1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "Değişim ve dönüşümü sağlayacak adımları atmamız lazım”
"Değişim ve dönüşümü sağlayacak adımları atmamız lazım”

"Değişim ve dönüşümü sağlayacak adımları atmamız lazım”

YENİDÜZEN’e konuşan CTP Genel Sekreteri, Milletvekili Asım Akansoy, ülkedeki yozlaşma sürecinin ana nedeninin hükümetin kendisi olduğunu ve UBP zihniyetinden kurtulmak gerektiğini söyledi...

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

CTP Genel Sekreteri, Milletvekili Asım Akansoy, var olan ciddi ve derin problemlerin aşılabilmesi için ülkenin ihtiyaçlarını karşılayacak, toplumsal değişim ve dönüşüm programına ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

Akansoy, “Söylenmeyi ve şikayet etmeyi bir yana bırakıp, birbirimizi denetleyerek, değişim ve dönüşümü sağlayacak adımları atmamız lazım. Biz iddiamızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Bütün mesele budur... Dolayısıyla bizim de, bu ülkenin muhalifleri, bu ülkenin demokrasi güçleri, yurtsever güçleri olarak, şikayet eden kesim olmaktan çıkıp, dönüştürücü, asli özneler olmamız gerekmektedir. CTP olarak, biz buna talibiz” diye konuştu.

Ülkedeki yozlaşma sürecinin ana nedeninin hükümetin kendisi olduğunu söyleyen Akansoy, idari ekibin yozlaşma süreciyle ilgili gerekli önlemleri almaması, tam tersi yaşananların bir parçası olmasının olanlara göz yummak anlamına geldiğini belirtti.

“Ana problem UBP zihniyetidir” diyen Asım Akansoy, bu zihniyetten kurtulmak gerektiğini belirtti.

Akansoy, şöyle konuştu:

“İçinde bulunduğumuz durum, o kadar kötü ve sorunlu ki, bunun aşılması için, ciddi bir birlikteliğe ihtiyaç var. Bu birliktelik, toplumun tüm yurtsever, tüm demokrat kesimlerinin bir araya gelerek, hareket etmesini zorunlu kılıyor. Bugün ülkemiz, uçurumun kenarındaysa, bugün Kıbrıslı Türklerin iradesiyle oynanıyorsa, bugün Kıbrıslı Türkler ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde duramıyorsa, demek ki mesele, sıradan bir erken seçim, ‘X parti, Y parti başa geçsin’ değerlendirmesinin ötesinde, toplumun bir dinamik olarak, kendi topraklarına sahip çıkması meselesidir. Biz CTP olarak, süreci böyle okuyoruz. Gerek Cumhurbaşkanlığı seçimi, gerekse bir erken genel seçim ve elbette hemen arkasından yerel seçimde, Kıbrıslı Türkler olarak biz, var olan sorunların üzerine, tüm insan kaynaklarımızı kullanarak ve dayanışmayı en üst düzeyde tutarak, hareket edersek başarabiliriz. Eğer amacımız başarıysa, Kıbrıs Türk toplumuna güven vermekse, değişim ve dönüşümse ve bunun için güçlü bir hükümet programını ortaya koymaksa, CTP buna vardır ve CTP bu çerçevede yürümektedir. Bu nedenle CTP sokağa çıkarken, “Birlikte yürüyeceğiz, birlikte yöneteceğiz” dedi. Toplumsal değişim ve dönüşüm için elimizde çok güçlü dosyalar vardır, hazırız.”

“Söylenmeyi ve şikayet etmeyi bir yana bırakıp, birbirimizi denetleyerek, değişim ve dönüşümü sağlayacak adımları atmamız lazım. Biz iddiamızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Bütün mesele budur...

“Yozlaşma sürecinin ana nedeni hükümetin bizatihi kendisidir”

Soru: Üst düzey bürokraside kirlenme var, yolsuzluk iddiaları, mahkeme süreçleri devam ediyor. Bu noktaya nasıl gelindi ve bu yapı nereye gidiyor?

