Demirören’e kulak verin
Çok garip şeyler olmaya başladı ülkemizde.
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) başkanı Yıldırım Demirören, dün Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun davetlisi olarak adaya geldi.
Konu, ülke futbolunun içine düştüğü çıkmaza çere bulmakmış.
Yani, geçen hafta futbol federasyonunun çağrısı üzerine yapılan olağanüstü genel kurulda alınan karara bir çıkış yolu bulmaktı.
Yani ortaya atılan Kıbrıs Futbol Federasyonu (KOP) blöfünü bertaraf etmekti. Aslında bu olayı bu kadar büyütmenin gereği yoktu. İlle bir şov yapıp “Bakınız işi biz hallettik” durumuna sokmaya gerek yoktu.
Soktunuz da ne oldu. Demirören “Beyaz atlı prens” gibi gelip bizlere haddimizi bildirdi ve gitti.
Ne oldu geldi de. Saygısızlık yaptı, bizleri küçük düşürdü, fon oluşturup havuzdan bizlere para verileceğini söyledi ve gitti.
Halbuki, iki federasyon arasında yapılması gereken bir protokolün, sanki dünyayı keşfediyormuşuz gibi bir ortam yaratıp çözmeyi marifet sananlar, sükutu hayale uğramışlardır.
İşin içerisine siyasetçilerin girmesi adetten olmuştur. Sanki çok büyük iş başarılıyormuş gibi bir ortam yaratıp, topluma bunu lanse etmek politikacılar tarafından gelenek olmuştur.
Anlıyorum, ülkemizin durumu olağanüstü hal bölgesi gibidir. Her işimizi, olağanüstü hale getirip, öyle çözmek isteriz. Basit bir protokol antlaşmasını bile, işin içerisine siyasetçileri sokarak halletmek durumunda olduğumuz için üzülüyorum.
Krize girdiğimiz zaman çözüm üretmekte aciz kalıyoruz. Olayları abartarak çözmek en büyük becerimiz olmuştur. Neden mi? Millet, büyük bir iş başardık sansın.
Soruyorum, FIFA toplantısında imzalanan metin ne oldu? KOP ile imzalanan metinle ilgili ne gelişme yaşandı? Dışa açılım konusunda neler yaptık? Hani spora siyasetçileri dahil etmeyecektik? Ne oldu, neden Cumhurbaşkanı bu işe dahil edildi?
İşte, söylemlerle - eylemler bir birini tutmazsa, kimsenin size saygısı kalmaz. Şimdi merak ediyorum. Demirören geldikten sonra hükümete tanınan 45 günlük süre bitti mi?
Kimse bunları sorgulamıyor.
Türkiye Bölgesel Amatör Ligi’ne gidişleri nasıl çözümleyeceğiz onu tartışıyoruz. Bu kadar basit bir olayı bile kendi içimizde çözemiyoruz. Ufkumuzun ne kadar küçük olduğunu görüyoruz.
Yapılan bu toplantı, BAL ligine giden oyuncuların durumunu çözmek değil de, iki ülke federasyonlarının, gençlerimizin önünü açmak ve ambargoların kaldırılması konusunda neler yapılacağını tartışmak şeklinde olmalıydı.
Yoksa, Demirören’in gelip de bize, ülkedeki futbol ancak “FIFA kuralları çerçevesinde çözülebilir” demesini istemezdik. Bize bilmediğimiz bir şey söylesin. TFF olarak gençlerimizin önünün nasıl açılacağından söz etsin.
KTFF başkanı ile federasyonda görüşmeyen, bizlere saygı göstermeyen bir zattan ne bekliyoruz. Türk futbolunu getirdiği nokta ortada dururken, bizlere yardımcı olmasını nasıl bekleyebiliriz?
Ne yazık ki, bu gibi başarısız insanları adamıza çağırıp yardım istemek bizlerin ayıbıdır. Kendi işimizi kendimiz çözmeyi başaramadığımız, kuralları biz koymadığımız sürece, her türlü aşağılanmayı hak ediyoruz demektir.
Kıbrıslı bir Türk olarak, bu duruma maruz kalmaktan utanç duyuyorum.