1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Derman Atik yönetiminde Maltepe’den tiyatro ile dünyaya bir barış çağrısı daha : “Şerefine İnsanoğlu”
Derman Atik yönetiminde Maltepe’den tiyatro ile dünyaya bir barış çağrısı daha : “Şerefine İnsanoğlu”

Derman Atik yönetiminde Maltepe’den tiyatro ile dünyaya bir barış çağrısı daha : “Şerefine İnsanoğlu”

Maltepe Belediye Tiyatrosu’nun “Savaşa Hayır,Sanata Evet” diyerek sahneye koyduğu oyun ATB projesi olarak Kıbrıs’ta da Çatalköy ve Girne’de sahnelendi

A+A-

Murat OBENLER

Avrasya Tiyatrolar Birliği’nin projesi olarak Maltepe Belediyesi Tiyatrosu tarafından sahneye konan ve ülkemizden Derman Atik’in yönettiği “Şerefine İnsanoğlu” oyunu hakkında oyunun yönetmeni Derman Atik, ATB Genel Sekreteri,oyuncu ve oyunun yardımcı yönetmeni Kubilay Erdelikara ile oyuncu Gizem Karacan ile sohbet ettik.

Romanya, Ukrayna, Özbekistan, Azerbaycan, Türkiye, KKTC ve Gürcistan kurucu üye ülkeler oldu.”

Avrasya Tiyatrolar Birliği’nin kuruluş amacı ve çalışmalarından başlamak istiyorum?
Kubilay Erdelikara: Avrasya Tiyatrolar Birliği(ATB) 2019 yılında 2.Maltepe Uluslararası Tiyatro Festivali sırasında kuruldu. 7 kurucu üye ülkesi var. Romanya, Ukrayna, Özbekistan, Azerbaycan, Türkiye, KKTC ve Gürcistan kurucu üye ülkeler oldu. Her ülkeden bir temsilci ile bir yönetim  kurulu oluştu. Birlikte neler yapabiliriz diye düşündük.Kuruluş amacımız birbirimizin festivallerine en iyi, en güvenilir ekipleri gönderebilmek idi. 2018 yılında ilk temsiliyetimizi yaptık ama 2019 yılında gelişen uluslararası ilişkilerimize paralel olarak bambaşka bir pencereden bu oluşuma bakmaya başladık. 

“Ali Kılıç Başkan projeye inandı ve seve seve destek vereceğini söyledi. Biz de bu oluşuma gittik”

Maltepe Belediyesi Başkanı CHP’li Ali Kılıç’ın bu projedeki itici gücü ne orandadır? Eğer siyasi mevkideki insanlar sanatın gücüne inanırsa sanatçı da o manevi güçle yoluna daha güvenli adımlarla devam eder.
Erdelikara: Bizim projemiz Avrupa ve Asyadaki tiyatroları birleştirme(işbirliği,ortak oyun vs) hedefiyle yola çıktı ve bu büyük projemizi 2019 yılındaki festivalde Belediye Başkanımız Ali Kılıç’a ilettik. Kendisi projeye inandı ve seve seve destek vereceğini söyledi. Biz de bu oluşuma gittik. Kendisi kurulduğu günden bugüne hep projenin destekçisi oldu. Bu festivalde oluşan Birliği bir şekilde hem kurucu ülkeler hem de başka ülkelerden tiyatrolar da duydu ve birçok başvuru oldu. Biz kuruluştan 6 ay sonra İstanbulda toplanarak yönetim şeklini konuştuk. Bir başkan(iki yılda bir) ve genel sekreter(sürekli olabilir) seçtik. Yönetim Kurulu Başkan olarak Ukrayna Herson Devlet Tiyatrosu Müdürü Aleksander Kniga   ve Genel Sekreter de beni seçti. Maltape Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde ofis açarak çalışmaları oradan yürütüyoruz. Bu süreçte üye ülke sayımız 7’den 23’e çıktı.

“İki kıtanın tiyatrolarını mümkün olan en geniş birliktelikte buluşturmayı hedefliyoruz.”

