“Dedemin gömü yerini arıyoruz...”
OKURLARIMIZ BİLDİKLERİNİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYOR…
Bir Kıbrıslırum okurumuz, değerli arkadaşımız Hristiana Muzuri’nin dedesi 20 Temmuz 1974’te çıkarmanın yapıldığı Beşinci Mil’de bulunan evleri ve arazilerinden “kayıp”... Konuyla ilgili olarak uzunca bir süredir Hristiana’yla bu konuyu konuşuyoruz... Hristiana’nın bize anlattıklarını okurlarımızla paylaşmak istiyoruz... Konuyla ilgili olarak sözü edilen bölgeyi birlikte araştırmak üzere Kayıplar Komitesi yetkilileriyle de temasa geçmiş bulunuyoruz...
Hristiana Muzuri, bize şunları anlattı:
*** Dedemin adı Kıbrıs ağzıyla “Ttooulis” (Toulis) veya resmi olarak Hristodulos Yeorgiadis... Bazı yerlerde Hristodulos Hristodulu olarak geçiyor. Ninemin adı da İrini...
*** Ninemle dedemin evleri Beşinci Mil’deydi... Yanlarında bir ev daha vardı ki bunu tatillerde kalmak isteyen insanlara kiralamaktaydılar...
*** 20 Temmuz 1974’te çok erken uyanmışlar Türk gemileri ve askerlerini denizde görünce, kiracılarına seslenmişlerdi... Bu kiralık evde dört ya da beş kişilik bir aile kalıyordu...
Hep beraber evin arkasındaki ağaçlık bölgeye gitmişlerdi... Ekşi bahçelerinin sonunda, sırtlarını denize verdikleri zaman sağda kalan su motoru için küçük bir evcik vardı... Aile bu evin arkasına saklanmış... Bu evciğin sağında ise devasa bir harnıp ağacı varmış ve ninemle dedem orada kalmışlar...
Askerler bu bahçeye geldiklerinde sağa sola ateş etmekteymişler. Dedem, başına isabet eden bir kurşun sonucu orada ölmüş, evlerindeki kiracı olan aileden Aleksandra adlı kadın ise bacaklarından ağır biçimde yaralanmış. Bu kadının kocası Yunan imiş ancak Türkiye’de doğduğu için çok iyi Türkçe konuşuyormuş. Böylece Türkçe olarak askerlere bağırmaya başlamış ve subaylardan birisi onunla konuşmaya başlamış, her ikisinin de Türkiye’de aynı yerde dünyaya geldiklerini keşfetmişler... Bu subay onları ve diğer tutukluları alarak Golden Rock (Altınkaya) Lokantası’na götürmüş, sonra da yaralı kadını Dikelya hastanesine transfer ettirmiş...
Dedemin naaşına ne olduğunu bilmiyoruz... Onun çok yakınında bir komşu ve eşi de öldürülmüştü ve adamdan geride kalanlar bulunmuştu... Bunu bana amcam anlattı. Komşumuzun adı Kozakos idi... Belki bu bilgi de yardımcı olur...
Hristiana’nın anlattıklarına ilaveten onun bir Kıbrıslıtürk arkadaşı ise şu bilgileri paylaştı:
*** Çıkarmanın karşısında iki tane ev var, yanyana... İşte o ev, Hristiana’nın dedesinin evi imiş... Evin arkasında ekşi ağaçları vardı. Çıkarma olduğunda bu ekşi ağaçlarının arkasına saklanmış Hristiana’nın nenesi ve dedesi. Askerler geldiğinde dedesini orada vurmuşlar...
*** Nenesini de esir almışlar. Dedesi vurulduğunda evden ne kadar uzak olduğunu tam bilmezler... Ancak o evde oturanlar demiş ki bir bacak bulmuşlar, askeri botun içerisinde ve o bacağı gömmüşler...
Koriçani’nin “kayıplar”ı aranıyor...
Bosna’nın Vlasiç Dağı’nda Koriçani Tepeleri’nde 1992’de öldürülen 200 kadar Boşnak ve Hırvat “kayıp” şahsın gömü yerleri aranıyor...
