Dereboyu Caddesi ve Gökyüzündeki Park Örneği
Yıllardır bir avuç insan şehri daha ileriye taşıyabilecek ve şehre ait insanlara daha iyi yaşam standartları sunabilecek kentsel vizyonları savunur dururuz. Savunduğumuz vizyonlar arasında bisiklet yolları, Dereboyu’nun tek yön olması, Kanlıdere’ye parkurların yapılması, Lefkoşa Surlariçi’nin turizme uygun hale getirilmesi ve Şehit Ecvet Yusuf Caddesi bisiklet yolları en öne çıkanlardandır.
Fakat bu projelerden bahsederken genelde hep ‘çok güzel AMA bizde uygulayacak bütçe olmaz’ cümlesiyle karşılaşırız. Özellikle çoğu belediyemiz mali krizde olduğu için, bu vizyonlar hep bütçesi bulunamayacak hayaller olarak raflara kaldırılmıştır.
Hâlbuki bu vizyonları başaran hiçbir çağdaş ülke, projelerini geri dönüşü olmayacak kaynaklarla finanse etmemiştir. Aksine kenti güzelleştirecek herhangi bir projenin ekonomik olarak sürdürülebilir olmasına özen gösterilir. Yatırılan her bir kuruş ise kamu kuruluşlarına doğrudan veya dolaylı olarak geri döner.
Sonuçta Eskişehir Belediyesi çok zengin olduğu için Porsuk Çayı Projesini hayata geçirmez. Veya İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin Marmaray’ı kent ekonomisinde geri kazanılmayacak bir bütçe ile inşa edilmemiştir.
Bu projeler için de fizibilite raporları çıkartılır. Ve projeler uygulanmadan önce, ne kadar sürede kentin bu yatırımı geri alacağı hesaplanır. Çünkü her işletme gibi belediyeler de aslında bir bütçe ile çalışır. Ve hazırladıkları projeler de kenti ve kurumlarını ekonomik olarak güçlendirme hedefini taşımak zorundadır.
Bu gibi yatırımları anlatabilecek bir örnek de Manhattan’da yapılan, Gökyüzündeki Park Projesi (High Line) olabilir. 1930’larda Manhattan’a gelen kargo trenlerinin trafikte birçok ölüme sebep olması sebebiyle inşa edilen High Line, yerden yükseltilmiş 2 kilometre uzunluğunda bir tren yoludur.
1980’lerde kamyonların ve tırların kargo taşımacılığında kullanılmaya başlamasıyla terk edilir bu yapı. Yıllarca kullanılmaz ve atıl kalır.
2000lerin başında New York’un Belediye Başkanı Rudy Giuliani bu yerden yükseltilmiş tren yolunu yıkma kararını verir. Zaten bölge halkı da bu tren yolunu pek istemiyordur. Demir yığını olarak gördükleri bu canavarın bölgelerini gettolaştırdığını düşünmektedirler.
Robert Hammond isminde bir mimar ve Joshua David isminde bir gazeteci belediyeye başkaldırır. Bu tren yolunun bir yeşil parka dönüşmesi gerektiğine inanmaktadırlar. Birçok davanın ve gösterinin sonucunda bu tren yolunun yıkılmasını engellerler. Rudy Giuliani’nin belediye başkanlığından ayrılmasının ardından yeni başkan Bloomberg High Line’ı, yani Gökyüzündeki Parkı, yeşil bir bank haline getirmeye ikna olur.
Her ne kadar bu projenin hikayesi hepimize ilham verebilecek bir vizyonun gerçekleşmesini anlatsa da, köşe yazımız için önemli olan kısmı ancak projenin tamamlanmasıyla ortaya çıkacaktır.
-Bu çizgisel yükseltilmiş park yapılır yapılmaz etrafına bir seri müze, alışveriş merkezi ve kamusal binalar inşa edilmeye başlar. Bu binaların birçoğu girişlerini parktan almayı tercih eder.
- Bu park Manhattan’ın en fazla turist çeken odak noktalarından biri haline gelir. Turistlerin yanında, tüm bölgenin en kaliteli kentsel soluk alanına dönüşür.
- Park zaten değerli olan bölgeyi kat ve kat değerlendirir, ticari merkez haline getirir ve ekonomisini güçlendirir.
- Sonuç olarak emlak ve inşaat gelirlerinden 260 Milyon Dolar geri dönüşümü olacağı düşünülen bu yatırım, belediye bütçesine 900 Milyon Dolar katkı sağlar. Bu miktar yapılan yatırımın 3 katından daha fazladır. Parkın kente sağladığı ekonomik gelir artışı ise bu miktarın kat ve kat üstündedir.
Bu proje sayesinde New York belediyesi, kentini güzelleştirirken yaptığı yatırımın karşılığında önce ekonomisini, ardından da kurumunu güçlendirmeyi başarır. Yatırım miktarı olarak kentimizin ölçeğinden büyük olan bu örnek, bize vizyon projeleri konusunda farklı bir perspektif gösteriyor.
Geçtiğimiz dönem Güvenlik Kuvvetlerinden yazılı protokol ile alınan Dereboyu'nun arkasındaki yol projesi bu yaklaşım ile tamamlanabilecek projelerden biridir. Bu proje sayesinde:
-Dereboyu tek yöne çevrilerek trafik sorunu giderilebilir
-Kaldırımlarını genişletilerek Lefkoşalının bu yolu kullanımı artırılabilir
-Kullanım arttıkça bu ticari aks geliştirilebilir
-Ticari aks geliştikçe kent ekonomisi gelişebilir ve esnafın kazanımı artırılabilir
-Kent ekonomisi geliştikçe de ruhsatlar ve emlak aracılığıyla belediyenin kazancı artabilir.
Maalesef bu yol projesi maliyetinden dolayı iki yıldır raflarda bekletiliyor. Ve projenin hali hazırda gelişmekte olan Mehmet Akif Caddesinde yaratacağı ekonomik potansiyel ise maalesef henüz hesaba katılmıyor.
Halbuki bugün Lefkoşa’nın bu potansiyelleri yatırımlara dönüştürmekten başka çaresi yok. Çünkü Lefkoşa ancak böyle vizyon projelerine yatırım yaparak kentin ekonomisini güçlendirilebilir. Güçlü şehir ekonomisi, kazanan esnaf ve sağlıklı yatırımlar ise mali zorluklar yaşayan belediyenin denk bütçeye ulaşabilmesi için elinde olan ender fırsatlardan biridir.