1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. “Dengesiz Adım ve Diğer Öyküler”
“Dengesiz Adım ve Diğer Öyküler”

“Dengesiz Adım ve Diğer Öyküler”

“Dengesiz Adım ve Diğer Öyküler”

A+A-

Simge Çerkezoğlu

Tüm Kıbrıslıların yakından tanıdığı yazar Hristos Hacıpapas benim için sadece yazar değil ayrıca yılmaz bir solcu da. Işık Kitabevi tarafından yayınlanan “Dengesiz Adım ve Diğer Öyküler” kitabı ise Yunancadan Türkçeye çevrilen ilk öykü kitabı olma özelliği taşıyor. Kitabın ilgi çekici yanı eşitsizliğe yönelik eleştirileri ve toplumsal olayları Kıbrıs’a özgü bir dille anlatıyor olması. Hem de Türk ya da Rum ayrımı yapmadan sadece insani değerlerle…

“DOĞRUYU SÖYLEMEKLE MÜKELLEFİM”

Öncelikle öykülerinde özellikle Kıbrıslıların toplumsal sorunlarına yer veren yazara bunun gerekçesini soruyorum. İçtenlikle bu sorunları anlatmayı kendine borç bildiğini söyleyen Hacıpapas, hatta zaman zaman Kıbrıslı Türklerin sorunlarına yer verdiği için eleştirildiğini de sözlerine ekliyor.
Kendimi öncelikle çok Kıbrıslı hissediyorum ancak maalesef kendimi bildim bileli Adamız’da sorun var. Bu sorunlar elbette beni de etkiledi ve öykülerime yansıdı. Eserlerimde adada yaşayan tüm etnik gruplara yer veriyorum, hepsini Kıbrıslı olarak görüyorum. Benim için hiç fark etmiyor eğer acı çeken bir Kıbrıslı Türk ise bunu söylerim. Acının dini, dili fark etmiyor, hepimiz benzer acılar hissediyoruz. Yazar olarak her zaman doğruyu söylemekle mükellef olduğuma inandım. Bu sebeple her türlü toplumsal soruna eserlerimde yer vermeyi borç olarak gördüm. Bunu yaparken toplumlara geçmişle yüzleşme ve ortak bir gelecek inşa etmek şansı doğabileceğine inandım. Aksi taktirde bu toplumsal trajediler hayatlarımızda sürüp gidecektir

Öykülerinden birinde Kıbrıs edebiyatının öldüğünden söz eden yazar öte yandan bazı öykülerinde tamamen Kıbrıs diline yer veriyor. Burada aslında ölen dili canlandırmak için mi bu yöntemi seçtiğini merak ediyorum.
Bahsettiğiniz öykü aslında ironik bir öykü. Orada boş vermişliğe değinmek istedim. Kıbrıslı öykücüler her ne kadar adadan ve dilinden uzaklaşsa da bir yerde yine kendi hikayelerimiz karşımıza çıkıyor. Öykülerimi her zaman Kıbrıs ağzıyla yazmıyorum ama adayı anlatan, içinde bu yönde duygular olan öyküler de kullanıyorum. Böylece okuyucuya çok daha samimi geldiğini düşünüyorum. Böylece bize özgü dilimizi de yaşatmaya çalışıyorum 
 

“ÇÖZÜMÜ BİRLİKTE BULMAMIZ GEREK”

Hacıpapas başka ülkelerin de çıkarının söz konusu olduğu Adamız’da eninde sonunda çözümün olacağına ve hiçbir garantör ülkeye de ihtiyaç duyulmayacağına inanıyor. Bunun gerekçelerini de anlatmayı ihmal etmiyor.
Doğal gaz ve petrolün bulunmasıyla birlikte Türkiye için de yeni bir kaynak doğacak, bu yüzden Türkiye de çözüm için daha fazla uğraşacaktır. Kıbrıslı Rumlara düşen Kıbrıslı Türklerin de bu kaynaklardan yararlanacağını göstermek. Böylece, pratikte her ne kadar Türkiye Kıbrıslı Türklerin çıkarını koruyor gibi görünse de ki bana göre öyle değil, artık Kıbrıslıların kendi ortak çıkarlarını birlikte gözetebileceğini Türkiye de anlasın.  Biz birlikte bir şeyler yapabiliriz diyebilmeliyiz. Sadece Türkiye de değil, çözüm olduğu taktirde artık hiçbir garantör devlete ihtiyaç duymamalıyız. Doğal kaynak derken sadece petrol ve doğal gaz da değil. Ovalar, kıyı şeritleri hepsi Ada için ortak kaynaktır. Bunu anlamamız gerekiyor.

Onca öyküler arasında “iyi bir Rum olmak için öncelikle Rumluğumuzdan arınmamız gerekiyor” ifadesi beni çok etkiliyor. Tam da adada huzura ermek için yapmamız gerekenin öncelikle insan olmaktan geçtiğine inanırken bu konuda onun da fikrini alıyorum.
Görüyorum ki zaman geçtikçe iki toplum da bazı şeylerin farkına varıyor. Artık her iki toplumun da hata yaptığını kabul etmeye başladık. Kimliklerden arınıp çözümü de birlikte bulmamız gerekiyor. Başkası bize çözüm bulmayacak. Tabii Kıbrıslı Rumlar da hata yaptı. 2004 yılında sizler çözüm için meydanlara inerken aynı tavrı biz gösteremedik. Bizim yapmamız gereken sizin gibi meydanlara inip duvarların yıkılmasını sağlamaktı. Fakat yerimizde oturmayı seçtik. Şu anda ise çözüm istemeyen taraf Türkiye gibi duruyor. Böylesi bir durumda da çözüm için bizler hazır olmalıyız. Bunun için çabalamalıyız.”   