Aileleri, bu katliamın yıldönümünde, en nihayet sevdiklerinden geride kalanların bulunmasını umduklarını söylediler.
Balkan Araştırmacı Gazetecilik Ağı’nın haberine göre, Boşnak Sırp kuvvetlerinin Koriçani Tepeleri’nde yaptığı katliamın 29ncu yıldönümü anılırken, tepeden aşağıya atılanların anısına çiçekler bırakıldı...
Priyedor kentinden Tevfik Kulasiç, “İnsanları tepeden aşağıya attılar, bir yarığa ve üstlerini kayalarla kapladılar” diye anlatıyor... Onun kardeşi Abaz da bu şekilde öldürülmüş...
Bazı “kayıplar”ın kalıntıları bulunurken, bazılarından geride kalanlar hala bulunamamış. Bu da aileleri üzüyor.
Tevfik Kulasiç, “Umarız ki bu bölgede büyük bir toplu mezar buluruz, umutlarımız henüz tükenmedi” diyor.
Priyedor’da o günlerde toplama kampında bulunan Satko Muyaciç ise Kozaraç’tan düzünelerce komşusunun Koriçani Tepeleri’nde öldürüldüğünü anlatıyor...
“Tümü de sıradan insanlardı, sivildiler, evleri basılmış ve yakılmış, kendileri de toplama kamplarına tıkılmıştı” diye anlatıyor.
Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi, Koriçani Tepeleri’ndeki katliama karıştığını itiraf eden Boşnak Sırp polis Darko Mrdya’ya 17 sene hapislik cezası vermişti...
Boşnak devlet mahkemesi de geçmişte Boşnak Sırp polis subayı olan on kişiyi, bu katliama karışmaktan mahkum etmişti...
(BIRN – 20.8.2021)
Bosna’da savaş suçu işleyen Bubalo ölünce, “dava” düşürüldü...
Bosna-Hersek’te Nenad Bubalo için davalar, Bubalo’nun ölümü üzerine düşürüldü...
Bosna’nın Sırp odusunda askeri polis olan Nenad Bubalo, en az beş sivil şahsı 1992 yılında Bosna savaşı esnasında öldürerek savaş suçu işlemekle suçlanmaktaydı.
Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BIRN’in bildirdiğine göre, Belgrad’taki Yüksek Mahkeme’den siteye yapılan açıklamada, Bosna Sırp Ordusu’nun askeri polis komutan yardımcılığını yapmış olan Nenad Bubalo aleyhine dava düşürüldü. Eylül 2017’de Bubalo hakkında Bosna devlet savcılığı bir dava dosyalamış ve kendisini savaş suçu işlemekle suçlamıştı... Bubalo duruşmaya gitmeyince, hakkında tutuklama emri çıkarılmıştı.
Daha sonra davanın Sırbistan’da görülmesine karar verilmiş ve bu yılın Mayıs ayında Belgrad’da dava açılmıştı. Boşnak devlet savcılığı, Bubalo’yu insanlığa karşı suçlardan ötürü suçlayarak dava okurken, Sırbistan Savaş Suçlarını Kovuşturma birimi davayı üstlenmişti.
Orijinal suçlama metninde Bubalo, Haziran ve Temmuz 1992’de aralarında cinayet dahil Boşnak sivillere karşı sistematik ve yaygın saldırılara katılmakla suçlanmaktaydı.
Boşnak savcılığı tarafından yapılan suçlamada, Bubola’nın Boşnak Sırp Ordusu askeri polisinin başka üyeleriyle birlikte Lyotuçka Vadisi bölgesinde en az beş Boşnak sivili yakalayarak IMT Traktör Servisi toplama kampında tuttukları ve daha sonra onları Hrgar’da öldürdükleri, “Bezdan” denen bir çukura gömüldükleri belirtilmekteydi.
Bezdan toplu mezarında 1997’de yapılan kazılarda, sözkonusu beş Boşnak sivilden geride kalanlar, 83 Boşnak “kayıp”tan geride kalanlar arasında bulunarak kimliklendirilmişti.
https://balkaninsight.com/2021/08/18/bosnian-war-crime-case-closed-after-suspect-dies-in-serbia/
(BIRN – 18.8.2021)