Akansoy: Ortada gerçekten ciddi bir yozlaşma süreci var. Bu yozlaşma sürecinin ana nedeni hükümetin bizatihi kendisidir. Çünkü, eğer siz, ülkeyi yöneten kesim, idari ekip olarak bu yozlaşma süreciyle ilgili gerekli önlemleri almazsanız, tam tersi yaşananların bir parçasıysanız, olanlara göz yumuyorsunuz demektir. Meseleyi bu denklem üzerinde okumakta fayda vardır. Her ülkede problemler olur, dünyanın dört bir tarafında yozlaşmalar, sorunlar, sıkıntılar, ekonomik problemler oldu, olmaya devam edecek. Ama bunun önüne geçme konusunda, siyasi irade, gerekli tavrı ortaya koymazsa, toplumsal adaleti sağlamak yerine, sadece belli kesimleri gözeten bir yaklaşım içerisine girerse, o noktada toplumsal güven ortadan kalkar. Gerek siyaset kurumuna, gerek adalete, gerekse devletin tüm kurumlarına yönelik eleştiriler üst düzeye çıkar. Şu anda içinde bulunduğumuz durum, artık palyatif, günlük tedbirlerle sorunların üzerine gidemeyeceğimizi bize net bir şekilde göstermektedir. Var olan ciddi ve derin problemlerin aşılabilmesi için ülkenin ihtiyaçlarını karşılayacak, toplumsal değişim ve dönüşüm programına ihtiyaç vardır. Bu sorunlar, ancak ve ancak güçlü bir iradeyle, cesaretli kararlarla, iyi tespit yapıp sorunların üzerine gidilmesiyle çözülebilir. Kuzey Kıbrıs’da Yolsuzluk Algısı Raporu’nda da çok net bir şekilde bunu gördük, iki değerli bilim adamı Ömer Gökçekuş ve Sertaç Sonan, bilimsel kriterler çerçevesinde yaşananları araştırıp ortaya koydu. Ortaya konan olgular, hükümeti düşürmesi gerekirken, toplumda çok ciddi bir gündem olamadı. İş dünyası, “bu ülkede yolsuzluk vardır ve iş yapabilmemiz için bizim başbakandan, bakanlara kadar rüşvet vermemiz gerekiyor” diyor. Bu kadar büyük bir kirlenme ve yozlaşmanın olduğu ve bunun iş dünyası tarafından itiraf edildiği bir yerde, her şeyi olağanmış, normalmiş gibi değerlendirmek ve ona göre hareket etmek kabul edilebilir değildir. Benim gördüğüm kadarıyla, şu anda yapılmaya çalışılan, ülkedeki problemlerin üstünü örtmeye çalışarak, bir normalleştirme, bir olağanlaştırma tavrıdır. Bizim bunu ne iç politikada, ne de dış politikada kabul etmemiz mümkündür.

İnsanların özgüveninin artırılması gerekiyor”

Umutsuzluk, özellikle son beş altı yıldır, çok yaygın bir şekilde toplumun kılcal damarlarına kadar girmiştir. “Siz yapamazsınız, siz başaramazsınız, sizin sözünüzün kıymeti harbiyesi yoktur. Dolayısıyla siz, sizin önünüze konan ikili protokolleri, programları hayata geçirmekle mükellefsiniz” gibi bir anlayış bu ülkede tesis edildi. Ben bu anlayışa, “alt yönetim anlayışı” diyorum. Bu alt yönetim anlayışının kırılması gerekiyor. İnsanların özgüveninin artırılması gerekiyor. İnsanların, bu ülkede başarı öyküsüne ihtiyacı vardır. Kendi değerleriyle sporda, ekonomide, sanatta ve hayatın her alanında bir sonuç üretmeye ihtiyacı vardır.

“Ana problem UBP zihniyetidir”

Soru: Bunu yaratan kim?

Akansoy: “Al gülüm, ver gülüm” ilişkisi diyebiliriz. Esas ana kaynak UBP zihniyetidir. UBP zihniyeti orada durduğu sürece, sürekli olarak, alt yönetim kültürünü talep edecektir. “Gelin, bizim önümüze program, protokol koyun. Biz yapamayız, biz başaramayız. Biz başarısız bir toplumuz” yaklaşımını sürekli olarak üretiyor. Bu yaklaşım, Kıbrıs Türk sağının, dünden bugüne, bu topluma yaptığı en büyük kötülüktür. Bu toplumu aşağılama, bu toplumun değerlerine, inançlarına, sosyal kapasitesine, insan kaynaklarına yani topyekün varlığına sürekli bir saldırı mevcuttur. Bu saldırının ana kaynağı UBP zihniyetidir. Sürekli olarak, toplumun beklentileri yok sayılıyor. Toplumun yönetme iradesi göz ardı ediliyor. Toplumun kendi ayakları üzerinde durabilme iddiası bir şekilde sönümlendiriliyor. Dolayısıyla ana problem UBP’dir derken, kimse bunu yadırgamasın. Ana problem UBP zihniyetidir ve bu zihniyetten kurtulmamız lazım. Kıbrıslı Türkler, kendi kendilerini yönetmeyi becermiş bir toplumdur. Tarihsel olarak bakıldığında, pek çok örnekler vardır; iyisiyle kötüsüyle, yanlışlıklarıyla başarılarıyla ama önemli olan, özgüveni olan, ne yaptığını bilen, halkın beklentilerini içeren bir program çerçevesinde hareket eden, nitelikli, dürüst, temiz, kendi kadrolarıyla bu ülkeyi yönetme talebinde olan pek çok kesim vardır. Bunlar çok çok önemli konular... Elbette denklemin diğer ucunda Ankara hükümetleri vardır. Ankara’nın bu kirlenmeye “dur” demesi, müdahalelerle süreçlere ortak olmaması gerekirken, Kıbrıs Türk toplumunun tamamına eşit mesafede ve saygın bir ilişki talep etmesi gerekirken, yaşananlar tam tersine işaret ediyor.