“BU GÜNLERE KOLAY GELMEDİK”

Güney Kıbrıs’ta faaliyet gösteren Yazarlar Birliği’nin başkanlığını yirmi yıl boyunca yürüten Hacıpapas, 1990 yılında Aziz Nesin’i güneyde ağırladıklarını ve Ada’nın kuzeyinde Aziz Nesin’in kitaplarının nasıl yakıldığını anlatıyor. “Bugünlere kolay gelinmedi” diyerek Kıbrıslı Türk yazarlara da çağrıda bulunuyor. 
Ben sadece bugün değil yıllardır, hatta kapılar açılmadan önce de iki toplumlu etkinlikler düzenlenmesine katkı koydum. Her yıl düzenlediğimiz iki toplumlu gençler arası şiir ve öykü yarışmamız var. Bu yılki şiir yarışmamız tamamlanmakla birlikte ortaya iki dilli bir kitap da çıktı. Şimdi sırada öykü yarışmamız var. Adanın her iki kesiminden çok güzel öykülerimiz var. Bu da yayına hazır. Kıbrıslı Türk yazarlara çağrıda bulunuyorum Ada’yla ilgili, Ada’yı anlatan daha çok kitaplar kaleme alsınlar. Benim kitabım Kıbrıs Cumhuriyeti Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Kültür Servisi tarafından desteklendi. Sizlerin yazacağı kitaplar da bu birim tarafından desteklenerek yayınlanabilir. Eserlerinizi getirdiğiniz takdirde kitaplarınız Yunancaya çevrilebilir.

***************************

Kitabın çevirmeni Düriye Gökçebağ;

“DİL ANLAMINDA ÇOK ORTAK NOKTAMIZ VAR”

Düriye Gökçebağ kitabı Türkçeye kazandıran isim. Uzun zaman Yunanistan’da yaşayan Gökçebağ, son dokuz yıldır Kıbrıs’ta yaşıyor. İlk kez Yunanca bir öykü kitabını Kıbrıs Türk edebiyatına kazandırmak anlamında önemli bir görev üstlenmiş görünüyor.
Bazı öykülerde Kıbrıs ağzını yoğun olarak kullandık. Bu kitapta yazarla konuşarak çoğunlukla Kıbrıs’a dair öyküleri çevirmeye karar verdik. Böylece hem okuyucuların ilgisini daha çok çekmek hem de bir mesaj vermek istedik. Kıbrıslı Türkler ne okumak ister sorularına cevap aradık. Ortak geleceği hatırlatmak, yüzleşme sağlamak ve ortak bir gelecek yaratma ihtimalini gündeme taşımak istedik. Maalesef Hristos Hacıpapas gibi öykülerinde, yazılarında ortak hayata yer veren çok az Kıbrıslı Rum yazar var. Bu nedenle bu öyküleri çevirirken ayrı bir mutluluk duydum.

Kıbrıslı Türklerin ayrı bir ifade biçimi olduğu gibi, kitaptan Kıbrıslı Rumların da belli noktalarda Yunanca’dan ayrıldığını fark ediyoruz.  Gökçebağ bunu şöyle açıklıyor;
Sanırım söz konusu diller ile aramızdaki farkı açıklamak için dilden çok lehçe ifadesini kullanmamız daha doğru. Farklı bir dilden öte söz konusu olan Kıbrıs ağzıdır. Bizim yazı dilinde kullandığımız Türkçe gibi Yunanca’nın da standart bir dili var. Tabii benim için bu lehçeyi çevirmek zor olmadı. Dokuz yıldır güneyde çalıştığım için gündelik Kıbrıs diyalektiklerine çok alışığım. Gözümü kapattım ve o duyguyu hissettim. Dil ve ifade anlamında kullanılan sözcüklerde ve vurgularda aslında çok ortak noktamız var.

Çevirilerin iki toplumu birbirine yaklaştırmak ve anlaşılmak adına büyük önem taşıyor. Gökçebağ’da bu projeye adını yazdıran birisi olarak duygularımı paylaşıyor;
Tabii ki bu çeviriler iki toplum için de çok önemli. Bu kitabı çevirmeyi kabul etmemin en önemli sebebi de kendimi bu anlamda sorumlu görmek ve iki topluma katkı sağlamak. Dil iletişim için çok önemli bir araç. İki toplumun yeniden yakınlaşması siyasi ve festival türü etkinliklere tamamen sağlanamayacağı kanısındayım. Eğitim sistemlerimiz farklı. Bu nedenle dilimiz de farklı. İngilizce ile bir yere kadar iletişim sağlayabiliyoruz.

Bu haber toplam 1772 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 190. Sayısı

Adres Kıbrıs 190. Sayısı