“Dalga geçiyoruz, kaybediyoruz”
"İsyan ve dalga geçme! Gülme, katıla katıla gülme! Acı acı gülme. Karikatürize etme! Normal bir süreç yaşamıyoruz. Hastaneler doldu taştı, sağlık çalışanları isyanda."
Sosyolog ve Siyasal Bilgiler Uzmanı Hakan Gündüz YENİDÜZEN’e konuştu, pandemi sürecinde yaşanan siyasal ve toplumsal davranışları değerlendirdi:
“Alınan kararlara ve açıklamalara verilen tepkilere bakın?
İsyan ve dalga geçme! Gülme, katıla katıla gülme! Acı acı gülme. Karikatürize etme! Normal bir süreç yaşamıyoruz. Hastaneler doldu taştı, sağlık çalışanları isyanda. Yanı başımızdaki genç insanlar bile ölüyor. Ölümle baş başayız. Mutasyona uğramış virüs hızla yayılıyor. Verdiğimiz tepkiler bunlar. Bu toplumsal vahametin de net bir göstergesi.”
YARINI KAYBEDİYORUZ…“Bakıyoruz süreçte toplum ne yapacağını bilmiyor? Yalan, yanlışlar uygulama ve söylemler oluyor ‘gülüyoruz’ dalga geçiyoruz, kapanmıyoruz. Ama bunun bedelinin ne olacağını kestiremiyoruz.
Hükümet günü kurtarıyor. Vatandaş da günü kurtardığını zannediyor. Ama yarını kaybediyor.”
ANAYASA ÇİĞNENİYOR…“Anayasa’nın birçok maddesi ya çiğneniyor ya da göz ardı ediliyor. Sözüm ona devlete tapan bu yapılar devletin temelini dinamitlemeyi neden göze alıyor?”
PİLLİ KAHRAMAN MI? “Hangi kahramanlıktan bahsediliyor? Süreç patladı, sistem çöktü, büyük felaketler söz konusu ve bunlar hala devam ediyor. Bu tablo dağıldığında sonuç karşısında kusura bakmasın kimse kahraman olamayacak. Sonuç şimdiden bellidir.”
HÜKÜMET SAKAT OLUŞTU… “Hükümet aslında oluşurken sakat oluştu. Kurgu sakat, aktörler sakat, oluşum biçimi sakat. Bilgi, beceri ve tecrübe düzeyi sakat…”
Fayka Arseven Kişi
Sosyolog ve Siyasal Bilgiler Uzmanı Hakan Gündüz, toplumsal kaygının arttığını vurgulayarak, “toplum kendini sağlık açısından da ekonomik anlamda da güvende hissetmiyor. Bu olayı hükümet yönetiyor. Toplum hükümete güvenmiyor, hükümeti ciddiye almıyor” dedi.
“Bakıyoruz süreçte toplum ne yapacağını bilmiyor? Yalan, yanlışlar uygulama ve söylemler oluyor ‘gülüyoruz’ dalga geçiyoruz, kapanmıyoruz” diyen Gündüz, “Ama bunun bedelinin ne olacağını kestiremiyoruz. Hükümet günü kurtarıyor. Vatandaş da günü kurtardığını zannediyor. Ama yarını kaybediyor” ifadesinde bulundu.
Bu hafta Sosyolog ve Siyasal Bilgiler Uzmanı Hakan Gündüz ile hem siyaseti hem de pandemi sürecinde yaşanan gelişmeleri konuştuk.
“Ayarını bozduğunuz kantar gün gelir sizi tartar”
- YENİDÜZEN: Çok zor bir pandemi süreci yaşarken, Hükümetin tüm bu süreçteki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- GÜNDÜZ: Hükümet aslında oluşurken sakat oluştu. Kurgu sakat, aktörler sakat, oluşum biçimi sakat. Bilgi, beceri ve tecrübe düzeyi sakat…
- Aslında sakatlık önceki hükümet döneminde de vardı. Yine iktidarı ve parti içindeki gücü tartışmalı bir başkanlık sürecine başlayan Ersin Tatar, hükümet kurdu. Bir tarafta HP bir tarafta parti içi denge uğruna bölük pörçük bir UBP. Tatar, parti içinde iktidar olma şansı bulamadı.
Ancak yine de gerek HP’nin varlığı gerekse dönemin Cumhurbaşkanı Akıncı’nın baskıları önceki hükümetin bugünkü yönetim vahametini yaşamasını engelledi. HP, birçok kez bu kararlar uğruna rest çekip defalarca ‘hükümetten çekiliriz’ tehditti yapmak zorunda kaldı.
Öte yandan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ersin Tatar’ın adaylığı tüm bu süreci içinden çıkılamaz hale getirdi. HP ile uyum bozuldu, uzun süre UBP kendi içinde bu adaylığı hazmedemedi. Parti içi muhalifler başka adaylara destek vereceği kanısı oluştu.
Örneğin ben, o dönemde bunun büyük bir hata olacağını gerekçeleri ile yazdım. UBP düşmanı oldum. Bu duruma neden olup hem topluma hem de UBP’ye ihanete varan sonuçlar doğuran bu kesimlerin hareketleri ülkeyi bugünlere getirdi. Üstelik yanlış politikaları da sonuçsuz kalınca toplanıp Türkiye’ye gittiler. Olup biteni birlikte yaşadık.
Yaşananların siyasal ve toplumsal anlamda verdiği zararın telafisi yok.
“Ayarını Bozduğunuz kantar gün gelir sizi tartar” dedik. Aslında sonucun bu olacağı çok netti. Ama küçücük siyasal ve kişisel çıkarlar uğruna toplum ve siyaset bu noktaya getirildi.
Sonuç ne oldu? Tatar Cumhurbaşkanı oldu, UBP içten paramparça oldu. Parti, bütünlüğünü bile korumaktan aciz hale geldi. Meclis Başkanı’nı seçerken, siyasi rezaletin en büyüğünü yaşadı. Hükümet kurulma şekline, bakanların atamalarına kendileri bile inanamadı. Kurultay yapıp, parti başkanını bile seçemediler.
Üstelik Türkiye’ye gidip ikna ettikleri çevreleri, dönüp, nedense parti içi bu durumlar için, kurultay için, hükümetin oluşma süreci için en ağır bir biçimde eleştirdiler. Tabi herkesin duyabileceği biçimde ama kendi içlerinde...
Bu keşmekeşin içinde Hükümeti kiminle kuracağına da karar veremediler. Aylarca pazarlıklar edildi. Partilerle görüşüldü. Bakın bu, pandemi sürecinde sağlık ve ekonomik çöküntünün içinde yapıldı.
Neydi amaç?
Burada da çok bir ihtimal yok. Aslında bu süreçte nasıl bir hükümet modeli olursa olsun bir icraat hükümeti olamayacağı da çok açık bir gerçekti. Durumu ya görmekten çok uzak bir grup var ya da bazı başka kaygı ve taahhütler var.
“Saner’in hemen süreçten uzaklaşması en akılcı olanıydı”
“Hiçbir siyasiyi Hamza Saner’in düştüğü pozisyona düşmemesini dilerim. Ama zaten kurultay sürecinde yaşananlar ve kendini tepeden hem partinin hem de hükümetin başında bulması onun için çok büyük bir şansızlık.”
- YENİDÜZEN: Başbakan Ersan Saner’in başbakanlığa geliş sürecini, hükümetin oluşumunu, başbakanlığını, söylem ve tavırlarını nasıl yorumlarsınız?
