Dereboyu’nun rengi gri mi kalmalı?
Geçtiğimiz gün TED konferansında Edi Rama’yı dinledik. Edi Rama 2000-2011 yılları arasında Arnavutluk’un başkenti Tirana’da belediye başkanlığı yapmıştı. Şu anda ise Arnavutluk’un başbakanlığı görevini üstleniyor.
Konuşmasının başında göreve geldiği dönemi anlatmaya başladı Rama. “Benim dönemim kamu alanlarına yapılan kaçak yapılaşmaları yıkmayla anılır olmuştu” diye ekledi. “Dönemimizde kamu alanlarına yapılan toplam 5000 adet kaçak binayı yıktık. Bunların çoğu apartmandı.”
O anda Lefkoşa Türk Belediyesinde parklarımıza ve yeşil alanlarımıza yapılan işgallere karşı yaptığımız mücadeleyi ve bu işgalleri kaldırmak için yaşadığımız sıkıntıları hatırladım. Toplamda 20-25 tane parkı kurtarmak için LTB Teknik İşler ve Kentsel Tasarım Komitesinde karşılaştığımız dramdan sonra, 5000 adet apartmanı yıkarak kamusal alanları geri kazanan Edi Rama’ya ayrı bir saygı duydum.
Bu arada Edi Rama 123000 metrekarelik dere yatağını da temizlemişti Tirana kentinde. Sanırım geri kalmış toplumların çoğunda dere yataklarının çöp alanı olarak kullanılması ortak sorundu.
Tabi bunlar Tirana’nın yaşadığı sıkıntılardı. Pek çok kent gibi bu sıkıntıları yaşamış ve bu sıkıntıların üstesinden gelmişti. Bu sıkıntıların yanında Tirana kentini çağdaş kentler arasına koyan çok ciddi bir adım daha atmıştı Edi Rama: Kentini renklendirmişti.
Edi Rama binaların eski, yolların ağaçsız olduğunu belediye başkanlığının ilk döneminde fark etti. Uğraşlarının sonunda Avrupa Birliğinin de yardımını alarak caddelerindeki binaları rengârenk boyamaya başladı.
Gri içinde saklanmış, sıvaları düşmüş ve yaşayanları umutsuzluğa sokan binalardı bunlar. Yıllardır unutulmuş ve atıl bırakılmışlardı. Bir nevi bizim Dereboyu Caddesindeki binalarımızı anımsatıyorlardı.
‘İlk binayı boyamaya başladığımızda AB yetkilisinden sinirli bir telefon aldık’ diyor Edi Rama. Kızgın bir şekilde bu renkleri onaylamadıklarını, AB standartlarına uymadığını ve farklı renklere boyanması gerektiğini ekliyordu yetkili. Rama ise verdiği cevabı şu şekilde anlatıyordu:
“Bizim kentimizin seçtiği renklerin bunlar olduğunu söyledik. Fonu kesmekle tehdit ettiler, tek boyadığımız binanın önünde basın açıklaması yapacağımızı dile getirdik. Bunu duyunca biraz çekindiler. Çekinmenin de etkisiyle tekrar aradılar ve siz de ödün verin biz de verelim dediler.
‘Özür dileriz ama ödün veremeyiz’ dedim. ÇÜNKÜ RENKLERDE ÖDÜN VERMEK GRİ OLMAK DEMEKTİR. O gün ödün vermediğimiz için bugün Tirana rengârenk olabilmiştir.”
Edi Rama’nın 11 yıllık belediye başkanlığında Tirana renklerle değişti. Grinin tonlarında boğulmuş olan bu kent, renklerine kavuştu. Bu kavuşmanın sonucunda ise bizlerin yönetim anlayışının göz önüne almadığı gelişmeler oldu Tirana kentinde:
- Öncelikle suç oranı düştü
- Bu caddeler başta olmak üzere ticaret arttı
- Belediyenin vergi tahsilatında ciddi bir artış sağlandı. Halk memnundu, vergisini ödüyordu.
- Ticari akslarda dükkânların ödeyeceği küçük bir “Yeşil Vergisi” oluşturuldu. Bu vergi sayesinde Tirana’ya 11 yılda 55000 adet ağaç ekildi. Tirana esnafı hala bu vergiye sahip çıkıyor ve en yüksek oranda ödemeye devam ediyor.
Edi Rama 11 yıllık süreçte HİZMET VEREN BELEDİYECİLİĞİN kaçak binaları yıksa da, değişimi boyayla yapsa da, vergi alsa da halk tarafından benimseneceğini ve takdir edileceğini gösterdi.
-----
Edi Rama’dan Arnavutluk’un başkentinde yaşadığı bu başarıyı dinledikçe gözümüzde Dereboyu Caddesi canlandı.
Evet, her bir arazinin milyon İngiliz Sterlini değerinde olduğu bu caddede kaldırımların yetersizliği ve yolların kötülüğü en büyük eksikliğimizdi. Ve bu eksiklikle ilgili atabileceğimiz adımları önceki köşe yazılarımda tekrar tekrar dile getirmiştim. Tabii, aynı zamanda Dereboyu Caddesinde birçok boyanmamış binamız, sıvaları dökük apartmanımız ve yarım kalmış inşaatımız var. Bu kadar değerli bir ticari caddenin bu şekilde eski ve gri olması, kentlini ruh halini ciddi oranda etkiliyor. Bu şehri boğuyor ve mutsuzlaştırıyor.
Bu noktada Dereboyu Caddesi, Osmanpaşa Caddesi ve diğer ticari caddelerimizdeki griler arasında boğulmuş binalarımızı canlandırmak için adım atmamız gerekiyor. Gerek fonlarla, gerek diyalogla, gerekse de Lefkoşa Türk Belediyesi altında çıkaracağımız tüzükler ile bu caddelerimizi gri renkten kurtarıp hak ettiği renklere kavuşturabiliriz.
Edi Rama Tirana’da bunu başardı. Ve bu başarının sonunda hem kent halkının mutlu etmeyi, hem ticareti arttırmayı, hem de belediye gelirlerinin yükseltmeyi becerdi.
Lefkoşa halkı da bu mutluluğu hak ediyor. Yeter ki biz isteyelim, yeter ki biz bu vizyonu gerçekleştirecek cesareti gösterebilelim.