1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Deprem ve çukur
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Deprem ve çukur

A+A-

Depremle yatıp depremle kalkıyoruz artık…

Kahramanmaraş ve ardından Hatay depremleri Kıbrıs’ın da deprem tehlikesinde olduğunu hayatımızın ortasına soktu.

Oysa ki deprem tehlikesi her zaman vardı.

Yani Doğu Anadolu’dan başlayıp, Hatay ve daha güneye ulaşan fay hattı ile Kıbrıs’ın güneyinden dolaşan fay hattı hep oradaydı.

Evet, anladığımıza göre fay hatlarında oluşan depremler, diğer fay hatlarını da tetikliyormuş.

Ve yine uzmanların söylemlerinden anladığımıza göre Adana bölgesi ve Kıbrıs’ın bulunduğu konum itibarıyla bir depreme maruz kalmaları beklenebilir.

Tabii ki bu depremlerin olacağı uzaklık, yer kabuğunun ne kadar altında olduğu, şiddeti ve bölgemizin toprak yapısı olası depremde ortaya çıkacak tahribatı belirleyen unsurlar…

Yine dediğim gibi bu faylar hep oradaydı, deprem hep olasıydı ama bugünlerde olan depremler belki bu olasılığı daha erkene almış olabilir.

Yapılacak şey, depreme karşı hazırlıklı olmak, depremle birlikte yaşamayı becerebilmek ama günlük yaşama da devam edebilmek…

Gördüğüm kadarıyla doğal olarak her yerde, her evde, her işyerinde deprem konuşuluyor, olası bir depremde ne yapmak gerektiği, nasıl nereye kaçılabileceği veya kaçılamayacak bir yerdeyse nasıl bir pozisyon alınabileceği konuşuluyor…

Konuşulması da lâzım ama diğer yandan bu durum psikolojimizi gerçekten çok olumsuz etkilemeye başladı artık…

Başta da yazdığım gibi deprem olasılığını kabul edip, hazırlıklı yaşamak, depreme karşı tüm önlemleri almak, evlerimizin, binalarımızın kontrolünü yaptırmak ama yaşamın da devam ettiğini, diğer sorumluluklarımızın varlığını hatırlamak, bugünün gereklerini yaparken yarının da geleceğini ve üretimin, iş hayatının da devam etmesi gerektiğini bilmek gerekir.

Devam etmek lâzım diyoruz ama ne yazık ki, ne utanç verici ki hükümetimiz deprem öncesi meclise getirdiği inşaatlarla ilgili onay gerekliliğini KTMMOB’nin elinden almak isterken İmar Yasası’ndaki değişiklik taleplerini bile henüz geri çekmedi.

***

Önce bu değişiklik talepleri geri çekilmeli, sonra okullarımız, hastanelerimizin depreme karşı dayanıklılığı kontrol edilmeli, gerekiyorsa (ki mutlaka gerekli) sağlamlaştırmak veya yıkarak yenilemek gerekli…

Bu maliyetler için örneğin Külliye diye, itibar diye gelen ve giden paraları hemen bu alana kaydırmak gereği var.

Böyle bir ortamda Külliye’nin yapımının devam etmesi ne kadar ayıp, ne kadar utanç verici bir durum olur değil mi!

Devam eder mi gerçekten o inşaat, örneğin bugün o inşaatta çivi çakılmaya devam mı ediliyor, ediliyorsa birileri hiç utanmıyor, yüzü hiç kızarmıyor mudur acaba!

Külliye boşa harcanan paralar için bir simge olmuş durumda aslında çünkü başka başka yerlere de boşa harcanan paralar var.

Bu paraların bugün doğru yerlere gitmesi gerektiğini algılamak ve onu yapmak, olası tehlikeye karşı en erken zamanda önlem almak ve sonra da içimiz nisbeten rahatlamış şekilde geleceği kurmaya devam etmek…

***

Vekillerimiz ve siyasilerimiz kusura bakmasınlar ama Kıbrıs’ın kuzeyindeki siyaset o kadar anlamsız kaldı ki… Ne hükümeti, ne muhalefeti… Toplumun sorunlarına çare üretecek, toplumun önünü açacak bir görüntü verilemiyor ne yazık ki…

Son yıllardaki pandemi gibi, son günlerdeki deprem gibi ve sürekli başımızdaki TL’nin erimesi gibi sorunlar gömüldüğümüz çukurdan çıkışı engellerken ve hatta daha da çukura batmamızı sağlarken buradan çıkmanın yollarını mutlaka bulmak gerektiği gibi bir çabaya ihtiyaç var.

***

Varolan sorunların içine daha da batmadan (batacak yer kaldıysa tabii) eğer niyet varsa tutunacak şimdiye kadarkinden farklı bir dal bulmanın yolları aranmalı… O dalın ucu nereye çıkacak onu da hesaplamalı ve gayret göstermeli…

“Yok hükmündesiniz, bu ülkede yaşamak zorunda değilsiniz” diyecek kadar kendinden geçenleri kaale bile almayıp çekmeye çalıştıkları o çukur içinde o düşünce sahiplerini yalnız bırakmalı ve boşa kıvranmalarını seyretmek daha cazip olacaktır.

Bu yazı toplam 1334 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar