Deniz: “KKTC hep aynı KKTC… Kamu kaynaklarını nasıl paylaşacağımızın kavgasını yapıyoruz”
Kıbrıs Türk Ticaret Odası tarafından bu yıl on üçüncüsü hazırlanan 2021-2022 Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Raporu Lansmanı KTTO Mustafa Çağatay Konferans Salonu’nda düzenlenecek “Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Forumu”nda kamuoyu ile paylaşılıyor.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası tarafından bu yıl on üçüncüsü hazırlanan 2021-2022 Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Raporu Lansmanı Kıbrıs Türk Ticaret Odası Mustafa Çağatay Konferans Salonu’nda düzenlenecek “Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Forumu”nda kamuoyu ile paylaşılıyor.
Siyaset, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, akademi, yabancı misyon ve medya temsilcilerinin katıldığı etkinlik Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz’in açılış konuşması ile başladı.
Ticaret Odası olarak ekonominin sürekli bir yenileşme içinde olması gerektiğini uzun yıllardan beridir vurguladıklarını ifade eden Deniz, bu yenileşmeye yardımcı olmak amacıyla çeşitli konularda hazırladıkları raporları da kamuoyu ile birlikte yetkililerin de hizmetine sunduklarını ve bu konuda yeterli mesafe almadığımızdan yakındıklarını kaydetti.
“Bugün geldiğimiz aşamada, KKTC'de hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz. KKTC hep aynı KKTC…” diyen Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz, KKTC'de bizler, daha önce de olduğu gibi kamu kaynaklarını nasıl paylaşacağımızın kavgasını yapıyoruz. Halktan topladığımız vergiler ile verimsiz kamu yönetimini finanse etmeye çalışıyoruz. Kamu yönetimi ise eğitim ve sağlık gibi temel insani hizmetleri veremediğini göz ardı etmekte... Doğal çevreyi koruyamadığımız gibi ormanları geliştirmek bir yana yakıp yok ettiğimizi görmezlikten geliyoruz” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Mustafa Besim, Doç. Dr. Kamil Sertoğlu, Yrd. Doç. Dr. Yenal Süreç tarafından hazırlanan 2021-2022 Raporu’nun ve forumun bu yılki ana teması “KKTC Tarım Sektörünün Dış Pazar Rekabet Gücü ve İhracat Fırsatları”…
Ticaret Odası Başkanı Deniz:
“KKTC hep aynı KKTC…”
Kıbrıs Türk Ticaret Odası olarak, bu yıl Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik raporunun 13.sünü yayınlıyor olmanın gururunu yaşadıklarını ifade eden Başkan Turgay Deniz, Covid 19 salgınının, dış talebe dayanan ekonomiye sahip olan ülkede büyük olumsuzluklara neden olduğuna işaret etti.
Salgının etkisinden kurtulmaya çalışırken kurların yükselişinden ve dünyadaki enflasyonist gelişmelerden kaynaklanan yeni bir fırtınaya tutulduğumuza da işaret eden Deniz, döviz kurlarındaki yükseliş, tedarik sorunları, uluslararası emtia fiyatlarının ve navlun maliyetlerinin yükselmesi ile birleşince enflasyonun baskısının daha da arttığına vurgu yaptı, “İş hacimlerinin daralması özel sektörün krize karşı dayanıklığını azaltmıştır” dedi.
Ticaret Odası olarak ekonominin sürekli bir yenileşme içinde olması gerektiğini uzun yıllardan beridir vurguladıklarını ifade eden Deniz, bu yenileşmeye yardımcı olmak amacıyla çeşitli konularda hazırladıkları raporları da kamuoyu ile birlikte yetkililerin de hizmetine sunduklarını ve bu konuda yeterli mesafe almadığımızdan yakındıklarını kaydetti.
“Bugün geldiğimiz aşamada, KKTC'de hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz. KKTC hep aynı KKTC…” diyen Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz, KKTC'de bizler, daha önce de olduğu gibi kamu kaynaklarını nasıl paylaşacağımızın kavgasını yapıyoruz. Halktan topladığımız vergiler ile verimsiz kamu yönetimini finanse etmeye çalışıyoruz. Kamu yönetimi ise eğitim ve sağlık gibi temel insani hizmetleri veremediğini göz ardı etmekte... Doğal çevreyi koruyamadığımız gibi ormanları geliştirmek bir yana yakıp yok ettiğimizi görmezlikten geliyoruz. Ama ne hikmetse ! Bu düzen devam etsin diye hep birlikte çırpınıp duruyoruz” Şeklinde konuştu.
“Ya değişeceğiz; ya da yok olup gideceğiz!”
Deniz’in konuşması devamla şöyle:
“Bu düzen devam edemez. Değişmek, dönüşmek zorundayız. Ya değişeceğiz; ya da yok olup gideceğiz! Değişmezsek, bırakın kendi kendine yeten bir yapı kurmayı, Türkiye'nin yardımları ile bile ayakta duramayacağız. Siyasilerimiz bizden daha iyi gözlemcidirler. Halkımızın siyasilere olan güveni giderek sarsılmaktadır.
Kıbrıslı Türklerin siyasi ve ekonomik bir varlık olarak gelişmeye devam edeceğine inanan çok az insanımız kalmıştır. Bunun sonucunda bir kısmımız Türkiye'ye iltihak etmekten, diğer bir kısmımız Rum tarafının dayattığı koşulları kabullenerek Avrupa Birliği'ne girmekten yanadır.Bu durum, çok büyük bir manevi yıkımı işaret etmektedir. Ülkemize inancımız zayıflıyor. Bunun önüne geçmezsek, sorunları hakkında konuşacağımız bir ülkemiz kalmayacak. Değişim, dönüşüm veya yenilenme işte tam da bu nedenle kaçınılmazdır. “Değişmeye gerek yok. Biz böyle iyiyiz” diyebilen yurttaşlarımız da artık yolun sonuna geldiğimizi anlamalıdırlar.
Güçlü bir yapısal reform ajandasına ihtiyaç her geçen gün daha da artmaktadır. Daha az kırılgan bir ekonomik yapı için güçlü bir reform programı ile yolumuza devam etmemiz gerekmektedir. Bu bağlamda orta vadeli dayanıklılık sağlayıcı ve toparlanmayı hızlandırıcı politikaların belirlenmesi önümüzdeki sürece ışık tutacak imkan sağlayacaktır.
Odamızın hazırlamış olduğu orta vadeli program taslağı da kapsayıcı ve güçlü bir ekonomik toparlanmanın sağlanması için somut faaliyet önerileri sunmaktadır. Bugünlerde hükümetimize düşecek başlıca sorumluluk işsizliği önlemek, işyerlerini korumak, pahalılığa karşı mücadele etmek, kamuda tasarruf ve verimlilik tedbirlerini almak, ekonomik aktivitelerin devamlılığını sağlamaya yönelik destek ve kredi programları uygulayarak büyümeyi tetikleyecek önlemler almaktır.
Odamız, başta kamu reformu olmak üzere reformların önemini her vesile ile vurgulamaktadır. Bu süreçte kapsayıcı ve güçlü bir ekonomik toparlanmanın sağlanması için reformlar önceliklendirilerek hayata geçirilmelidir.
Bu reformların kamusal hizmetlerin etkinliğini artırması ve çalışma saatlerinin özel sektör ile uyumlu hale getirilmesi kamusal sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimi kolaylaştırması, kayıt dışılığı azaltırken enflasyon muhasebesi uygulamasına geçerek kayıt altındaki işletmelerin enflasyona karşı korunması, teşvik sistemini yeniden düzenleyerek kamu kaynaklarını korurken teşviklerin hedefine ulaşmasını sağlaması ve yeni çağdaş toplu taşıma sistemi ile halkımızın ulaşım maliyetlerini düşürmesi gerekmektedir.