- GÜNDÜZ: Hiçbir siyasiyi Hamza Saner’in düştüğü pozisyona düşmemesini dilerim. Ama zaten kurultay sürecinde yaşananlar ve kendini tepeden hem partinin hem de hükümetin başında bulması onun için çok büyük bir şansızlık. Çok naif olduğuna ve bu nedenle bu duruma düştüğüne inanmak istiyorum. Çünkü bugüne kadar yaşadıklarını ve bundan sonra yaşayacaklarını görebilmesi ve hemen süreçten uzaklaşması onun için en akılcı olanıydı.
- YENİDÜZEN: Hükümet oluşumu?
- GÜNDÜZ: Hükümet bu ortamda kuruldu. Kurultay ve seçilmiş meşru bir başkanın hükümet kurması gerekirken malum olaylar yaşandı. Ve hükümeti de kurarken özellikle parti içinde yaşananlar hükümetin özüne de işledi.
- YENİDÜZEN: Hükümette güç dengeleri?
- GÜNDÜZ: Birkaç saat içinde taşların hiçbirinin yerine oturmadığı bir bakanlar kurulu oluştu. Parti içi büyük bir öfke yaşandı. An itibarı ile Ersan Saner partideki çoğu fraksiyonun hedefi durumda. Ne kadar temsilcilerini hükümete aldığını zannetse Saner bu gerçeği değiştiremedi.
Ortaklarına baktığımızda DP, Fikri Ataoğlu ve Serdar Denktaş’ın eş başkan olduğu bir yapı. Çalışma Bakanlığı, bürokratları ile Serdar Denktaş’ın, turizm Fikri Ataoğlu’nun. Biri diğerinin bakanlığına etki edemiyor.
YDP, Erhan Arıklı ve Bertan Zaroğlu’nun eş başkan olduğu bir diğer yapı. Hükümet süreci yaşanmasa büyük bir iktidar mücadelesi kurultayda yaşanacaktı. Mücadele tüm hızıyla devam ediyor ancak partide bu iki unsur birbirine muhtaç, birbirini kıstırmış. Arıklı, 5 Şubat’ta “kurultayda seçilmezsem siyaseti bırakırım” mesajı verdi. İnce mesajı Zaroğlu ve destekçilerine de veriyor. Aslında ‘Çekilirim, hükümetten de çekilirim. Zaroğlu’nu da diğer partiler ve bazı güçler kabul etmez ona göre!’ mesajıydı.
Bu denge daha doğrusu dengesizliklerle bıçak sırtında olan bir hükümet…
Üstelik tek tek bakanlara baktığımızda Nazım Çavuşoğlu, Ali Pilli ve Kutlu Evren dışında oturdukları bakanlığın koltuğunda deneyim ve teknik düzey yeterlilikleri tartışmalı durumda. Tartışılıyor da.
Bunlar yetmezmiş gibi büyük bir “bürokrat atama iştahı” var. En azından mevcut bürokratik yapı korunsa vahamet azalırdı. Ama buradaki iştaha dikkat çekmek isterim. Başbakan Meclis kürsüsünde hükümetin, erken seçim hükümeti olduğunu ilan etti ve seçim tarihi istedi.
Peki birkaç ayla sınırlı bu süreçte bu bürokrat atama iştahı ne?
Çoğunun bakanları gibi nitelikleri ve hakimiyeti tartışmalı atamalar yapılıyor. O zaman bu iştah ve acele niye?
Pandemi ateşinin içinde “atamalar olmazsa hükümetten çekilirim, Bakanlar Kurulu’na katılmam” niye? Toplum Bakanlar Kurulu toplantılarında hayati karar alınmasını beklerken, karar alamayıp ama atamaları yapmak niye?
Bu tabloda Hamza Saner başbakan olarak hükümetin başındadır. Yukarda nedenleri sıralandı aslında 3’lü değil 10’lu bir hükümet. Saner, yürütmenin başında ama “yürütme yürüyor mu?” irdelenmesi gereken bir durum.
