Debola ve Uçaner…
İlk devresi zevksiz, heyecansız ve pozisyon bakımından tamamen kısır geçen karşılaşmaya, ikinci devrenin hemen başında atılan gol, heyecan ve pozisyon getirmiştir.
Binatlı oyuna, rakibine oranla daha iyi başladı. Zevksiz geçen ilk devrede bile gol arayan taraftı. Deplasmanda oynamasına rağmen rakibinden çekinmedi ve sürekli üzerine gidip gol aradı.
İkinci devrenin hemen başında aradığı gole kavuşan Binatlı, savunmayı kalabalıklaştırarak kontra futbol oynamayı tercih etti ve bunda da başarılı olup rakibini farklı mağlup etti. Bu oyun tercihi her ne kadar GG’nin şuursuzca ataklarını sıklaştırmasına ve pozisyon bulmasına neden olsa da, final paslarında ve gol noktalarındaki verimsizlikleri, Binatlı’nın işini kolaylaştırdı ve yaptıkları hamlelerle de maçı kazanmasını bildiler.
GG’de Debola'nın eksikliği bariz bir şekilde kendini gösterdi. Final paslarında ve final vuruşlarında tamamen yetersiz bir GG vardı. Debola futbolu bilen, futbol zekası güçlü bir oyuncu. Belli oldu ki Debola'nın oynamadığı maçlarda GG gol noktalarında çok zorlanacaktır. Futbolun da bir gol oyunu olduğu düşünülürse, Debola’sız GG’nin işi çok zor demektir.
Futbolda bazı oyuncular var ki takımlarının olmazsa olmazlarıdır. İşte Debola da bu yıl GG için öyle bir oyuncudur. Özellikle Raif-Debola ikilisi bu takımın olmazsa olmazları durumundadırlar. Dünkü oyunda gol noktalarında fazla etkili olamadılar ve karşılaşmadan mağlup ayrılmak zorunda kaldılar.
Binatlı çok arzuluydu. Özellikle ikinci yarıdaki oyunları ile galibiyeti hak eden taraftı. Golü bulduktan sonra yaptıkları değişiklikler de yerindeydi. Kırkına gelmiş Kemal Uçaner için söylenecek söz bulamıyorum. Oyuna girdikten sonra Binatlı’nın kontradaki etkinliği öylesine arttı ki, neredeyse her hücum golle sonuçlanabilecek noktaya geldi. Uçaner, ilerleyen yaşına rağmen topu her ayağına aldığında tribünleri ayağa kaldıran, takımının inancını körükleyen önemli bir futbolcu.
İşte maalesef ülkenin gerçekleri bu. Uzun bir aradan sonra kendisine ihtiyaç duyuldu diye sahalara dönen Kemal, oyuna girdikten sonra yaptığı hareketlerle hala oynayabildiğini gösteriyorsa, futbolumuzun vay haline diyorum.
Gerçekten futbolumuz yürekler acısı bir durumda. Bakıyorum da her takımı sırtlayan oyuncular yaşı ilerlemiş oyunculardır. Yıldız denecek oyuncu sayısı her geçen yıl azalıyor. Oynanan futbol ile futbol için harcanan paraları mukayese ettiğimde, tamamen dengesiz bir sonuç ortaya çıkıyor.
Giderek kötüleşen futbola çareler üretilmezse, futbolumuzun her geçen sezon daha da kötüye gideceği kaçınılmaz bir gerçektir. Dünkü maçın son dakikalarında yükselen tempo ve heyecan futbolumuza sadece hareketlilik kattı. Futbolumuzun hareketliliğe ihtiyacı olduğu kadar, kaliteli ve yetenekli futbolculara da ihtiyacı vardır.
Gençlik Gücü’nün ikinci golden sonra demoralize olması, Binatlı’nın heyecanını yükseltmiştir. Son dakikalarda gelen gollerin sebebi budur.
Tüm gücünü beraberliği yakalamak için harcayan bir takım, kalesinde ikinci golü görürse, tüm enerjisi biter ve farklı mağlup olmaktan kurtulamaz. Maçın hakemi oyuna iyi başladı fakat kötü bitirdi. Kritik noktalardaki yanlış kararları maçın kaderini de etkiledi. En önemli hatası topsuz alanda Aleksandr'ın rakibine yaptığı hareketi sarı kartla değerlendirmesiydi. Bu karar maçın dönüm noktası olabilirdi.