Denetim ve ‘insan hakları’
Ülkede güçlü bir denetime ihtiyaç olduğunu hep birlikte bağırdık.
“Sorma gir hanı” dedik.
“Turistle hırsızı, işçiyle öğrenciyi ayırt edemiyoruz” dedik.
“Suçlu kaynıyor” dedik.
Bağırdık, durduk.
Bu ses işitildi.
Peş peşe operasyonlar yapılıyor.
Kayıt dışı insanlar saptanıyor.
* * *
Şimdi şikayet ediyoruz:
“Böyle operasyon mu olur?”
Bu şikayetler de yerden göğe haklı.
Öğreneceğiz.
* * *
Çevik Kuvvet sokaklara tam donanımlı, ağır silahlarla çıkmak zorunda mı?
Terörist aramıyoruz!
Kimsenin çatışmaya girdiği de yok.
Film çevirmiyoruz.
O halde...
* * *
Girne’de, Mağusa’da, İskele’de yapılan denetimler olumludur.
Polisin hevesini kırmayalım.
Yol gösterelim!
“İnsan Hakları”nı anımsatalım.
Denetim istiyoruz, tatbikat değil.
Böylesi “olağanüstü hal” görüntülerine ihtiyaç yoktur.
Operasyonun ismine “HUZUR” diyorsak...
Gerçekten huzur vermelidir.
Korku değil...
Güzel bir memleket istiyoruz.
Geceleri sokağa çıkmak, çocuklarımızı gönül rahatlığıyla evde yalnız bırakmak, korkusuzca yürümek, gezmek, dolaşmak özgürlüğünü istiyoruz.
O nedenle denetim önemlidir.
Ama “polis devleti”yle değil.
Bu denge kurulabilir.
* * *
Sadece “asayiş” değil, “trafik” denetimine de daha çok ihtiyaç var.
İnşaatlarda “iş güvenliği...”
Kamuda “mesai ve üretim...”
Özel sektörde “yatırım, kayıt...”
Yerel yönetimlerde “çevre...”
Gıdada “sağlık” denetimleri de sürekli olmalıdır.
Daha çok denetim... Daha insanca denetim... Daha adil, eşit, ilkeli yaptırım şarttır...
Hayatı iyileştirmek için!