Gariplikler zinciri
“Siz bilimsel veriler ışığında tedbirleri almamakta ısrar ediyorsunuz ve Pilli de çok geç ve yetersiz olan bu tedbirleri türlü gariplikler ve zorlama ile aldırmaya çalışıyorsa bu kahramanlık dediğiniz tuhaflığı siz yaratıyorsunuz.”
- YENİDÜZEN: Sağlık Bakanlığı, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Kurulu ve Bakanlar Kurulu’nun bu süreçte sürekli çatışma halinde olduğunu da yaşadık. Vatandaş alınan kararları ‘ciddiye’ alamadı. Bu konuda da hatalar yapıldı mı? Vatandaşın güveni defa defa kırıldı mı?
- GÜNDÜZ: Vurgu yaptık. 10’lu bir hükümet yapısı… Son zamanlarda Sağlık Bakanı Pilli ve diğerleri...
Tufan Erhürman’nın mecliste durumu tam anlamıyla ortaya koyan bir ifadesi oldu, ‘Ana muhalefet destekliyor, diğer muhalefet partileri destekliyor Sağlık Bakanı’nı, bir hükümetin geri kalanı desteklemiyor.’ Aslında başka söze gerek yok bu konuda.
Ancak hükümette yaşananlar ortada. Yasa gereği yetkili üst kurul. Ama Başbakan yasayı çiğnemek uğruna kararları uygulamıyor. Uygulanmayacağını baskı göreceğini anlayan Pilli her defasında toplum desteği için kararları Bakanlar Kurulu’na gitmeden sızdırıyor.
En son benzer bir tutum da diğer kanattan izlendi. Belli ki bazı çevrelere kapanma olmayacak sözleri verilmiş. Olacağı belli olunca ‘bakın biz uğraştık, bu Pilli yaptırmadı’ belgesi sızıyor.
Gariplikler zinciri.
“Pilli kahraman olmaya çalışıyor, kahraman olmasın!”, Akıncı ve HP için de aynı argüman kullanılmıştı. Peki hangi kahramanlıktan bahsediliyor? Süreç patladı, sistem çöktü, büyük felaketler söz konusu ve bunlar hala devam ediyor. Bu tablo dağıldığında sonuç karşısında kusura bakmasın kimse kahraman olamayacak. Sonuç şimdiden bellidir.
Ha siz bilimsel veriler ışığında tedbirleri almamakta ısrar ediyorsunuz ve Pilli de çok geç ve yetersiz olan bu tedbirleri türlü gariplikler ve zorlama ile aldırmaya çalışıyorsa bu kahramanlık denen tuhaflığı siz yaratıyorsunuz.
- YENİDÜZEN: Nedir bu ısrar?
- GÜNDÜZ: akılcı bir gerekçe olamaz. Yapılabiliyorsa bu açıklanmalı. Bu sorgulanmalı. Israr niye. Ölümüne ısrar niye?
- YENİDÜZEN: Nedir beklenen?
- GÜNDÜZ: Bir devletin kuruluş anlaşması ve esası Anayasasıdır.
- Anayasa’nın başlangıç ilkesine, madde 1’e, madde 3’e, madde 7’e, madde 8’e, madde 10’a, madde 12’ye, madde 14’e, madde 15’e, madde 16’ya, madde 40’a, madde 45’e, madde 47’e, madde 48’e, madde 49’a, madde 52’ye, madde 56’ya, madde 58’e, madde 59’a, madde 78’e, madde 102’ye, madde 107’e, madde 111’e, madde 118’e, madde 119’a, madde 122’ye, madde 123’e ya aykırı davranılıyor ya maddeler çiğneniyor ya da göz ardı ediliyor.
Sözüm ona “devlete tapan” bu yapılar devletin temelini dinamitlemeyi neden göze alıyor?
- YENİDÜZEN: ‘Tam kapanma’ için hem doktorlar hem de çeşitli çevreler bunu dillendirse de hükümet, tam kapanmayı vakaları kontrol altına alamayınca tercih etti. Bu bize toplumsal olarak ne kaybettirdi?