Sayın Başbakan tarafından dün açıklanan Ekonomik Destek Paketi ile ilgili değerlendirmemizi aynı gün kamuoyu ile paylaştık ve yapılması gerekenleri sıraladık. Dün açıklanan ekonomik destek paketinde Yapısal dönüşüm yoktur. Kamu yönetiminin özel sektöre ayak uydurmasını sağlayacak, kamu çalışma saatlerinin düzenlenmesi yoktur. İşletmeleri sürdürülebilir kılacak önlemler yoktur. Enflasyon muhasebesi yoktur; garipleşen vergi sistemini güncelleme çabası yoktur. Ama işletmelerden haksız yere, elde etmedikleri gelirler üzerinden vergi almak vardır.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası, mal ve hizmet üretimi olanaklarımızı geliştirmek için çalışmaktadır. Bu arada Yeşil Hat ticaretini, dünya ile olan ilişkilerimizi geliştirmek için de çalışıyoruz. Yakın geçmişte Londra Ofisi'ni devreye koymuştuk. İngiltere ile ilişkilerimizi geliştirmenin önemli açılımlar sağlayacağını düşünüyoruz. Yeşil Hat Tüzüğü'nün olanak verdiği her türlü ticareti yapabilmek için çalışıyoruz. İşlenmiş gıda konusunda sağladığımız gelişmeleri önemsiyoruz. Bu çabaların bize refah olarak geri dönebilmesi için bir bütün olarak çalışmamız gerekiyor. Kapsayıcı olmamız gerekiyor. İhracat olanakları artarken, uygun fiyat ve kalitede rekabetçi mal veya hizmet üretmeyi de başarabilmemiz gerekiyor. Kamunun bu konuda bize ayak uydurmak zorunluluğundadır.
Rekabet edilebilirlik raporumuzda bu yılın teması KKTC Tarım Sektörünün Dış Pazar Rekabet Gücü ve İhracat Fırsatlarıdır. Pandemi süresi boyunca ve sonrasında ortaya çıkan gıda kıtlığı, arz zincirindeki kırılma ve iklim değişikliğine bağlı yaşanan aşırı fiyatlar, tarımsal üretimin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. İşte bize bir fırsat! KTTO, Türkiye'den gelen suyun KKTC Tarım sektörü için yeni bir sayfa açacağına inanmaktadır. Bu yılki tema konusu ile raporumuzda mevcut üretilen tarımsal ürünlerin yanı sıra yüksek katma değerli ve avantajlı olabilecek tarımsal ürünler için yeni stratejilerin belirlenmesi ve buna bağlı olarak tarım sektörünün dış pazar rekabet gücü üzerine görüş ve öneriler sunulmaktadır.”
“Firmaların sadece yüzde 17,9’u faaliyetlerini artırabildi”
Ankete katılan firmaların yüzde 36,8’i faaliyetlerinin azalarak devam ettiğini, yüzde 45,27’nin aynı düzeyde ve yalnızca yüzde 17,9’un artarak devam ettiğini belirtti. İşletmelerin sırası ile yüzde 83,3’ü vergi yükünün, yüzde 74,5’in de istihdam yükünün artığını ifade etti.
Ankette; “Daha da kötüsü, ankete katılan firmaların yüzde 88’i 2022 yılı içerisinde vergi yükünün değişik oranlarda, yüzde 25’ten yüzde 100’e kadar artacağı beklentisi içerisindedirler.” denildi.
Turgay Deniz’in ardından raporu hazırlayan Prof. Dr. Mustafa Besim, Doç. Dr. Kamil Sertoğlu, Yrd. Doç. Dr. Yenal Süreç rapor hakkında sunum gerçekleştirdi. Akademisyenlerin sunumu ve raporun yönetici özeti, dünyada ve Kuzey Kıbrıs’ta ekonomik durum, dönüşüme hazırlık ve KKTC tarım sektörünün dış pazar rekabet gücü ve ihracat fırsatları başlıklarından oluştu.
Küresel düzlemde konjönktürel olarak yaşanan ekonomik sorunların başında yüksek enflasyon ve ekonomide daralma riski geldiği dile getirilen raporda, savaşın patlak vermesiyle stagflasyon yaşanma riskinin fazlasıyla arttığı dile getirildi.
