değişim, hissedildi. Meclis, gençleşti. Bazı yanlışlar oluyor. Önemli olan bu değişimin yasalara yansımasıdır.

TDP’de seçim sürecinde sandıktan çıkan oy sizi ve parti tabanını memnun etmedi. Akabinde, bu durum parti başkanlığından istifanızı getirdi. Bu sonuçtaki etkenler nelerdi?

Seçimde, en az 6-7 milletvekili çıkararak, hükümete girmek hedefimizdi. Partinin de beklentisi bu yöndeydi. Partinin yeterli yükselme yakalayamaması halinde, istifa edeceğimi söylemiştim. Bu sözümü de tuttum.  Kıbrıs tarihinde parti oyunu yükseltmesine rağmen, yeterince yükseltmediği için istifa eden başka bir örnek de yoktur. Oyumuz, 6,8’di, 7,4’e yükseldi. Ancak bunu yeterli bulmadım ve istifa ettim.2007’de partiyi devraldığımda bir milletvekili vardı. 2009 seçiminde 2 milletvekiline çıktı, 20013’te de bu sayı 3’ yükselmiştir.  Kurultaya yeniden aday olabilirdim. Ama yapmadım. Bu sonuç benim ve partiyi memnun etmemesi açısından önemliydi. Böyle bir değerlendirme yaptık. Fakat bu yola giderken, olayın arka tarafı hiç görülmez. 

“TDP’nin yürüyüşü, top, tüfek ve tankla…”

Seçim sürecinde ayrılıklar da yaşandı. Ayrılıklar, oylara nasıl yansıdı?

Seçimde beklenenin altında oy almanın bir sebebini de, partide yaşanan ayrılıklara bağlıyorum. Tabi, eşit kaynak olmayışı, medyaya kaynak aramamız da etkenler arasındadır.  Seçim döneminde, TDP’deki aday olmayanlar konuşuldu.  Denenmiş bir partiydik. Hükümet olmayan bir partiydik, fedakarlıkla bugünlere gelmiştik. Diğer partilere göre daha güçlü bir siyasi programımız vardı.  Ama bize her gittiğimiz köyde, partiden ayrılan kişileri sordular. Bunları açıklamak zorunda kaldık. Kendimizi anlatmaktan çok, bize karşı yapılan saldırıları göğüslemek zorundaydık.  TDP’nin yürüyüşü top, tüfek ve tankladır. Siz imkansızlıklarla mücadele ederek yolunuza yürüyorsunuz. Karşıdan size gelen ateş, hedef noktası doğmasına neden oluyor. Bizim içimizden kaynaklanan hatalar meydana geliyor. Seçime girerken yaşanan sıra tartışmaları buna örnektir. Parti, top yekun başkanı ya da konuşmacıları saldırıya uğradığında hep birlikte savunmalı. Bir tek başkan kendi kendini mi savunacak? Bu anlamda saldırıların etkisinde kaldığımızda görüyorum.

******************

“Seçim bütçesi eksideydi”

Parti, ardı ardına iki seçim geçirdi. Bütçe ne durumdaydı?

