Darbeden koleje, içhatlardan suya…
Bu hafta yine geçtiğimiz haftanın ve ondan önceki haftaların gelişen olaylarını konuşmaya devam edeceğiz.
Tabii ki öncelik yine Türkiye’de meydana gelen darbe girişiminin olacak. Türkiye’de başlayan FETÖ temizliği buraya da yansıyacak mı, yansıdı da henüz haberimiz mi yok, başlamadıysa ne zaman başlar, UBP Genel Başkanı, Başbakan Özgürgün’ün Türkiye-KKTC arası uçuşların içhatlar kapsamında ele alınmasına yönelik girişimi veya isteneni gündeme getirmesi, verildi mi verilmedi mi henüz belli olmayan su konusu, İlahiyat Koleji’nin Orta Eğitim Dairesine bağlanması gibi konular bu haftanın da konuları olmaya devam edecek.
Tabii diğer yandan emirnameler, renk değişikliği bekleyen Kaya Grubu, açıklamaları, karşı çıkışlar da var.
***
Darbe girişiminden başlarsak bu girişimden en kârlı çıkanın Tayyip Erdoğan olduğunu söyleyebiliriz. Yaygın olarak darbe girişiminin Erdoğan’ın bir oyunu olduğu söylense de bunun çok doğru olmadığını reklamcısının cenazesinde hem cenazenin duygu yoğunluğuyla hem de yaşadığı günlerin stres birikimiyle hüngür hüngür dökmek zorunda kaldığı gözyaşlarından anlayabiliriz.
O stresli günlerin ardından Erdoğan muhalefetin her zamanki yokluğunu darbe girişiminin yardımıyla! yanına da alarak (HDP hariç) siyasette işbirliği ve uzlaşı görüntüsü vermeyi iyi başardı. Hatta bu havayla Genel Kurmay’ı ve MİT’i kendisine bağlamanın hazırlığını yapıyor. Bunu muhalefete soracakmış, sanki mecliste oylama olsa bile geçmeme olasılığı varmış gibi… Diğer komutanlıklar Savunma Bakanlığı’na bağlanacak ama Genel Kurmay onda olduğu için dolaylı olarak diğer kuvvetler emri altında olacak.
Bundan sonra askeri kurumların nasıl oluşacağını, hangi okulun neye döneceğini, nasıl bir düzenleme yapılacağını, neyin kapatılıp neyin açılacağını TV ekranında Cumhurbaşkanı olarak anlatıyor ama aslında Başkanlık sistemini daha da sağlamlaştırdığını bu görüntülerle vermiş oluyor. Hükümet de belki de TV’den duyduğu bu değişiklikleri uygulamaya çalışıyor.
Biri söylüyor, birileri yapıyor.
***
FETÖ temizliğiyle ilgili Başbakan Özgürgün “bizde örgütsel bazda bir faaliyete rastlanmadı” dese de çok da emin olmamasını tavsiye ederim. Ortalıklarda yurtlar, kuran kursları doluyken, Haspolat’ın göbeğinde koskocaman, henüz parasının nereden geldiği belli olmayan, bilen de varsa ısrarla açıklamaktan kaçınılan oluşum varken ‘araştırma-soruşturma’ yapmış gibi açıklamalardan kaçınmak doğru olacaktır. İlahiyat Koleji’ni de Yüksek İdare Mahkemesi’nin kararına rağmen mesleki teknik eğitimden alıp orta eğitime bağlamak gibi ‘yasaya uyduruyoruz’ şeklinde pazarlamaya çalışmak en hafif deyimiyle ucuz bir oyundan başka bir şey değil.
***
Anamur suyu bazı yerlere verildi, bazı yerlere hâlâ su hatlarında sorun olduğu için verilemiyor. Tabii verilen yerlerde şimdi fiyat sorunu var. Faturalara yansıyan fiyat nasıl oluşacak, ne kadar olacak? Öyle anlaşılıyor ki her belediye fiyatlarını ayrı ayrı belirleyecek.