Artan küresel ısınma, salgın sorunları ve küreselleşmenin getirdiği ekonomik bağımlılığın dünya ekonomilerini daha kırılgan bir hale getirdiği belirtilen raporda, gelinen aşamada tüm ülkelerin küresel sorunları birlikte ele alması ve devam eden küresel salgın, Ukrayna’daki savaş, jeo-ekonomik şoklar ve iklim değişikliği dahil dünyanın en acil sorunlarına çözümler bulmak için çalışması gerektiği kaydedildi.
“KKTC kendi çapında enflasyonla mücadelede politikadan yoksun”
Kamu maliyesindeki yapısal sorunlardan oluşan bütçe açıklarının karşılanması için fonlarda yapılan artışlar ve bahsedilen diğer sorunların, yıllık enflasyonun 2022 Mayıs ayı sonunda yüzde 98.2’ye ulaşmasına neden olduğu dile getirilen rapor, şöyle sürdü:
“Küresel düzlemde devam eden riskler ve KKTC’nin kendi çapında enflasyonla mücadelede politikadan yoksun olması ülkede enflasyon sorununun devam edeceğini işaret etmektedir. KKTC pandemi sürecine hem konjonktürel hem de yapısal olarak zayıf bir ekonomik yapı ile girdi. 2018-19 yıllarında yaşanan düşük oranlı ekonomik büyüme, yine aynı dönemde kur ve enflasyon sorunu ile para piyasalarında artan riskler, KKTC ekonomisini pandemi sürecinde hazırlıksız yakalamıştır”
Pandemi dönemi başlangıcından beri hükümetlerde de istikrar sağlanamadığı dile getirilen raporda, “Yaşanan pandemiye karşı hükümetlerin etkin, tutarlı ve sonuç alıcı kararlar alamamış olmaları krizin derinleşmesine ayrıca neden olmuştur. Bunun yanında Türkiye ile gerçekleştirilen ve bütçede yer alan mali desteğin hükümetlerin reformları hayata geçirememesinden dolayı zamanlı ve tam olarak sağlanamaması maliyede sıkıntı yaratmış, maliyenin asgari yükümlülüklerini yerine getirmek için iç borçlanmayı artırmasına ve fon gibi dolaylı vergilerin artışlarına başvurmasına neden olmuştur” denildi.
“Firmaların sadece yüzde 17,9’u faaliyetlerini artırabildi”
KTTO üyelerine telefon yöntemiyle anket düzenlendiği dile getirilen raporda, anket sonuçlarıyla ilgili şu bilgilere yer verildi:
“Her ne kadar da TL cinsinden firma satışları ankete katılan 134 (yüzde 66) firma için son bir yıl içerisinde artış gösterse de aynı dönemde ankete katılan firmaların yüzde 36,8’i faaliyetlerinin azalarak devam ettiğini, yüzde 45,27’nin aynı düzeyde ve yalnızca yüzde 17,9’un artarak devam ettiğini belirtmiştir. Ankete katılan işletmelerin sırası ile yüzde 83,3’ü vergi yükünün, yüzde 74,5’in de istihdam yükünün artığını belirtmişlerdir. Daha da kötüsü, ankete katılan firmaların yüzde 88’i 2022 yılı içerisinde vergi yükünün değişik oranlarda, yüzde 25’ten yüzde 100’e kadar artacağı beklentisi içerisindedirler.
Krediyi kullananların yüzde 45,5’i var olan borçlarını ödemek ve yüzde 39,7’i işletme sermayesi için kullanmış ve işletmelerin yalnızca yüzde 14,7’si krediyi yatırım için kullanmıştır. Bu aslında işletmelerin pandemi döneminde daralan faaliyetleri nedeniyle likidite sıkıntısına girdiklerini, yükümlülüklerini yerine getirmekte zorlandıkları ve yalnızca var olan faaliyetlerini sürdürebilmek ve hayatta kalabilmek için krediye başvurduklarını göstermektedir. İşletmelerin yüzde 50,8 ekonomide iyileşmenin başlayacağını, yüzde 36,2’si kötü olmaya devam edeceğini ve yüzde 12,6’sı ise ekonominin daha da kötü olacağını düşünmektedir”
“Hiçbir ülke dönüşüme hazır değil”
Dünya Ekonomik Formu tarafından yapılan Küresel Rekabet Edebilirlik çalışmasında hükümetlerin “dönüşüme hazırlık” kapasitelerinin puanlandığına işaret edilen raporda, “Çalışmanın en çarpıcı sonuçlarından bir tanesi hiçbir ülkenin dönüşüme hazır olmadığıdır” denildi.