O süreç nasıl yaşandı? Bu başvuru sürecinde herhangi bir kriter var mıdır?
Erdelikara: Bizim kafamızdaki Avrasya tanımı Avrupa’nın en ucundan Asyada Japonya sınırına dayanan bir bölgeyi kapsıyor. İki kıtanın tiyatrolarını mümkün olan en geniş birliktelikte buluşturmayı hedefliyoruz. Bu başvurular olunca yönetim kurulu bana tiyatrolarla iletişim kurma yetkisi verdi ve ben de uzun uzun zoom’da yaptığımız toplantılarla onların bize neler katabileceklerini de konuşarak farklı ülke tiyatrolarını da üye yaptık. Biz her ülkeden bir ülke temsilcisi seçtik ve bunlar şahıs olarak temsilci oldular. Bizim baktığımız kriterlerden biri de iyi insan olmasıdır. Hepimiz barıştan, güzel bir dünyadan yanayız. Tiyatro olarak temsilci atamadık çünkü devlet kurumu olan tiyatroların iç işleyişleri, bürokrasileri çok fazla olduğu için sağlıklı ilerlemekte sorunlar yaşayabileceğimizi düşündük.

Şu anda savaşın yaşandığı Ukrayna’dan katılımlar nasıl oldu?
Erdelikara: Ukrayna, ATB’nin en güçlü olduğu ülke. Ukrayna ülke olarak tiyatro geleneği çok güçlü bir yer. Rus ekolünden gelen sanatsal birikim ve zenginliği Batının modern yaklaşımıyla ve örneklerle birleştirmiş Ukrayna Tiyatrosu şu anda(savaş öncesinden bahsediyorum) Avrupa’nın hayranlıkla izlediği bir noktadadır. Başkanımız da Ukrayna’dan olduğu için tüm tiyatrolar birliğe katılmak istediler. Oradaki bütün şehirlerle ilişkimiz oluştur. İnternet sitemiz www.euroasiatheatres.com adresinden tüm üye tiyatroları ve temsilcileri ve tabi ki etkinlikleri takip edebilirsiniz.

ATB pandemi döneminde nasıl çalıştı?
İnsanlık çok zor süreçlerden geçti. Biz tiyatro adına neler yapabiliriz üzerine daha fazla kafa yorduk ve ortak birşeyler yapma duygusu daha fazla oluştu. Zoom üzerinden çok verimli konuşmalar yaptık ve sağlam adımlar attık.

“2021’de ilk genel kurulumuzu yaptık,12 maddelik bir çalışma programı hazırladık ve yola aynı heyecanla devam ediyoruz”

Hayat normale dönmeye başladığında neler yaşandı?
Sayımız 20’yi geçince biz 2021 yılında İstanbul’da ilk genel kurulumuzu gerçekleştirdik ve neredeyse bütün üyelerimizin katılımıyla 12 maddelik bir çalışma programı hazırladık. Kendi festivallerimizi daha doğru yönlendirmek adına başlattığımız bu süreç yönetmen,oyuncu,teknik ekip değişimlerine, ortak oyunlar oynamaya ve hatta her yıl bir ülkede bir ATB festivali yapma düşüncesine kadar ilerledi.  Maltepe ve Marmaris Belediyeleri’nin katkıları ile 13-17 Mayıs tarihleri arasında Marmariste yurtdışından öğrenci ve hocaların katılımı ile bir eğitim kampımız olacak.
Biz 1.Genel Kurulu yapınca Portekiz’den Braga ve İspanya’dan Santiago şehirleri de genel kurul yapmayı talep etti ve 2021 de 2. Genel Kurulumuz için önce Portekiz ve sonrasında da İspanya’ya gittik. İspanyada AB milletvekilleri, yerel yöneticiler ve Galiçya bölgesi Kültür Bakanı ile çok verimli toplantılar da gerçekleştirdik.  Ben bu süreçte Özbekistanda oyun yönetiyordum ve oranın Kültür Bakanlığı’na da ATB’nden bahsettim,onlar da projeye sahip çıkıyorlar. Hindistan’dan temsilcimiz var. Tüm Türki cumhuriyetlerden temsilcilerimiz var. Azerbaycanda Kültür Bakanlığı seviyesinde görüşmelerimiz var. Biz Portekizde de Özbekistanda da aynı heyecanı duyuyoruz ve bu heyecanla yola devam ediyoruz. Türkiye DT Müdürü ile görüştük, İBB Şehir Tiyatroları da desteklerini sundu.

“Bu Birliğin asıl amacı sanat yoluyla sınırları yıkmaktır”

Yeni şartlarda(23 üye ülke, onlarca tiyatro) yeni hedefleri ve amaçları nedir birliğin?
Bu Birliğin asıl amacı sanat yoluyla sınırları yıkmaktır. Kültür sanatın en güçlü silahı olan tiyatro da evrensel metinlerle her yerde seyirciye ulaşıyor,aynı heyecanı yaşıyor ve aynı alkışı alıyoruz. Tiyatro kendimizi gördüğümüz yerdir. Her gittiğimiz ülkede insanlar “Bu sahne ne kadar da bizdenmiş” demeye başladığında her şey değişiyor. Biz halkları yakınlaştırmaya çalışıyoruz.

