...Demokratikleşme ve bizim durumumuz...
ANAYASA
Türkiye'deki 12 Eylül rejiminin etkileriyle hazırlatılıp Kıbrıs Türk Halkına sunulan ve kabul edilen bir KKTC Anayasası var yaşamımızda:
Sanki de dünyanın en değiştirilemez Anayasası !
Düşünsenize, tam 28 yıldır bir virgülü bile değiştirilemedi..!
Ancak, uygulamada çok farklı çalışıyor...!
Birçok kesim işine geldiği gibi bu Anayasayı çiğnemekten çekinmiyor.
Mesela Laiklik ilkesi var Anayasada ...
İnsanların milliyeti, dini olur da,
Devletin olur mu?
Bizde olur...!
Örneğin;
KKTC anayasasının, "Siyasal Partilerin Uyacakları İlkeler" bölümündeki, Madde 71 fıkra 1 ve 7 diyor ki:
(1) Siyasal partilerin tüzük, program ve çalışmaları, Devletin ülkesi ve halkı ile bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, halk egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ve Atatürk İlkelerine aykırı olamaz.
(7) Bu maddedeki kurallara aykırı hareket eden siyasal partiler, Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine, Anayasa Mahkemesi olarak görev yapan Yüksek Mahkemece temelli kapatılabilir.
Anayasa;
toplumun huzuruna,
milli dayanışmaya,
insan haklarına, ve
demokrasiye atıfta bulunuyor…
Bir kere bunlar hukuki kavramlar değil; felsefi kavramlardır.
Bunların anayasa içerisinde olmasının gerçek anlamda ve pratikte hiçbir yeri de yoktur..!
DEVLETİN DİNİ VE MİLLİYETİ
Siyasi parti tüzük ve programları da Atatürk İlkelerine aykırı olamaz diye “buyuruyor” Anayasa !.. Bu ifade siyasi partilere ve topluma Atatürk Milliyetçiliğini dayatma değil ise nedir? Bunu yazıp sorgulamanın Atatürk İlkelerini benimseyip benimsememekle bir alâkası olmadığını da ayrıca belirteyim...esas olarak dayatma ve yaptırımcılığın Anayasal ve demokratik bağlamda doğru olmadığını vurgulamaya çalışıyorum sadece...
Devleti ve siyasi partileri sınırlayan bir Anayasal düzen kurmak ne kadar doğru bir düşüncedir?
Bunun da ötesinde, bir devlet kendisini ideolojik olarak tanımlayabilir mi?
Tanımlayamaz...
İlâveten ; dindarlıkla da tanımlayamaz...
Devletin dini olamaz; ancak bir devletin yurttaşlarının dini olabilir ki bu dini inanışları farklılık da gösterebilir...
Siyasi partiler, kişiler, dernekler Milliyetçi olabilir, ama; bir devletin Atatürk Milliyetçisi olması demek; kendini diğer düşünce gruplarına kapatması demektir..!
HESAPLAŞMA VE DEĞİŞİM
Türkiye , sosyal değişimlerle giderek değişirken , KKTC de tutarlı bir felsefe ile ıslahat projeleri üretip, değişmelidir.
Yaşam deneyimlerimiz ile demokratik topluma giden yolda, yeni bir felsefe ile öykünmeliyiz...
Açıkcası, geleceği geçmişten daha güzel yapabilmek, bir bağlamda şimdiki düşüncelerle "hesaplaşmayı" da gerektirir...
Örneğin;
"Kan döktük vermeyiz" gibi argümanlara haklılık kazandıran unsurlar nelerdi, ve nelerdir?
Hiçbir şeyin değişemeyeceği bir dünyaya sığınma eğilimi:
"Kimseler bizi tanımasa da..."!
Bunların yanında,
Herkesin mülk edinme ölçütü ,
Eşit fırsata sahip olma hakkı!
Hepsi ama hepsi tartışılmalıdır...
HAYATIN GERÇEKLERİ
Yani değerli dostlar,
Dominant kültürün siyasal baskılarına karşı , özür dileyici bir tavır sergilemek doğru bir paradigmal davranım değildir..
Hayatın gerçekleri bizim mantığımızın çok ilerisinde yer alıyor...
Kendi modellerimiz ile tutarlı olan "gerçeklere" odaklanıp, kimse kendine göre kendi sosyalizmini icat etmeye de çaba göstermesin.
Evet, ülke koşullarına göre elbette ki uygulamalar değişebilir, ancak, sosyalist de, sosyalist ilkeler de sosyalizm de olduğu yerde duruyor...
Buna karşın çevremizdeki bazı kişilerin bu durumları gözardı etmesi kanımca tesadüfi değildir..
Vardır bir hikmet-i harbiyesi...!