Raporda bu çerçevede Kuzey Kıbrıs’ın yargı bağımsızlığı, çalışma yaşamı ve sağlık harcamaları gibi alanlarda yeterli olmasa da diğer alanlara göre daha iyi performans gösterdiği ifade edildi.
“Tarım sektörü gelinen aşamada tüm dünyada daha da önem kazandı”
Raporda, tarım sektörünün bugün gelinen aşamada tüm dünyada daha da önem kazandığı kaydedildi ve şu ifadelere yer verildi:
“Gerek pandemi süreci boyunca ve sonrasında ortaya çıkan gıda kıtlığı, arz zincirindeki kırılmaya ve iklim değişikliğine bağlı yaşanan aşırı fiyatlar göstermektedir ki tarımsal üretim bölgesel ve küresel sorunlara karşı daha hassas bir hale gelmiştir. Bu gerçeklerden yola çıkılarak bu yılki özel sayının tema konusu Kuzey Kıbrıs tarım sektörünün ihracat potansiyeline ayrılmıştır. Kuzey Kıbrıs’ın sınırlı ihracat potansiyelinin ana damarını teşkil eden tarımsal ürünler için Türkiye’den gelen suyla birlikte yeni bir sayfa açıldığı aşikardır.
Bu noktadan hareketle tarımda hem yeni stratejilere hem de gelecek olan suyu yüksek katma değerli ve tarım sektörünün sahip olduğu avantajları realize edecek yeni alanlarda kullanmak gerekmektedir. Günümüz ülke koşulları, üretim maliyetleri, kapasite vs. gibi unsurlar dikkate alındığında KKTC’nin; sınırlı ihracat potansiyelini katma değerin en yüksek olduğu alanlara yönlendirmesini gerekli kılmaktadır. Ülkeye yakın ihracat pazarları da düşünüldüğünde bu alanların başında niş ürünler ve organik pazar gelmektedir. Bu noktada özellikle taze meyve-sebze alanında ihracat potansiyelinin yüksek olduğu düşünülmektedir. Özellikle Avrupa Birliği ve İngiltere gibi gelir düzeyi yüksek olan ancak giriş standartları da bir o kadar yüksek olan pazarlara erişimi sağlayacak politikaların ortaya konması önem arz etmektedir”
“Türkiye’den gelen suyu mevcut ürün deseninde kullanmaya devam etmek, yani dış ticarette fırsatları göz ardı etmek olacaktır”
Mevcut tarımsal politikalarda ısrar edip Türkiye’den gelen suyu mevcut ürün deseninde kullanmaya devam etmenin, Kuzey Kıbrıs’ın suyla birlikte oluşan potansiyelini hayata geçirmemek; yani dış ticarette fırsatları göz ardı etmek anlamına geleceği kaydedilen raporda konuyla ilgili şunlar kaydedildi:
“Bu bağlamda ilgili bakanlık tür değişimini politikalarının özüne koymalı ve dış ticaretten en üst düzeyde kazanç sağlanacak alanların üretimine yönelik olarak ülkenin üretim faktörlerini yönlendirmelidir. 2020 yılında dünyayı etkisi altına alan pandemi süreci ve sonrası gelişmeler tüm sektörlerde olduğu gibi tarım sektöründe de farklı bir dünyaya evrildiğimizi göstermektedir. Pandeminin sebep olduğu sıkıntılara ek olarak, 2022 yılı itibarıyla Rusya-Ukrayna savaşı ve buna bağlı arz şokları küresel tarım pazarının işleyişini ileri düzeyde bozmuştur. Günümüz itibarıyla temel tarımsal ürünlerde ve girdilerde özellikle ulaşılabilirlik ve fiyat bağlamında olağanüstü bir belirsizlik durumu hâkimdir. Bu da sektördeki oyuncuların risk algısını aşırı artırmaktadır. An itibarıyla serbest piyasa ekonomisinin en önemli unsuru olan fiyatlama davranışlarının tamamen bozulduğu günlerden geçmekteyiz. Tüm bu gelişmeler sonucunda dünya tarım piyasalarında son dönemlerin en büyük fiyat artışları görülmeye başlanmış ve günümüz dünyası büyük bir gıda krizi ile karşı karşıya kalmıştır. Tüm bu gelişmelerin ise çok büyük ekonomik, sosyal ve insani etkileri olacağı aşikârdır. Bu süreçte yaşayacağımız hasarın boyutunu da ülke ekonomisine yön veren hükümetler belirleyecektir”.