“Her milletin başkasına önyargıları var ve biz tiyatro ile bunu yıkacağız. Kararlıyız.”

Ali Kılıç başkanın “önyargıları,duvarları kültür sanatın ışığıyla yıkabiliriz. yolunuz açık olsun. yoldaşca devam edeceğiz.” sözleri de bir yerel yöneticinin sanata ve projeye verdiği değeri gösteriyor. Bu destek dünyanın içinde bulunduğu şartlarda çok değerli değil mi?

Başkan bu konuşmayı 1.Genel Kurulda yapmıştı. Ne kadar doğru. Her milletin başkasına her toplumun başka toplumlara önyargıları var ve biz tiyatro ile bunu yıkacağız. Kararlıyız.

 

 

m1-181.jpg

m2-152.jpg

Atik: “Bu oyun benim savaşa karşı derdimi doğru anlattığı için tercih ettim.” 

Birlik ortak projesi Şerefine İnsanoğlu adlı oyun oynanmasına ne zaman karar verdiniz ve ekibi nasıl oluşturdunuz?

Derman Atik: ATB çatısı altında sürekli bir iletişim ağımız vardı ve Kubilayla eskiden beri Maltepe Belediyesi’nde benim bir oyun yapmam fikrini konuşuyorduk. Ben de yıllar önce Kıbrısta yaptığım Toygun Orbay’ın yazdığı savaş karşıtı Şerefine İnsanoğlu’nu yapmak istediğimi söyledim ve ne ilginçtir ki Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi sonrasında yaşanan savaş zamanlarına denk geldi oyun. Bu oyun benim savaşa karşı derdimi doğru anlattığı için tercih ettim.  20 gün zoom üstünden ve sonrasında da 10 gün çok yoğun sahnede çalıştık. Maltepe belediye Başkanı ve oradaki arkadaşlar çok yardımcı oldular. Çalışma süreci çok memnuniyet vericiydi. Burada da he Çatalköy hem de Girne’de seyriciyle çok iyi bir şekilde buluştu. Ali başkanla çok özel ilişkimiz daha da derinleşerek devam etti. Kıbrısta da belediyeler arası çalışmalara da gireceğiz.

Karacan:“Bu ekibe yeni dahil olmuştum ve pandemi girdiği için bu oyun benim için çok zordu”

 Bir oyuncu olarak senin projeye dahil olman nasıl oldu ve nasıl bir çalışma süreci geçirdiniz?
Didem Karacan: O dönem pandemi dönemi olduğu için tiyatrodan kopma noktasına geldiğimiz bir zaman dilimindeydik. Ben bu ekibe yeni dahil olmuştum ve hemen sonrasında pandemi girdiği için bu oyun benim için çok zordu. Okuma provaları ve Zoom üzerinden çalışmalar başladık. Alt hazırlığımızı yaptık ve pandemi biraz rahatladığında Derman hoca ile hızlıca sahne üzerinde provalar aldık ve oyunu hazırladık.

Atik:“İçten gelen bir ruhla çalışmak iyidir. O ruh yoksa seyirciye de enerji geçmez.”

Oyuncuların çoğu konservatuvar çıkışlı değil de alaylı kişilerden oluşuyor sanırım?
Erdelikara: Bizler Maltepe Belediyesi’ni oluşturan 8-10 kişilik bir çekirdek oyuncu kadrosuyuz. Bu kadro gençliklerinden itibaren tiyatro eğitimleri almışlardır ve 15 yıldır birlikte  tiyatro yapıyorlar. Yine yetiştirdiğimiz iyi öğrencileri de aramıza aldık. Amatör bir ruhla oyunları çalışıyoruz,oyun sahneliyoruz ama hiçbir amatör oyuncumuz yoktur.

Derman Atik: İçten gelen bir ruhla çalışmak iyidir. Bu ruh yoksa oyuncu sahnede mekanik bir çözümleme ve bir miktar da teknik beceri ortaya koymaktan ileri gidemez. O ruh yoksa seyirciye de enerji geçmez. Çalıştığım bütün arkadaşların benim benim diyen ödenekli tiyatrolardan daha iyi bir iş yaptıklarını iddia edebilirim. Bu yüzden hepsine teşekkür diyorum.

“Kapitalist sistem yarattığı vahşi üzerinden devletlerin, silah tüccarlarının rollerini ve yaptıklarını örtmeye çalışıyor.”