Milletvekilliği seçimine girerken, partinin bankadaki parası  eksi 18 bin TL’ydi. Bırakın “artı” da olmayı, sıfır bile değildi. Belediye seçimine girerken, parti kasasındaki 80 bin TL’yi de harcadık. Bunu bir aday harcar. Bizim belediye seçim bütçemiz 92 bin TL’ydi. Karşımızdaki partilerin bütçesi oldukça fazlaydı. İkişer, üçer milyon TL’lik harcamalar yaptılar. Çok az kaynakla seçime girdik. Piyango biletleri çıkardık, bu biletleri sattık. Bununla birlikte borçlandık. Seçime hazırlanırken bizim için ek bir kaynak sorunu da vardı. Genel seçimler için 400 bin TL ayrıldı. Şu anda partilere verilen devlet kaynaklarında adaletsizlikler var. Az milletvekili olanlara az kaynak vardır ve ek kaynak yaratmanız gerekir. Bizim için kaynak bulma ek bir süreçtir. Ve bu çalışmaların seçim döneminde yapılması gerekiyor. Bir taraftan seçim hazırlığı, bir taraftan kaynak bulmak için çabalamalısınız. Şartlarınız, diğer partilerin şartları ile eşit değildir. Hükümet yapan partiler, hükmet olanaklarını da kullanıyor. Bizde çok fedakarlıkla  yürüyen bir yarıştır. Medya desteği de kaynakla olur.  TDP’de son dönemde çok büyük bir fedakarlık ve çalışma var. Diğer parti başkanları 1 tur gezerken, siz 5 tur gezmek zorundasınız. Çünkü sizin milletvekili sayınız ve kaynağınız az. Herkes, ekip ve ekonomik kaynakları ile gezerken, biz az sayıda yönetici, parti başkanı ve kaynakla her yerde bulunmak zorundaydık. Bunları yaptık. Parti kamuoyunda bir değer oldu. Barajı geçen, sözüne ihtiyaç duyulan bir parti olduk.  TDP, çıkışları ve muhalefeti ile vicdanın ve aklın sesi oldu.


**************************

“Çok çalışanların siyasette nasıl haksızlığa uğradığını görüyorum”


Partinin  “gerilediğini” iddia eden kesimler oldu. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Bunu söyleyenler ya hiçbir şey bilmezleri ya da uzayda yaşıyorlar. 2007’de ben başa geldiğimde parti ikiye bölünmüştü, baraj altındaydı. Bu sürecin ardından yaşanan gelişmeleri görmemek için kör olmak gerekiyor. Ben partiyi devraldığımda bir belediye meclis üyesi vardı. Şimdi ise 12-13 meclis üyesi var. Bir milletvekiliydi, bugün üç milletvekilidir.  Bu duyduklarıma eskiden kırılıyordum. Şimdi de üzülüyorum. Saçma sapan eleştiriler çok var. Çok çalışanların nasıl dövüldüğünü ve siyasette nasıl haksızlığa uğradığının bugün çok daha fazlasını yaşıyorum.


*************************

“Partinin 200-250 bin TL’lik borcu var”

Partinin borcu var mı?

Şu anda TDP’nin 200-250 bin TL civarında borcu bulunuyor. Bu da her zaman olabilecek ve ödenebilecek bir borçtur.  2009’da 150 bin TL civarında borcu vardı. O dönemde bütçe 250 bin TL’ydi. 100 bin TL nakit harcamıştık, 150 bin TL’yi de borçlanmıştık. Bu dönem bütçe biraz daha fazladır. Sosyal demokrat bir partiyiz. Zenginlerin partisi değiliz. Hem partinin hem de üyelerin olanakları azdır. Harcanan kaynak, olabilecek en düşük kaynaktır. Biri bana bunun altında harcarım derse, seçimden anlamaz demektir. Yalnızca broşür paranız 100 bin TL’nin üzerindedir.

*****************

“Partiye maddi ve manevi çok destek olduk”

Olanaksızlıklar içerisinde TDP’nin seçime hazırlandığını söylediniz. Peki, bu süreç içerisinde partiye kendi bütçenizden destek oldunuz mu?

Bu olay, ben meselesi değildir. Biz hepimiz partiye çok büyük katkılar yaptık. Bunu sadece ben yapmadım. Maddi ve manevi her türlü fedakarlıklarımız oldu. Yapan arkadaşlara çok teşekkür ederim. Parti ve siyasi hareket demek, topluma hizmettir. Bu da fedakarlık demektir. Biz ve arkadaşlarımız, o fedakarlığı hep yapmışızdır. Bunun da hesabını, geriye dönerek, kimseden soracak değiliz. Bu destek, bizden önce yapıldı, bizden sonra da yapılacaktır. Umarım, herkes aynı fedakarlığı bundan sonra da gösterir. Partinin ekonomik durumu bellidir. Gittiğiniz yerde benzinizi, yediğinizi, içtiğinizi, harcamalarınızı siz yapacaksınız. Bu gayet normaldir. Çünkü biz bu durumu bilerek girdik. Beni eleştirmek için kariyerimi ve ekonomik durumumu konu edenler oldu. Hatta ‘Çakıcı, TDP’nin başında olmaz. UBP yada DP-UG’nin başına gitsin’ diyenler de oldu. Bunlar adaletsizliktir.