Etkinlik protokol konuşmaları ile devam etti ve soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.
RAPORUN TAM METNİ TIKLAYINIZ...
Tatar ve Amcaoğlu konuştu…
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Ticaret Odası tarafından organize edilen 2021-22 Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Forumu’na katılarak, burada yapılan sunumları dinledi ve değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, pandemi döneminde ekonominin yüzde 80 daralmasına rağmen, sektörlerin ayakta durabilmesinin ve devletin mükellefiyetlerini yerine getirmiş olmasının başlı başına bir başarı olduğuna dikkat çekerek, tüm felaketlerin üst üste geldiği bu dönemde ülke insanının halen daha çalıştığını, umudunu kaybetmeden üretim ve yatırım yaptığını kaydetti.
KTTO Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe Cumhurbaşkanı Tatar, Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hasan Taçoy ve bazı milletvekilleri yanında, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, akademi ve yabancı misyon temsilcileri de katıldı.
Etkinlikte, Cumhurbaşkanı Tatar ve Ekonomi ve Enerji Bakanı Amcaoğlu birer konuşma yaptı.
Tatar: “Ülkede artan nüfus, öğrenci ve turist akışı göz önüne bulundurulduğunda, üretilenlerin ihracatı yanında, bu nüfusun tüketimine sunulabilmesi de gereklidir”
Cumhurbaşkanı Tatar, konuşmasında, bu yıl Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Raporu’nun 13’üncüsünün yayınlandığını ve bugüne kadarki tüm sunumlara katılmış olduğunu belirterek, turizm, öğrenci sektörü ve tarım gibi mukayeseli avantajlara sahip olan bu ülkede ihracatın öneminin yanında, öğrenci ve turistlerle birlikte ülkede artan nüfusa, halkın ürettiklerinin sunulabilmesinin gerekliliğine değindi.
Tatar, ülkedeki beşeri sermayenin çok değerli olduğuna, İngiltere’de bir çok Kıbrıslı Türk’ün büyük başarılar elde ettiğine işaret ederek, bu ülkede de halka imkan verildiğinde büyük başarılar elde edebileceğini söyledi ve ülkede durmadan çalışan, geleceğe inanan, tüm olumsuzluklara rağmen yatırım yapan büyük dinamiklerin olduğuna dikkat çekti.
“Ek mesaisi ödenmedi diye Meclis’te bir milletvekilinin sözü kesilmesi kabul edilebilecek bir şey değildir”
Cumhurbaşkanı Tatar, her ne kadar rapor içerisinde sendikal düzenlemeler konusunda ülkenin ileri seviyede olduğu belirtilmiş olsa da, Meclis’te ek mesainin ödenmemesi nedeniyle, önemli bir yasanın oylanması öncesi bir milletvekilinin sözü kesildiğini söyledi ve “ Bu asla kabul edilecek bir şey değildir. Bunun ne sağ ve ne solla, ne farklı siyasi görüşle alakası yoktur. Dünyada birinci geldiğimiz nokta buysa, bunun notu aşağıya çekilebilir” şeklinde konuştu.
Türkiye’den su gelmesi projesinin başarısı ve önemini de vurgulayan Tatar, bu proje, ileride yapılacak yatırımlar, ülkenin mukayeseli avantajlarına bağlı olarak niş ürünlerin hem bu ülkenin tüketimi için hem de ihracat imkanları sayesinde, ülkede sürdürülebilir bir yapı oluşmasında güven sağladığını kaydetti.