Suyun verildiği bazı yerlerde hangi suyu kullandıklarını vatandaş bilmiyor. Herhalde hangi suyu aldıkları faturalara yansıyacak fiyatla belli olmuş olacak ama faturalar nasıl hesaplanacak merak ediyorum. Yani suyun gittiği yerlerde bazı evler alırken bazı evler henüz almıyor. Hangi evin ne zaman Anamur suyu aldığı belli mi, suyu alanla almayanın faturalarının ayırımı yapılabilecek mi yoksa başka bir tartışma konusu mu başlayacak... Bunu da ilk faturalar geldiğinde anlamış olacağız.
***
Ve Kaya Artemis’in Karaoğlanoğlu’da 4 kat iznine rağmen 8 kata çıkardığı inşaatla daha da çetrefilli hale gelen emirname konusu var. Artık emirnameler kişiler lehine o kadar değiştirildi ve daha da değiştirilmeye devam ediyor ki bireysel kazanımlar, toplumsal çıkarların önünde gitmeye devam ediyor. Bunun tek suçluları da iş yaptığını zanneden ve bu iş sandıkları şeyleri yaparken de normal bir olaymış gibi zenginleşen siyasilerden başkaları değil.
------------------------------------------------------
Dostluklar gelişiyor
Cyprus Friendship Programme (CFP) dahilinde Amerika’da bir ay geçiren Kıbrıslı gençler Adaları’na döndüler. Her yıl uygulanmaya başlanan bu programla belli şartları ve yoklamaları yerine getiren Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum gençler ABD’de farklı eyaletlerde Amerikalı ailelerin yanında kalıyorlar. İki toplumdan birer gencin aynı evde kaldıkları bir ay boyunca birbirlerini tanımanın yanında farklı bir kültürü de tanımaya çalışıyorlar. Bu programın bir diğer getirisi de gençlerin aileleri arasındaki işbirlikleri, paylaşımlar ve kurulan dostluklar… Gençlerin öncülüğünde aileler de iki toplum arasındaki uzlaşmazlığı çözmede kendilerinden başlayarak toplumlarda yardımcı olmaya çalışıyorlar. Kızım İlsu ve partneri Maria da uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından Larnaka’ya vardıklarında yaşadıkları deneyimden memnun, ailelerine kavuştukları için de mutluydular. Yalnız da gelmediler; Amerika’da kendilerine evini açan Margie ve kızı Lili’yi de yanlarında getirdiler. Dostluklar büyüyor.
------------------------------------------------
SORULAR
Megafon
İçhatlar istedi Özgürgün… Türkiye ile KKTC arasında uçuşların içhatlara alınmasının 80 bin kadar Türkiyeli öğrenci için de kolaylık sağlayacağını söylüyor. Merak ediyorum; Özgürgün gibi siyasetçiler kendi insanını ne zaman düşünecek acaba? Veya böyle bir gaileleri var mı? Veya kendi düşünceleri var mı yoksa başkalarının söylediklerini megafon gibi duyması gerekenlere duyuran bir görevleri mi var? Yani bu işin sakıncalarını sıralamaya gerek var mı!
---------------------------------------------------
RESMİ TATİL
Tüh, kaybettik!
Bugün yine bir resmi tatilimiz var. 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı, 1571 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından Kıbrıs'ın fethi, 1958 yılında Türk Mukavemet Teşkilatı'nın kuruluşu ve 1976 yılında Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'nın kuruluşu var. Düşünsenize 4 olayı bir günde kutluyoruz… Ya bunları ayrı ayrı günlerde kutlasaydık!.. Yazık oldu bir günde kutlanmasına!.. 3 resmi tatil güme gitti!
------------------------------------------------------
"Kendini ulusuna hizmet etmeye adayan siyasetçiye devlet adamı, ulusun kendine hizmet etmesi gerektiğini düşünen devlet adamına siyasetçi denir."
George Pompidou