Derinya neden açılmıyor?
Derinya ve Aplıç barikatlarının açılması için “resmi” süreç çok yavaş ilerliyor.
Bu nedenle de tepkiler de kaçınılmaz!..
Mağusa İnisiyatifi özellikle Derinya kapısı için özel bir çaba içerisinde…
Bundan TAM BİR YIL ÖNCE barikat önünde eylem yapılmış, kapının açılması talep edilmişti.
Eylemin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen sürecin yavaş ilerlemesi umutsuzluğa neden oluyor.
Mağusa İnisiyatifi’nden Dr. Okan Dağlı dün sosyal medyadan paylaştı tepkisini.
Önce Okan Dağlı ne diyor,ona bakalım:
“Mağusa bölgesini çıkmaz sokak olmaktan kurtaracak ve adanın sahiplerinden olan iki toplumun iletişimini artıracak Derinya yolunu halen açamıyoruz.
Buna sözde onay veren siyaset kurumu "çaresiz" gibi...
Sürekli yalan, mazeret ve maliyet üretiyorlar.
Tam 1 yıl önce bu yolda yaptığımız eylemden ve aldığımız sözlerden sonra arpa boyu yol gidemedik. Aynen yarım asırdır Kıbrıs sorunun çözümünde de bir yere varamadığımız gibi!
Mazeretle beraber sürekli sorunlar ve yalanlar da tekrardan üretiliyor.
İki kere ikinin dört olduğunu çözemeyenler beş bilinmeyenli denklemi her yıl sonu çözeceklerini söylüyorlar!
Bu anlayış ve yöntemlerle herhangi bir sorunu çözmeleri mümkün değilken, bu üretilen mazeret ve yalanlara da karnımızın tok olduğunu eylemin yıl dönümünde sadece tekrarlamak istedim”
***
Okan Dağlı kapının açılmasıyla ilgili siyasetin yalan söylediğini söylüyor!..
Okan Dağlı’yı aradım sordum, “Kim yalan söylüyor?”
Okan Dağlı parmağının arkasında saklanmadan konuştu.
KKTC Dışişleri Bakanlığı’nın bu konuda isteksiz olduğunu ve mazeret ürettiğini söyledi.
Barikatın açılmasıyla ilgili olarak KKTC Hükümeti’nde belirlenen maliyettin de aşırı fazla olarak belirlendiğini iddia eden Dağlı “Kapının açılmasını istemiyorlar, sürekli mazeret üretiyorlar” diye konuşuyor.
Aslında barikatın açılmasıyla ilgili olarak maliyet konusunu ilk kez ben gündeme getirmiştim.
KKTC Hükümeti ve askeri yetkililerce ortaklaşa belirlenen bu maliyet hesaplamasının 4 milyon 328 bin TL olması dikkat çekiciydi.
Nasıl olur de bir barikat açmak için böylesi bir kaynağa ihtiyaç duyulurdu?
Üstelik yol asfaltını da AB dökecekken!..
Zira, yapılan hesaba göre, Avrupa Birliği kaynakları ile yapılacak “yol” inşaatları dışında iki geçiş noktası için ekstra 7 milyon TL’ye daha ihtiyaç var.
İçişleri Bakanlığı’nın daha önceki girişimi ile Lefke- Aplıç ve Derinya kapılarında, yolların kuzeyde kalan bölümleri için Avrupa Birliği’nden mali yardım sağlanmıştı.
Avrupa Komisyonu bu amaçla, 16 Ocak 2016 tarihi itibarıyla 2.1 milyon Euro’yu serbest bırakmıştı.
Yapılacak yollara ilişkin UNDP-PFF tarafından açılan ihaleyi kazanan M-Tas & Ahmet Korukoğlu Ltd. ortaklığının 8 Mart’ta hazırladığı projeyi sunması ile süreç yeni bir boyut kazanmıştı.
Projenin sunulmasıyla bu kez uygulama için yine UNDP-PFF tarafından yeniden ihaleye çıkılmıştı.
Yol inşaatının da 5 ay geçmeyecek bir sürede tamamlanması gerekiyor, zira bu ihale şartlarından biri…
***
Tabii AB’nin Kıbrıs Türk tarafına tahsis ettiği mali kaynak sadece “yol inşaatlarını” kapsıyor.
Yol inşaatı dışında geçiş noktalarının açılması için ortaya çıkacak diğer ihtiyaçların mali bedellerinin de olduğu aşikar…
Geçiş noktasında telefon, elektrik, su alt yapısı ve polis istihdamı da ayrı birer sorun…
KKTC hükümetinin hesaplamalarına göre Derinya için;
• 294 bin TL telefon,
• 174 bin TL elektrik,
• 56 bin TL su,
• 476 bin TL polis için bilgisayar- demir kapı vs,
• 2 milyon 411 bin TL askeri harcamalar (tel-nöbetçi kulübesi vs),
• 912 bin TL inşaat alt yapı (kabinler, kamera sistemi) için kaynak gerekiyor.
Yani Derinya’nın toplam maliyeti yaklaşık 4 milyon 328 bin TL…
Dikkatinizi çekerim, GKK tarafından belirlenen “tel” odaklı askeri harcamaların 2 milyon 411 bin TL olması ilginç değil mi?
2 buçuk milyon TL’lik “tel” mi olur Allah aşkına?
Okan Dağlı barikatların açılması kararından sonra özellikle Beyarmudu-Pile kapısının hemen açıldığını, herhangi bir tamirata ihtiyaç duyulmadığına dikkat çekerek “Derinya Pile’deki yoldan çok daha iyi durumdadır. Hali hazırda BM askerleri bu yolu kullanmaktadır” diye konuşuyor.
Okan Dağlı kendi yaptıkları araştırma ile en iyi kalitede telleme (4 kilometre birinci kalite askeri tel) için yaklaşık 246 bin TL’ye ihtiyaç olabileceğini söylüyor.
O zaman 2 buçuk milyon TL’lik “tel” konusunun bir açıklaması olmalı bence…
Diğer yandan yol meselesinde ise ortaya aslında can alıcı bir soru çıkıyor!..
Mağusa Belediyesi kendi hudutları içinde yer alan bu yolu neden dökemiyor?
Neyse… Devam edelim.
***
Bunlara ek olarak Polis Genel Müdürlüğü’nün iki kapı için 70 polis istihdamı talebi resmi olarak hükümete iletilmiş durumda…
İşte şimdi, yeni hükümetin tavrı merak konusu.
Hadi Eylül sonu, Ekim başına kadar AB kaynağı ve UNDP projesi ile “yol” sorununu aştık diyelim.
Peki ya sonrası?
İki barikat için KKTC tarafına göre 7 milyon TL’yi aşkın maliyet ve 70 polis istihdamına ihtiyaç var.
İşte bunun için de ‘irade’ lazım…
Daha doğrusu niyet!
İşte tam da bu noktada Mağusa İnisiyatifi KKTC Dışişleri Bakanlığı’nın “isteksizliğine” dikkat çekiyor.
Rum tarafı kapıyı açmak için hazır!..
AB kaynaklı UNDP projesi ilerliyor.
Peki bu barikatın açılmasına en fazla ihtiyacı olan Kıbrıs Türk tarafı neden “isteksiz” o zaman?
Neden süreç yavaş ilerletiliyor?
Neden aşırı yüklü miktarlarda maliyetler öne sürülüyor?
Bunun bir açıklaması, bir izahı olmalı bence!..
Eğer bir izahı yoksa “isteksizlik” suçlaması havada kalmaz diye düşünüyorum.
Bilmem anlatabildim mi?
---------------------------------------------------------------
"Türk ve Rum öğretmenler" ne demek! Biraz dikkat!
Kıbrıs'taki barış sürecinde biz gazetecilere önemli görevler düşüyor. Bugünkü Cumhurbaşkanı ve Hükümet, eğer 11 Şubat uzlaşısı temelinde bir barışı hedefliyorsa, resmi ağızları konumundaki BRT ve TAK da bu politikayı yansıtmalıdır.
En önemlisi, biz gazeteciler biraz daha özenli olmak zorundayız.
Ortada bir art niyet olduğunu düşünmüyorum.
Ancak kimi alışkanlıkları fark etmeden içselleştirdik.
Örnek mi? Öğretmen sendikası, Kıbrıs'ta yakınlaşma için bir bisiklet etkinliği yapıyor.
Oysa Türk Ajansı Kıbrıs, haberi, tam da etkinliğin ruhuna ters yansıtıyor.
TAK'ın başlığı, "Türk ve Rum Öğretmenlerden Bisiklet Turu."
Oysa bildiride böyle bir ifade hiç yok. Bırakınız barış gazeteciliği ya da idealini, maddi olarak da yanlış.
Niye? Şimdi soruyorum, bu bisiklet turuna, KKTC ya da Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı İngiliz öğretmenler katılamaz mı? Kürt, Alman, Polonyalı öğretmenler? Kıbrıslılar?
İllaki hayatı sürekli "Türk" ve "Rum" diye ayırmak, ayrılığı pekiştiriyor, birleşmeyi değil.
LÜTFEN biraz daha özen...
Hele biz gazeteciler.