“ Tüm haksız kısıtlamalara rağmen 144 farklı ülkeden öğrencinin olduğu bir ülkede yaşıyoruz”
“Umudumuzu hiçbir zaman kaybetmememiz lazım. Akdeniz’de dünyanın en güzel ülkelerinin birinde yaşıyoruz” ifadelerini kullanan Tatar, ülkenin kültür ve tarihiyle büyük bir turizm potansiyeline sahip olduğunu ve üniversitelerin her şeye rağmen büyük başarılar elde ettiğini, tüm haksız kısıtlamalara rağmen 144 farklı ülkeden öğrencinin ülkeye geldiğini kaydetti.
“ E-devleti başarmak hepimizin görevi olmalıdır”
Tatar, ülkede verimlilik ve refahın sağlanması için e-devletin başarılmasının önemi hakkında da konuşarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bunu başarabildiğini, Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın bir önceki ziyaretinde pandemi döneminde e-devlet sayesinde Türkiye’de hiçbir vatandaşın işlerini halletmek için devlet dairelerine gitmek zorunda kalmadığını anlattığını söyledi.
Tatar, “Bu ekonominin sürdürülebilir olması, refahın artması için verimlilik esastır. E-devleti başarmak ve bunu siyasi anlamda istismar etmemek, başka yerlere çekmemek hepimizin görevidir. Bir an önce e-devlet, bir an önce verimlilik” dedi.
“Enflasyon muhasebesine bakılarak, vergilerin yeniden değerlendirilmesi lazım”
Hükümetin açıkladığı ekonomik pakete dair Ticaret Odası’nın değerlendirmeleri hakkında da konuşan Tatar, “yüzde yüzü bulan enflasyon içerisinde mutlak surette enflasyon muhasebesine bakılması lazım” diyerek, hükümetin bu noktada vergileri devamlı surette gözden geçirmesi gerektiğini ifade etti.
Tatar, Ticaret Odası’na ve etkinlikte emeği geçen herkese teşekkürlerini sunarak, tebrik etti.
Bakan Amcaoğlu: “Ekonomi ve Enerji Bakanlığı olarak mevzuat çalışmalarınızı tamamlamak üzereyiz”
Ekonomi ve Enerji Bakanı Amcaoğlu ise, sunumlarında aktardıkları bilgiler için akademisyenlere teşekkür ederek, söz konusu programların yapılabilmesi için, mevzuatların çağdaş hale getirilmesinin bilincinde olduklarını, Ekonomi ve Enerji Bakanlığı olarak bu noktada çalışmalarını tamamlamak üzere olduklarını kaydetti.
Amcaoğlu, uzun zamandır verimliliği tartışılan organize sanayi bölgelerine dair, yeni Organize Sanayi Bölgeleri Yasası’nın Meclis’te komitelerde görüşülmeye başlandığını, Bakanlar Kurulu’nda ise, ilgili odaların da katılımı ile protokol hayata geçirildiğini ve 18 organize sanayi bölgesinin kendi sahipleri tarafından yönetilmesi ve devletin de bunu gözetmesi noktasında adımlar atılmaya başlandığını bildirdi.
Maliyetlerin aşağıya çekilmesi yönünde görüşmeler yapıldığını aktaran Amcaoğlu, enerji, enerji verimliği ve Enerji Üst Kurulu’na ilişkin yasalardaki gelişmeleri aktararak, yasaların geleceğe dair programların yapılmasına fırsat vermediği takdirde, her yıl bu platformlarda sorunların tartışılmaya devam edileceğini söyledi.
Amcaoğlu, “Bizim sorumluluğumuz hat safhada. Bu yıl bizlere tatil yok. Yaz dönemlerde, komitelerde mevzuatlar görüşülecek. Ekim ayında ise bunları ete kemiğe büründürmek zorundayız. Biz üzerimize düşen görevi yapacağız” dedi.
Haber: Cemre Peral Yanıker - Tak