- GÜNDÜZ: Öncelikle öyle ya da böyle korunmayı başarabilmiştik. Vaka sayıları çok iyiydi. Ancak yaşanan yönetim aksaklıkları nedeni ile kontrolü elimizden kaçırdık. Ve ne yazık ki çok kısa bir sürede felaket sınırına geldik.
Toplumsal kaygı arttı. Toplum kendini sağlık açısından da ekonomik anlamda da güvende hissetmiyor. Bu olayı hükümet yönetiyor, hükümete güvenmiyor, hükümeti ciddiye almıyor.
Alınan kararlara ve açıklamalara da verilen tepkilere bakın?
İsyan ve dalga geçme! Gülme, katıla katıla gülme! Acı acı gülme. Karikatürize etme!
Normal bir süreç yaşamıyoruz. Hastaneler doldu taştı, sağlık çalışanları isyanda. Yanı başımızdaki genç insanlar bile ölüyor. Ölümle baş başayız. Mutasyona uğramış virüs hızla yayılıyor. Verdiğimiz tepkiler bunlar. Bu toplumsal vahametin de net bir göstergesi.
- YENİDÜZEN: Sağlık sistemi?
- GÜNDÜZ: Sağlıkta yaşananları bir tek sağlıkçılar ve dolayısı ile Sağlık Bakanlığı biliyor. Onların ifadesi ile “sistem çöktü”. Sağlık çalışanları perişan oldu, olmaya da devam ediyor. Hastaneler doldu taştı. Yatak bulunsa da sağlığı yürütecek doktor ve sağlık çalışanı yok. Halihazırda vaka patlaması olmamışken başa çıkmakta zorlanan bu sistemi 7 tane doktor istihdam ederek çözeceğimizi zannediyoruz. İstihdam için yasa gerekliymiş. Biz Meclis’i tatil edip buna engel oluyoruz.
“Kapanmalıyız takıntısı”
“Gereken yerde makul bir kapanma ve toparlanmayı yapmayarak kapanma şeklini ve süresini bu yanlış politikayla çok daha uzatıyorlar. Kısaca ‘ekonomiyi koruyacağım’ diye diye ekonomiye en büyük zararı bu politikalar veriyor.”
- YENİDÜZEN: Ekonomi?
- GÜNDÜZ: Yarattığımız bu ortam ekonomik çöküntünün devamını sağlıyor. Ortada çok net bir bilgi eksikliği ve net bir öngörüsüzlük var. Ekonomik anlamda ‘kapanmamalıyız’ diye bir takıntı süreci ilk gününden beridir var. Ersin Tatar’da da bu vardı, şimdi de Sayın Hamza Saner ve Erhan Arıklı bayrağı devraldı. Ersin Tatar da buna direnmenin vebalini topluma ödetti. Şimdi Hükümet edenler de.
Üstelik buna direnilemeyeceği çok açıkken bu gerçeği göremeyip ısrar ediyorlar ve sonra mecburen kapanma geliyor. Aslında gereken yerde makul bir kapanmayı geciktirerek süreci bu yanlış politikayla çok daha uzatıyorlar. Kısaca ‘ekonomiyi koruyacağım’ diye diye ekonomiye en büyük zararı bu politikalar veriyor. Ancak bunu görebilen bir anlayış yok. İşin aslı bunu yaparak ekonomik kurtuluş da feda edildi.
- YENİDÜZEN: Açıklanan ekonomik paket?
- GÜNDÜZ: Yok hükmündedir. Yorum yapmaya değmez
- YENİDÜZEN: Kapanıp açılan iş yerleri, işsiz kalan binlerce insan, gelecek kaygısı olanlar… Bu sürecin etkilerini toplumsal olarak nasıl hissedeceğiz?
- GÜNDÜZ: Ekonomik çöküntü büyüktür. Toplum süreç bitecek diye dişini sıktı. Ama bitirme ihtimalimizi ortadan kaldırdık.
Korunarak ve vaka sayısının azlığı dolayısı ile var olan avantajımız gitti. Herkes sona gelirken biz yeni başladık. Korumuş olsak aşılama ile bu ay öğrenci, önümüzdeki ay turist getirebilirdik.
- YENİDÜZEN: Böyle bir patlamada turist gelir mi, öğrenci gelir mi?
- GÜNDÜZ: Normalde gelmez. “Dünyada, Güney’de, Türkiye’de de durum aynı o yüzden gelen gelir” mantığı var.
Peki, sağlık hizmetleri? Türkiye dimdik ayakta... Vatandaşına sağlık hizmeti noktasında yetersizlik yaşamadı. Bağışıklıkta da çok mesafe kat etti.
Güney hastalıkla mücadelede AB içinde en iyi ülkelerden... Keza onlar da bağışıklıkta ciddi mesafe kat etti. Her iki ülkenin aşı programları da belli ve yoğun olarak başladı.
Peki biz? Yeterli hastane yok. Yeni hastane 1 haftada doldu. Sağlık personeli yetersiz... Toplum sağlık sistemine güvenmezken, Türkiye’den öğrenci ya da turist güvenip neden gelsin?
Ha kumar turizmi?
21 Kasım’da Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu ‘pandemi turizmi’ dedi. Bir nevi kapalı devre bir işleyiş... Turist gelecek karantina oteline girecek. Dış temas yapmayacak. Tatilini yapıp, daha doğru deyimle kumarını oynayıp gidecek.
Yeni yıldaki yaşananlar, havalimanındaki yaşananlar, yeni yıldan 15 gün sonra otel bölgelerinde yaşanan vaka patlamaları göz önünde bulundurulduğunda halihazırda ‘bu sürecin aslında yaşandığını ve yaşanmakta olduğunu’ izlenimini veriyor.
- YENİDÜZEN: Peki tüm bunlar bu kadar açıksa nasıl olurda yaşanabiliyor?
- GÜNDÜZ: Çok ihtimal yok. Bilgi ve beceri yoksunluğu masum olan ihtimal, bir de bunların, ‘bilerek, planlanarak yapılmış olma’ ihtimali var ki bu korkunç olanı. ‘Zaten patladı doldu taştı. Artık kapalı kalmaya gerek yok! Açalım her yeri olsun bitsin. En azından ekonomiyi kurtaralım. Herkes de kendi önlemini alsın” mantığının toplumsal hazırlığı olma ihtimali de var. “Belki de ‘kapanmayalım direncinin’ bir nedeni de bu mu?” diye düşünüyor insan.
- YENİDÜZEN: Covid 19 salgının toplum üzerinde büyük bir etkisi olduğu gibi ‘normal’ bir süreç gibi de karşılanıyor. Bu yeni normalimiz mi?
- GÜNDÜZ: Bu durumlarda toplumsal ‘durum bilinci’ şarttır. Bizim toplumda bunu gözlemleyemiyoruz. Yönetimde yaşanan gelgitler var. Aynı durum karşısında yapılan çok farklı değerlendirmeler var. Çok net ve maksatlı yapılan hatalar var. Bunların bir hayal kırıklığı var. Sürekli gerçekleri örten yapay gündemler var.
Hali hazırda toplumsal her olguda büyük bir toplumsal bilinç eksiliği varken, en hayati bu dönemde toplum ne yapacağını, nasıl davranacağını bilmiyor. Bu yüzden de sürece ve yönetime etki edecek toplumsal bir baskı da oluşmuyor.
Hastalığın ne olduğunu bile anlayamadık demek ki. Aksi halde sivil toplumda gözlemlediğimiz durumlar oluşmazdı.
Bakıyoruz süreçte toplum ne yapacağını bilmiyor?