“Söylenmeyi ve şikayet etmeyi bir yana bırakıp, değişim ve dönüşümü sağlayacak adımları atmamız lazım”

Soru: Geçenlerde bir açıklama yaptınız, CTP gelecek ve hesap soracak” dediniz. Buna hem olumlu hem de olumsuz tepkiler geldi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Akansoy: Toplumumuzun çok değişik kesimlerinden, çok mutlu olduğum, eleştiriler, değerlendirmeler, beğeniler aldım. Gerçekten toplum, ortaya iddia koyan siyasete karşı da kuşkucu bir yaklaşım içerisindedir, “acaba” demektedir. Bunun sağlıksız bir tepki olduğunu düşünmem. Toplumumuza o kadar ciddi dayatmalar, baskılar yapıldı ki, “herkes aynı” söylemi yaygınlaştı. Söylenmeyi ve şikayet etmeyi bir yana bırakıp, birbirimizi denetleyerek, değişim ve dönüşümü sağlayacak adımları atmamız lazım. Biz iddiamızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Bütün mesele budur... Dolayısıyla bizim de, bu ülkenin muhalifleri, bu ülkenin demokrasi güçleri, yurtsever güçleri olarak, şikayet eden kesim olmaktan çıkıp, dönüştürücü, asli özneler olmamız gerekmektedir. CTP olarak, biz buna talibiz. İş ola hükümete gelme, iş ola hükümet değişimi, iş ola görev alma değil; değişim ve dönüşüm için görev alma, belli bir programla hareket etme ve toplumla birlikte hareket etme...

Aslolan siyasi iradedir”

Soru: Genel anlamda siyasete güvende sıkıntı olduğunu biliyoruz. Bunu yeniden tesis etmek için, değişim için ne gibi adımlar atacaksınız ve erken seçim gündeme gelebilir mi?

Akansoy: İçinde bulunduğumuz durum, o kadar kötü ve sorunlu ki, bunun aşılması için, ciddi bir birlikteliğe ihtiyaç var. Bu birliktelik, toplumun tüm yurtsever, tüm demokrat kesimlerinin bir araya gelerek, hareket etmesini zorunlu kılıyor. Bugün ülkemiz, uçurumun kenarındaysa, bugün Kıbrıslı Türklerin iradesiyle oynanıyorsa, bugün Kıbrıslı Türkler ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde duramıyorsa, demek ki mesele, sıradan bir erken seçim, “X parti, Y parti başa geçsin” değerlendirmesinin ötesinde, toplumun bir dinamik olarak, kendi topraklarına sahip çıkması meselesidir. Biz CTP olarak, süreci böyle okuyoruz. Gerek Cumhurbaşkanlığı seçimi, gerekse bir erken genel seçim ve elbette hemen arkasından yerel seçimde, Kıbrıslı Türkler olarak biz, var olan sorunların üzerine, tüm insan kaynaklarımızı kullanarak ve dayanışmayı en üst düzeyde tutarak, hareket edersek başarabiliriz. Eğer amacımız başarıysa, Kıbrıs Türk toplumuna güven vermekse, değişim ve dönüşümse ve bunun için güçlü bir hükümet programını ortaya koymaksa, CTP buna vardır ve CTP bu çerçevede yürümektedir. Bu nedenle CTP sokağa çıkarken, “Birlikte yürüyeceğiz, birlikte yöneteceğiz” dedi. Toplumsal değişim ve dönüşüm için elimizde çok güçlü dosyalar vardır, hazırız. Eğitimde, sağlıkta, ekonomide, hayatın her alanında neler yapılabilir? Şu anda hükümetin yaptığı gibi ya da Türkiye ile imzalanan protokolde olduğu gibi, sadece mecliste yasa yaparak, halkın sorunlarına çözüm üretebilmek mümkün değildir. Yasama bir yere kadar anlamlıdır ama aslolan siyasettir, siyasi iradedir, değişim kararını verebilmektir. Yoksa, bugünkü hükümet, var olan yasalara uyabilmiş olsaydı, şu anda yaşamımız çok çok daha iyi olurdu.

Biz, kararlı ve istikrarlı bir şekilde, özellikle son yıllarda, çalışmalarımızı ileri götürüyoruz. Topluma vermek istediğimiz mesaj yerine gidiyor. Toplum, bizim vermek istediğimiz mesajı alıyor. Toplumun, daha etkin, güçlü olunması yönünde eleştirileri de var. Bunlara saygıyla yaklaşıyorum. İçinde bulunduğumuz zor koşulların aşılabilmesi için, elbette bizim de sorumlulukla ve dikkatle hareket etme gibi bir durumumuz söz konusudur. Kamuoyu bizim verdiğimiz mesajı algılamıştır ki, bizi birinci parti olarak konumlandırmıştır ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri için de bunu yapmıştır.

Bu haber toplam 1652 defa okunmuştur