1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Dedem buradan aldığı kafatasını polise vermişti…" 2
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Dedem buradan aldığı kafatasını polise vermişti…" 2

A+A-

Sekiz yıl önce Kayıplar Komitesi yetkililerine Bafra’da (Vogolida) bir okurumuzun göstermiş olduğu olası gömü yeriyle ilgili, okurumuzun torunu yeni bilgiler paylaştı…

 

NELER YAZMIŞTIK?

28 Ocak 2011’de gittiğimiz bu yerle ilgili ve okurumuzun bu bölgedeki hatıralarıyla ilgili olarak Şubat 2011’de bu sayfalarda çok geniş yayın yapmıştık…

O günkü ziyaretimizle ilgili devamla şöyle yazmıştık:

 

“Geçtiğimiz Cuma öğle saatlerinde (28 Ocak 2011) okurumla birlikte Kayıplar Komitesi yetkilisi Ksenofon Kallis’i “İkibuçuk mil barikatı”ndan (Strovilya) almaya gidiyoruz Kayıplar Komitesi Kazılar Koordinatörü Okan Oktay ve yeni araştırma görevlisi emekli polis Vedat Dalgalar’la birlikte...  Kayıplar Komitesi yetkilisi Murat Soysal ne yazık ki bugün bizimle birlikte gelemedi...

Çayırova’ya (Aytotoro – Ayios Theodoros) doğru gidiyoruz... Köye döndüğümüz zaman, okurumuz, Vedat Bey’i yönlendiriyor... Bafra (Vogolida) sahilindeki Artemis Oteli’ni geride bırakıyoruz... Deniz sahili boyunca toprak bir yolda ilerliyoruz – toprak yol, yer yer vıcık vıcık çamur... Hava soğuk, deniz sanki mavisini yitirmiş, griye dönüşmüş... Montumu evde unuttum ama el örgüsü turkuvaz renkli kalın bir hırka var üstümde, boynumda arkeolog arkadaşımız Deren’in ninesinin ördüğü yumuşacık, eflatun renkli ince bir atkı, elimde eldivenler... Bu yüzden hava soğuk olsa dahi, üşümüyorum...

Okurumuz, herşeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlıyor – bütün gençliğini bu topraklarda geçirmiş, buraları avucunun içi gibi biliyor... Artemis Oteli işaret ederek, “2004 yılına kadar buraları bomboştu” diyor, “sonra yapıldı bu otel...”

Otelin üzerine kondurulmuş Eros benzeri heykelcikleri gösteriyor Okan ama Kallis, “Bunlar Eros değil, Dali’de bulunmuş bir heykelin kopyaları” diye anlatıyor... Geçtiğimiz yoldaki toprak kıpkırmızı, etrafımız yemyeşil... Lefkoşa’da yaşamanın cezası, yeşile hasret kalmaktır – adamız küçücük bir ada olsa dahi ancak kıyılara doğru gittiğinizde bu toprakların gerçek güzelliğini görebiliyorsunuz... Aytotoro-Vogolida sahiline bayılıyorum...

Sahile bir otel daha yapılmış, otelin sahibi her kimse, kıyıya çifte barikat kurarak yolu da kesmiş... İlk barikat kapalı, kıyıya inemiyoruz. Geri dönüyoruz ve ikinci barikatın açık olduğunu görüyoruz... Efendiler, sahillerimizi yağmalamışlar ve barikat dahi kurmuşlar! Güney-kuzey farkı bu işte: Leymosun’da bütün kıyı şeridi halkın malıdır, dilediğiniz yerde denize girebilirsiniz, kıyıda dolaşabilirsiniz, askeri barikatlara benzeyen barikatlarla karşılaşmazsınız... Ama bunun için şikayet etmeye hakkımız yok Kıbrıslıtürkler olarak: Çünkü bu barikatların kurulmasını sağlayan da, barikat kuranlara bu fırsatları sunan da gene Kıbrıslıtürkler, uzaylılar değil...

İkinci barikattan geçiyoruz, yanıbaşımızda inşaatı tamamlanmış gibi duran bir otel var. Bu otel “Nuh’un Gemisi” olabilir mi? Yoksa burası Limak Babylon mu, hani Fenerbahçe Asbaşkanı Nihat Özdemir’e ait olan tesislerin yapılacağı yer?...

Kıyı boyunca toprak bir yol yapılmış, kenarlara demir çubuklar dikilmiş, denize sıfır kilometre yol alıyoruz... Derken okurum bizi durduruyor... Arabadan iniyoruz...

“Burada kumullar vardı” diyor ve bize üç “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanları bulmuş olduğu noktayı gösteriyor. Artık burada kumul falan yok... Ya kumlar şiroyla geriye doğru itilerek otele yönelik bir yol yapılmış ya da kumlar buradan alınıp otelin inşaatında kullanılmış... Kallis, Okan Oktay’a, otelin şantiye şefiyle konuşulması gerektiğini anlatıyor...

Normalde inşaatlarda gördüğümüz tabellalardan herhangi bir iz yok – bu yüzden otel inşaatıyla ilgili kimlerle temasa geçilebileceği konusunda herhangi bir fikir edinemiyoruz.  Belki de bu otel inşaatı için herhangi resmi bir makamdan, herhangi bir izin alınmamıştır, başka otel inşaatlarında olduğu gibi... Eğer izinler alınmışsa, tabela neden yok? Yoksa tabela var da biz mi göremiyoruz? Geçemediğimiz birinci barikatın oralarda herhangi bir tabela var mı acaba? “Sormagir hanı”na dönüştürülmüş olan Kıbrıs’ın kuzeyinde bütün kurallar tuzla buz ediliyor – en basit bir tabela kuralı bile uygulanmıyor.

Eğer kumlar geriye doğru itilmişse, o zaman bu üç “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar belki kumlarla birlikte hala buralarda duruyordur. Yok eğer kumlar alınıp otel inşaatında veya başka herhangi bir inşaatta kullanılmışsa, o zaman onları bulmak neredeyse imkansız olacak. Geçtiğimiz aylarda bu sayfalarda, bir okur ihbarına yer vermiştim: Bir okurumuz bana, Çayırova’dan (Aytotoro-Ayios Theodoros) inşaatlar için kum taşırken, kumların içinde insan kemikleri bulunduğunu sonradan öğrendiğini anlatmıştı. Kumları götürüp inşaat alanına dökmüş, hatırladığı kadarıyla Yeni İskele (Trikomo) çıkışında yapılan büyük sitelerin inşaatı imiş veya Ağıllar (Mandrez) köyünde bir inşaatmış. Okurumuz kumların içerisinde insan kemikleri bulunduğunu farketmemiş, oradan ayrılmış. Sonra İskele Polisi kendisini aramış ve inşaata bıraktığı kumların içerisinde insan kemikleri bulunduğunu söylemiş. 5-6 yıl önce meydana gelen bu olayla ilgili olarak Kayıplar Komitesi yetkililerinin Yeni İskele polis müdürlüğü nezdinde girişim yaparak, bu insan kemiklerini ne yaptıklarını sorması gerektiğini daha önce de yazmıştık çünkü polis soruşturması yapılmış olduğuna göre, herhalde bu insan kemikleri de inşaata götürülen kumların içerisinden alınmış olmalıydı... Yoksa o kemikleri kumlarda mı bırakmışlar acaba?...

Okurum, “1974’te savaştan hemen önce, az ileriye bir Kıbrıslırum, otel inşaatı başlatmıştı, temelleri vardı...” diyor. Okurumun nişanı buydu herhalde – kıyıdan içlere doğru yürüdüğümüz zaman, gerçekten de okurumun sözünü ettiği otelin temel parçalarını buluyoruz... Hem sahilde bize göstermiş olduğu noktanın, hem de 1974 öncesi buradaki temellerin bulunduğu noktanın koordinatlarını alıyoruz.

Okurum bize ilerideki küçük koyun üst başındaki doğal güzelliği gösteriyor: Burada kumullar var, bu kumullar henüz ellenmemiş...

“İşte burası da tam orası gibiydi” diye anlatıyor.

Burada araziyle epeyi oynanmış olduğu, ağaçların köklerinden bile belli... Ağaçların neredeyse altları oyulmuş...

Kallis, “Buraya bu yol inşaatını yapmakta olan şirketin yetkilileri de bulunup onlarla konuşulmalı” diyor.