***********************

“Daha iyisini yapan varsa buyursun gelsin”

17 Kasım’da kurultay yapılacak ve yeni başkan göreve başlayacak. Bu süre sonrasında partide yenilenme gerekiyor mu? Bundan sonraki yol haritası ne olacak?

Her parti, yapılan kurultaylarda kendini yenileyerek yoluna devam eder. Demokratik yarışlar olur, süreç devam eder. Bizim kurultaya giden süreçte partinin çalışmasını yeterli bulmadım. Çalışma görmedim. Partiyi, parçalı bir halde gördüm. Tankla tüfekle geldiğiniz bir yerde dışarıdan ahkam kesmek çok kolaydır. Bu yolu yürümemiz için birlik ve beraberlik içerisinde olmamız gerekiyor. Aday olmamaya karar verdim ve sessiz bir konuma geçtim. Çok çalıştım, çok ezildim. Her açıdan bu durumu yaşadım. Eleştiriye saygım var. Ama yıkıcı eleştiriyi de doğru bulmuyorum. Bir sürü bölgeden arkadaşım, devam etmemi istediler. Ama partinin içindeki bu tartışma ortamını sağlıklı bulmadım. Bu yüzden de adaylık konusunda hep sessiz durdum. Daha iyisini yapan varsa buyursun gelsin. Koltuk orda, gidilir oturulur. Fakat ‘ Ben Çakıcı’dan daha iyi çalışırım’ diyecekler. İskele’ye, Mağusa’ya kendi ceplerinden para harcayarak gidecekler, yemelerini, içmelerini orda sağlayacaklar.  Bir gün Dipkarpaz’da olacaklar, diğer gün Yeşilırmak’a gidecekler. Makama değil, işe talip olmak gerekiyor.

****************


“Yenilenme değil, eksilme ile karşı karşıyayız”


Peki, ilerleyen günlerdeki süreçle ilgili bir endişeniz var mı?

Yeterli çalışma görmediğim için endişeliyim. Çakıcı’yı eleştirmek çok kolaydır. Lefkoşa’da evde oturursunuz, eleştiri yaparsınız. Ama önemli olan icraattır. Kurultay sürecine gidiyoruz. Mağusa ve İskele kongrelerimizi ertelemek zorunda kalmıştık, yeni bitirdik. Köylerde örgüt çalışmaları henüz yapılmadı. ‘Çakıcı çekilsin’ dendiğinde, onun yerini doldurmak gerekir.  Bunun için çalışmak gerekir. Benim yerim dolmalı. İşi yapacak adam konusunda problem var. En çok işi yapanlar, en çok eleştirilenler oluyor. Yenilenme değil, eksilme ile karşı karşıya olduğumuzu görüyorum.
Genelde, haksız eleştiriler olduğunu da düşünüyorum. Hiçbir zaman makamla bir mertebeye gelindiğine inanmıyorum. Siz bir değerseniz, o makamda değer bulursunuz.

Ben TDP içerisinde bir nefer, bir üye olarak görevimi sürdürmeye devam edeceğim. Elimden geleni yardımı yapacağım. Parti olarak doğru öngörü ve stratejilerle başarılı olabilir. Toplumun TDP’ye ihtiyacı vardır. Cemal bey kendi tercihini yaptı. Başkanlığa aday oldu. Denemek istedi, yapmak istedi. Kendisine başarılar dilerim.

Bu haber toplam 2092 defa okunmuştur