Yalan, yanlışlar uygulama ve söylemler oluyor ‘gülüyoruz’ dalga geçiyoruz, kapanmıyoruz. Ama bunun bedelinin ne olacağını kestiremiyoruz.
Hükümet günü kurtarıyor. Vatandaş da günü kurtardığını zannediyor. Ama yarını kaybediyor.
- YENİDÜZEN: Toplum bazı gündemlere yoğunlaşıyor ama.
- GÜNDÜZ: Aslında sürecin esası ile ilgili birçok saçma gündemle uğraştığımız doğru. Uzun süre 13. Maaş memur özel sektör tartışması yaşandı. 40 da yaratılan adaletsiz bir durum, doğru. Tartışma zamanı şimdi mi?
Bitti derken birileri çıkıp tekrar gündeme getiriyor. Kasıtlı gibi. Gündeme getirenlerde memurdan o kaynağı toplayan kesimler. Aslında para dönüp o kesime akıyor.
Uzun süre Meclis Başkanlığı seçimi tartışıldı. Bu maskaralığı gündem yapmak pandemiden daha mı önemliydi?
Virüs Güneyden mi geldi kuzeyden mi geldi tartışması. İki taraftan da geldi işte niye tartışıp esastan uzaklaşıyoruz.
Hangi aşı tartışması. Türkiye’den gelen Çin Sinovac mı AB’den gelen Biontech mi? Sanki aşı bolluğu var hangisinin tamam olduğunu tartışıyoruz. Tatar çıkıp “Güneyden gelirse istemem, direk gelsin isterim.” Diyor. Sonra paşa paşa alıyoruz. Tartışma da havada kalıyor.
Tansiyonun en yüksek olduğu gecede, inandırıcı olmasa da alınan kararları açıkladığı bir programda Başbakan Hamza Saner çıkıp “aşıda ne olacağını, aşı programını bilmem ama size 5000 koyun getiriyoruz onu anlatayım isterseniz” diyebiliyor. Al sana başka gündem.
Gündemi saptırıp toplumu esastan uzaklaştırmak için siyasal etik dışı siyasal iletişim taktikleri diğer ülkelerde de yapılıyor. Özellikle toplumsal bilin noktasında Cehalet boyutunda olan bu toplumlarda yapılan uygulamalardan bile düzeysiz bu noktada yaşananlar. Herhalde planlanmıyordur diye inanmak isterim.
- YENİDÜZEN: Peki bu noktada muhalefet ve sivil toplum?
- GÜNDÜZ: Açık belirtmem gerekirse ne yazık ki her iki unsurun da bu sonuçlara göre etkili olamadığını görüyoruz. Çok geç de olsa özellikle ana muhalefet partisi CTP’nin ve Tufan Erhürman’ın Meclis kürsüsündeki muhalefeti ve muhalefet etme tarzı olması gerektiği gibi. Aslında hep muhalefette kalması gereken HP de doğru noktalara parmak basıyor. Ancak hükümet etmedeki yıpranmışlığı, yaşanılan bazı hayal kırıklıkları ve muhalefette yeni oluşları, tarzlarında etkisiz bir durum yaratıyor. Bu toplumda yumuşak bir tarzda muhalefet yapılmaz. Yüzlerine baka baka anayasa çiğneniyor, yasalar çiğneniyor. Bu mecliste oluyor. Siz yumuşak muhalefet yapacaksınız, terbiyeli, uslu bir adapla uyarı yapacaksınız. Sonuç ortada.
Bir de üstüne Meclis kapandı. Her yer açık, Meclis kapalı. En azından yüz yüze muhalefet ve denetim şansı varken tatil verildi. Büyük bir siyasi hata. Sürece zarar veriyor.
Sivil toplum keza çok etkisiz kaldı. Sendikalar sivil toplum örgütleri cılız açıklamalar yapıyor ama etkisiz.
Kimse bu konuda savunma yapamaz sonuç ortada.
Fotoğraflar: ARŞİV