Küçük koya doğru ilerliyoruz – her gelen buraya çöpünü bırakmış, denizin attığı pet şişeler, naylon parçaları, koydaki küçük araziyi çöplüğe çevirmiş... Taşlar dizilmiş ve burada kebap yapmış birileri... Kıyıdaki taşlar tıpkı buradaki topraklar gibi kıpkırmızı, bana minik Santorini adasını hatırlatıyor bu... Tümüyle bir “turizm projesi” olarak yaratılan Santorini, kızıl kayalarını dünyanın en muhteşem şeyiymiş gibi kayalık plajları pazarlamakta “reklam” olarak kullanıyor! Miniminnacık Santorini, bizim adacığımızın kuzeyinin tersine çöp yığınlarıyla dolu değil, sormagir hanı hiç değil... Gelen giden çöpünü oraya buraya atmıyor...

Aytotoro-Bafra sahilinden ayrılıp çamurlu toprak yoldan geriye dönüyoruz... İkibuçuk mil kapısında okurumuza bizi kırmayıp geldiği ve üç “kayıp” Kıbrıslıtürk’ü bulmuş olduğu noktayı göstermiş olduğu için ona teşekkür ediyorum... Gözleri doluyor, “Kendi gözlerimle gördüydüm” diyor, kumulların yok edilmiş olması onu gerçekten üzüyor...

Size sözünü ettiğim bu sahildeki kumlarla ilgili bilgisi olan okurlarımı, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum... Belki bu üç “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlara ne olduğunu birlikte bulabiliriz...”

(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler – Sevgül Uludağ – Şubat 2011)

 

BİR KAFATASI…

2006 yılında İskele polisi, Karpaz yöresinde kazı yürütmekte olan Kayıplar Komitesi arkeologlarına bir kafatası göstermiş… Arkeologlar “Bu antiktir” deyince, Eski Eserler Dairesi’ne gönderilmiş bu kafatası… Veya biz öyle biliyoruz… Yıllar sonra 2011’de Kıbrıslırum okurumuz bu alanı gösterince, bu iş ciddiye biniyor ve o kafatasının izini sürmeye çalışıyoruz. Kayıplar Komitesi, Eski Eserler Dairesi’nden bu sahilden alınan kumlar arasından çıkarıldığı söylenen ve Yeni İskele apartman inşaatlarında kullanılan kumlar arasından çıkarıldığı söylenen kafatasını istiyor. Eski Eserler Dairesi bir kafatası gönderiyor Kayıplar Komitesi’ne ancak bu kafatası gerçekten de orada bulunan kafatası mıydı? Bundan çok emin değilim… Bunun “antik” bir kafatası olduğu yapılan incelemelerde anlaşılıyor…

Ancak okurumuzun görmüş olduğu gömü, antik bir gömü değildi çünkü üstlerinde giysileri vardı ve bunlar çağdaş giysilerdi – 1960’lı yılların giysileriydi… “Antik” giysiler değildi…

Bu bölgede “kayıp” edilen yalnızca Kıbrıslıtürkler değil – bu bölgeden “kayıp” edilen Major Macey ve şöförü Platt da var… Okurumuzun görmüş olduğu gömü, belki de onlarla ilgili olabilir diye de bir şüphe düşüyor içime…

Major Macey, Birleşmiş Milletler’le Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkan Muavini Dr. Fazıl Küçük arasında irtibat subayı idi. Bölgeye şöförüyle gelmiş ve sonra da Galatya’dan ayrıldıktan sonra Aytotoro (Çayırova) civarında “kayıp” edilmişti…

Bu bölgede “kayıp” edilmiş olan üç de Kıbrıslıtürk var, grup olarak… Onlar da Topçuköylü (Ay Andronigudi) üç “kayıp” Kıbrıslıtürk… Onların da gömü yeri, Major Macey ve şöförü Platt’ın da gömü yeri hala bulunamadı…

Bu konuda Kayıplar Komitesi’ni daha ileri düzeyde araştırmalar yapmaya davet ediyoruz…

Sekiz yıldır belki de dosyalarda bir yerde kalmış olan bu bilgiler, uygun görürlerse belki yeniden değerlendirilebilir…

Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi olan okurlarımı, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum. Kayıplar Komitesi’yle temas etmek isteyenler 181 numaralı ihbar hattını da arayabilirler.

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1570 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar