Darısı başımıza
Bristol şehri, özellikle 17’nci ve 18’inci yüzyıllarda, Afrika-Amerika kıtaları arasında yürütülen köle ticaretinin İngiltere’deki ana limanıydı. Amerika’nın keşfinin ardından kıtada kolonizasyona başlayan İngilizler, sadece Bristol Limanı üzerinden yaklaşık 500 bin köleyi, Batı Afrika’dan, Kuzey Amerika’ya ve Karayipler’e taşıdı. Afrikalı köleler, 20 dolardan başlayan fiyatlara satıldıkları topraklarda, özellikle tütün ve şeker kamışı ekiminde kullanıldı.
Ana yurtları olan Batı Afrika’nın iklim koşullarıyla Amerika’da çalıştırıldıkları bölgelerin iklim koşullarının birbiriyle çok benzeşmesi ve bu sebeple daha ’verimli’ oldukları gerekçesiyle, İngiliz işçilere tercih edilseler de, köle ticaretinin ana nedeni, kuşkusuz patronlara, çok daha ucuza mal olmaları ve tüccarları zengin etmeleriydi.
Döneme ait kaynaklara göre, köle ticaretinin, %20’ye yakın bir kâr marjı vardı.
Atlantik üzerinden Afrika’dan Amerika’ya taşınan kölelerin önemli bir bölümünün de, kötü koşullar nedeniyle seyahat ettikleri gemilerde hayatlarını kaybettiğini, burada not etmekte fayda var.
İşte geçtiğimiz hafta Bristol şehir merkezindeki heykeli protestocularca devrilip nehre atılan Edward Colston da, bu köle ticaretinin başat şirketinin (Royal African Company) bir dönem başkan yardımcılığını yürüten ve Bristol’u, önceleri Londra üzerinden yürütülen köle ticareti ‘işine’ dahil eden tüccardı.
Muhafazakar Parti Bristol milletvekilliği de yapan Colston, doğduğu şehir olan ve halihazırda Londra’dan sonra ülkenin en büyük ticari limanı olan Bristol’u, köle ticaretiyle daha da zenginleştirmiş, şehri ‘kalkındıran’ bu köle tüccarı, kendi siyasi ve dini görüşünü destekleyen birçok kuruluşa yaptığı maddi yardımlar ve okul, hastane, kilise gibi yatırımlarıyla da şehrin kahramını haline gelmiş, adı Bristol’un her köşesine kazınmıştı.
Colston Sokağı…
Colston Kız Okulu…
Colston Kulesi…
Colston Büyük Salonu…
Yıkılan heykelinin yer aldığı ve Bristol şehir merkezinde uzanan tarihi Colston Meydanı…
Fakat 1990’lı yıllardan itibaren, köle ticaretindeki rolünün görünürlük kazanmasının ardından Edward Colston’un şehirdeki bu ‘anıtsal varlığına’ karşı harekete geçen ve şehre yapılan bu ‘yardımların’ arkasında köle ticaretinden kazanılan paranın olması nedeniyle çeşitli kampanyalara ve protesto gösterilerine imza atan Bristol sakinleri, son yıllarda bu anlamda birkaç başarı elde etti, Colston’un ismi, kimi yerlerden silindi.
George Floyd’un, Amerika’da gözaltındayken bir polis memuru tarafından öldürülmesinin ardından dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi İngiltere’nin Bristol şehrinde toplanan protestocular ise, yıllardır yapılamayanı yaptı ve tam 125 yıldır şehir meydanını ‘süsleyen’ Colston Heykeli, 500 bin Afrikalı köleyi Amerika’ya yolcu eden limana akan nehre atıldı.
3 yıl yaşadığım Bristol şehrinde sürekli önünden geçtiğim ve 1990’lı yıllardan bu yana bir ’utanç’ gözüyle bakılan ve kaldırılması için sayısız kampanya yürütülen bu heykel, artık hak ettiği yerde.
Bristollular, Colston’u nehrin karanlık sularına göndermekle kalmayıp, şimdi de o heykelin yerine, 1963 yılında, Bristol’daki otobüs şirketlerinde sadece beyazların istihdamını protesto etmek üzere düzenlenen boykotun simge isimlerinden, insan hakları aktivisti siyahi işçi Paul Stephenson’un heykelinin dikilmesi için bir kampanya başlattılar.
Darısı, dünyanın dört bir yanında hâlâ bir utanç kaynağı olarak arz-ı endam etmekte olan sözde ‘kahramanların’ heykellerinin, onların adını taşıyan binaların, okulların, sokakların başına…
Darısı başımıza!