Dandik
Hükümet tartışmalı yasa tasarılarıyla ilgili ilk kez geri adım atmış görünüyor.
Muhalefetin kürsü eylemi ile sendikal eylemlerde yaratılan ortak tavrın bunda etkili olduğu söylenebilir. Bu etkinin gücü, bundan sonra yasalarda yapılacak değişiklikle kendi
Hükümet tartışmalı yasa tasarılarıyla ilgili ilk kez geri adım atmış görünüyor.
Muhalefetin kürsü eylemi ile sendikal eylemlerde yaratılan ortak tavrın bunda etkili olduğu söylenebilir. Bu etkinin gücü, bundan sonra yasalarda yapılacak değişiklikle kendini gösterecek.
Ya temel uzlaşıyla bu yasalar geçecek ya da yapılan öneriler dikkate alınmadan…
Ancak hükümet yasalar konusunda bir uzlaşı arayışına girerken, KIBRIS TÜRK PETROLLERİ konusunda hiç de uzlaşıcı bir tavır sergilemiyor.
Bir süredir, çeşitli iddialarla gündeme gelen konu, aniden bayram arifesinde açılan ihaleyle tekrar gündeme yerleşti.
İhale ise, Serdar Denktaş’ın dediği gibi “dandik” bir ihale!
Zira 14 Kasım’a kadar devam edecek süreçte, sadece iki iş günü var!
Yani eğer önceden hazırlanan, kapı arkasında da anlaşan birileri yoksa normal şartlarda teklifsiz sonuçlanacak bir süreç.
Şimdi teklif vermeye hazırlanan yerli ve yabancı beş firmadan bahsediliyor. Kamuoyunda belli isimler konuşuluyor.
Tek konuşmayan ise ilgili Bakan.
Her kritik süreçte olduğu gibi, Cemil Çiçek’in deyimiyle bakan yine “arazi”!
Kıbrıs Türk Petrolleri ile ilgili muhalefetin ortak kanaati, bunun bir peşkeş olduğu... Zira en yakın örneğini Doğu Akdeniz Koleji’nde yaşadık.
Aslında ortada ciddi bir zarar ya da ekonomik darboğaz da olmadan, daha eder bedeli bile tespit edilmeden, kimsenin dahil olamadığı bir süreçle, ısrarla önceden işaret edilen birine, yok pahasına verildi, Doğu Akdeniz Koleji de.
“A la una ala tre” misali, bütün devlet kurumları hızla elden çıkarılıyor.
Ucuzlatılarak, yok pahasına ve kimseye hesap vermeden.
Ancak burada hükümetin ya da herhangi bir yetkilinin hiçbir şekilde bir hata yaptığını düşünmüyorum. Hata yaptığını söylemek sanırım bu aşamada son derece naif bir yaklaşım olur.
Bu tavır bilerek, isteyerek özellikle geliştirilen bir tavır...
Bu ihaleler, şaibeli ve şeffaf olmayan bütün satışlar, sadece öyle istenildiği için yapılıyor. Bu isteklerin muhakkak cazip bir kazancı da düşünülerek kotarılıyor.
Yoksa zararda olmayan önemli bir devlet kurumunun iki yıllık karı karşılığında satılmayacağını Sayın Başbakan bilmiyor mu?
Sunat Atun, bu hesabı yapabilecek durumda değil mi?
İrsen Küçük, sadece iki iş gününün ihale için yeterli olmadığını düşünemiyor mu?
Bu itirazların hiçbirinin özellikle dile getirilme ihtiyacı zaten yok. Burada düzeltilecek bir hata yapılmıyor. Burada yapılan tek şey, önüne geçilemeyen bir icraat tarzıdır.
Ve ne yazık ki, şu anda devam eden sendikal ve siyasal muhalefet bu icraat tarzının değiştirilmesi ya da ortadan kaldırılması için yeterli olamıyor.
Ve bu da en az peşkeş çekilen kurumlar sorunu kadar önemli bir sorundur.