Davutoğlu, Downer, Serdar Denktaş…
<< …Hayra alamet değildir. Bütçe görüşmelerinde, UBP milletvekillerinin, “milliyetçilerin sayısı 26’dır, UBP- DP kurulabilir diyerek, “milliyetçi” ortaklık” talepleri de hiç yabana atılmasın…>>
Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu, Yunanistan ziyaretinden sonra adayı ziyaret etti. Bu ziyaret öncesi BM Temsilcisi Sayın Downer’in bir sözü olmuştu Sayın Davutoğlu’na dair.
“Davutoğlu nereye giderse olumlu bir etki yaratır” demişti, Downer. Nitekim bu söz gerçeğe dönüştü. Çünkü Downer; iki liderle yaptığı ortak metin çalışmasından ötürü umudunu yitirdi. Adadan ayrılmak üzere uçak alanın gitti. Ama, Sayın Downer, geri dönerek, tarihte bir ilke yol açtı. Sayın Davutoğlu ile TC Lefkoşa Büyükelçiliğinde, Büyükelçi Sayın Halil İbrahim Akça’nın da katılması ile görüştü.
Kıbrıs sorununun girdaplarında yoğrulan bizler, bu görüşmenin orada olmasının diplomatik önemini çok iyi biliyoruz. Ama Kıbrıs sorununu çözmek için ayni zamanda statükonun yarattığı tabuları da aşmak gerekiyor. İşte bu görüşme ile bir tabu daha, ana görev olan çözüm için sarsıldı. Bu hayra alamettir.
Çünkü, çözümsüzlüğü sağlayan faktörlerden biri de, değişen dünyada, her şeyin farklılaştığı bir zamanda, sizin ısrarla, dün farklı koşullarda düzenlediğiniz bir hayli “kırmızı çizginin” sınırları içinde kalmanızdır. Bu nedenle bu görüşme ve girişimler için Sayın Davutoğlu’nu, Sayın Downer’i ama ayni zamanda Sayın Anasatsiadis’i ve Sayın Eroğlu’nu ve KKTC Hükümetini de kutlamak gerekir.
Ne olacağını bilmememe rağmen, Sayın Anastasiadis’in alelacele, kendi “siyasi parti liderlerini” toplantıya çağırması önemlidir. Bu hızlı trafik içinden ortak metinle ilgili bir gelişme olduğu bellidir..
SERDAR DENKTAŞ VE ESKİNİN BOY VERMESİ…
Bu gelişmeler, bize çok şey öğretmelidir. Mesele Başbakan Yardımcısı ve DP Genel Başkanı Sayın Serdar Denktaş’ın bu gelişmeler olurken verdiği mesaj, eskinin boy vermesi gibidir. Neden mi?
Basında, Cumhurbaşkanlığında Sayın Davutoğlu’nun katılımı ile düzenlenen ortak görüşmenin fotoğrafına bakın. O masada Sayın Serdar Denktaş; Başbakanın, Cumhurbaşkanın sağında, kendisi solunda ve yanında Dışişleri Bakanının oturduğunu. Karşıda da Sayın Davutoğlu ile yanında Büyükelçi Sayın Halil İbrahim Akça’nın yer aldığı heyeti ile birlikte yaptığı görüşme toplantısını göreceksiniz.
Ancak bu toplantıdan sonra gittiği DP’nin Güzelyurt İlçesi toplantısında bakın ne diyor Sayın Serdar Denktaş? “Bir şeyler pişirilmiş olmalı. Ne pişirildiğini bu kez tam anlamı ile bilmiyoruz. Öğreneceğiz ve ondan sonra çıkıp sizleri bilgilendirmek durumunda kalacağız.”
Bir Başbakan Yardımcısının, en üst düzeydeki bir toplantıdan çıktıktan sonra, kuşku ve güvensizlik yaratacak bu demeci vermesini nasıl yorumlamak gerekir? Çözüm yönünde atılacak adımları, kuşku ve güvensizlik söylemleri ile tıkamak çabası, bu topraklardaki eski bir statükocu taktiktir. Nitekim bunun ilk işaretleri Sayın Davutoğlu’nun adayı ziyaretinden önce verilmişti.
Görüşmelerin başlamasını tıkayan ortak açıklama sorununu aşmak için, Yunanistan’dan sonra adayı ziyaret edip, sorunun aşılmasına katkı sağlamaya çalışacağı açık olan Sayın Davutoğlu’nun bu ziyaretinden önce, hayretler içinde izlediğimiz gelişmeler olmuştu KKTC Meclisinde...
Bütçe görüşmelerinde, UBP milletvekillerinin bazıları inanılmaz söylemlerle, 1980’lerin ağzı ile dar milliyetçi söylemlerle dolu konuşmalar yaptı. Ama bu söylemlere yadırgadığım bir demeç eklendi.
Çok deneyimli bir diplomat olan CHP Milletvekili Sayın Faruk Loğoğlu bir demeç verdi. “KKTC satılık toprak” değildir dedi. Sayın Davutoğlu’na ziyareti öncesi milliyetçi bir söylemle bir nevi göz dağı verdi.
Biz bunları çok yaşadık. Yıllarca, Rahmetli Sayın Rauf Raif Denktaş, ne zaman Türkiye’deki bir hükümet Kıbrıs sorununun çözümüne dönük adımlar atmaya çalışsa, hemen onun muhalefetine yaklaşır ve onlar da derhal iç siyasi endişelerle o hükümeti açmaza almak için, “vatan satılamaz, Kıbrıs verilemez” mesajlarına başlardı. Sayın Eroğlu bunu çok yaşadı. Ama yaşaması demek, ayni hatanın işlenmesinin tarafı olmasını gerektirmez.
Şimdi, Sayın Davutoğlu’nun Kıbrıs ziyaretinden önce olanlara ve ziyaretin sıcağı içinde Sayın Serdar Denktaş’ın ifadelerine baktığımda, bu en eski taktiğin yeniden devreye sokulduğu izlenimini edindim.
Hele, Başbakan Yardımcısı Sayın Serdar Denktaş’ın ortak toplantıdan çıktıktan sonra, DP Güzelyurt ilçesi toplantısında; “ Bir şeyler pişirilmiş olmalı. Ne pişirildiğini bilmiyoruz..” diyerek, hem Kıbrıs’taki hem de Türkiye’deki dar milliyetçi duyguları, güvensizlik yaratarak dürtüklemeye başlaması da eskinin boy vermeye çalıştığının ilk işaretleridir. Hayra alamet değildir. Bütçe görüşmelerinde, UBP milletvekillerinin, “milliyetçilerin sayısı 26 dır, UBP- DP kurulabilir diyerek, “milliyetçi” ortaklık” talepleri de hiç yabana atılmasın.
Bu süreç bize bir şeyi gösterdi. Maalesef “Kıbrıslıca” çözüm konusunda çok tutuğuz. Bu son durum, bunu gösterdi. İki Kıbrıslı lider, aylardır görüşmelerin nasıl başlayacağına dair görüşmeleri dahi başaramadı. Bu yüzden artık BM’nin daha aktif olacağı ve Kıbrıs’la bağlantılı, “yabancılarında” da içinde yer alacağı, uluslararası Konferanslara ihtiyaç kendini göstermektedir. Şimdi oluştuğuna dair işaretlerin olduğu olumluluğu ilerletmek gerekir. Eğer bu konuda da bu gelişmelere rağmen iki lider görüşmeleri yeniden başlatacak ortamı yaratmazlarsa, artık Kıbrıslı siyasi liderliklerin çözüm bulma konusundaki dinamiklerine dair beklenti de kendini tüketecektir. O zaman esas aktörlere, yani toplumlara, halklara ve uluslararası aktörlere görev düşecektir…