Dünya var olduğundan beri savaşlar da olagelmiştir. Boyutlar değişse de,sebepler değişse de araçlar değişse de coğrafyalar ve insanlar değişse de savaşlar bugüne kadar gelmiştir. Siz de oyunda bu sonu gelmeyen savaşın bir dönemini ve Mike Connors karakteri üzerinden bir konuyu anlatıyorsunuz.
 Atik: Oyun ABD’nin Irak işgali döneminde yazılmıştır ama evrensel bir hikayeyi anlatıyor. Her yerde savaş hem benzer hem farklı yanlarıyla yaşanıyor. Kapitalist sistem burada bir vahşi buluyor(yaratıyor) ve tüm suçu ona(Mike Connors) yüklüyor. Onun üstünden nemalanarak devletlerin, silah tüccarlarının rollerini ve yaptıklarını örtmeye çalışıyor. Bu oyun bunu çok iyi anlatıyor.

 

 

 

“Seyirciye sınıfsal çelişkileri had safhaya çıkaran bir oyun sunuyoruz”

Oyunda sınıfsal bakışı çok keskin hatlarla görüyoruz. Özellikle Marta ve Çarli karakteri üzerinden bunun trajik taraflarına da şahit oluyoruz. Dünyanın çoğunluğunu temsil eden bu hayatların durumu çok içler acısı değil mi?
Atik : Oyunda da öyle,Türkiyede de,bizim ülkemizde de öyle. Sınıfsal olarak baktığımızda toplumun dışladığı bu kişiler çalışsa bile ekonomik olarak var olamıyor ve sistemin dişlileri arasında öğütülüyor. Buradaki Marta-Çarli ikilisi ülkemizdeki Ayşe-Mehmet olabilir. Sınıfsal çelişkileri had safhaya çıkaran bir oyun sunuyoruz seyirciye. Bir taraftan kapitalist sistem içerisinde paranın kimler tarafından nasıl ve hangi koşullarda kazanıldığını (Hovard-Betty) anlatıyor bir taraftan Çarli ve Martayı nereye ittiklerini, ataerkil bir ailede yetişen ve bu kodları taşıyan Ralph’ın ve orta sınıfta olan doktor Samuel Davis’ın sanık Michael Connors’u tanıdıktan sonra bakışının nasıl evrildiğini ortaya koyan ve sınıfsal çelişkilerini berrak bir şekilde inceleten bir oyun sahneliyoruz.
Dramaturji olarak da oyunun geri dönüşlerle farklı hikayeleri bir yandan sahne sahne anlatırken bir yandan da seyirciyi büyük resmin detaylarından koparmadan meselede tutması çok başarılı idi.

Erdelikara: Bunun anlaşıldığına çok memnun olduk. Sahne tasarımını yaparken farklı 5 hikaye ve bütünden kopmayan bir genel akış tasarladık. Katman katman giden bir sahne tasarımı yaptık.

“Rusya-Ukrayna meselesi  büyük oyunun çok küçük bir parçası, insanlar ölüyor, büyük paralar kazanılıyor”

Bir de çok küçük bir kesim olsa da etkiledikleri alanın çok büyük olduğu  silah tüccarlarının ihtirasları meselesi var oyunda…
Atik: Michael bize silah tüccarlarının olayları televizyonda nasıl rahatça izlediklerini ve insan hayatını da önemsemeyen bir maximalist bakış açısıyla olaya yaklaştıklarını gösteriyor. Rusya-Ukrayna meselesine de baktığımızda orada olanlar büyük oyunun çok küçük bir parçası ve insanlar ölüyor, büyük paralar kazanılıyor(savaş demek daha çok silah arzı demek) ve bu ikiyüzlü kapitalist düzene ve savaşlara ciddi bir hayır demek için bu oyunu çıkardık. Özetle bu oyunu tercih etmemizin sebebi sınıfsal çelişkileri ortaya koymak ve sanatçı duruşumuzla savaş karşıtlığımızı da oyunla göstermek.

Atik:”Kapitalizmin acımasızlığı evliliklerde de kendini gösteriyor.”

Kapitalist sistem içerisinde evlilikleri ve beraberlikleri de sorguluyorsunuz. Çok çarpıcı sahnelerle seyirciyi yüzleştiriyorsunuz.

Atik: Çarli-Martada temiz kalmış insani duyguların(küçük şeylerle mutlu olmak) ortaya çıkışını sahneye koyarken Hovard-Betty’de tamamen çıkar ilişikisini ortaya koyuyoruz. Erkek egemen bir toplumda bir para babasının biraz da ezik yetişmiş karısını nasıl ezdiğini görüyoruz. Ekonomik bağımsızlığını kazanmamış kadının (Betty)nasıl evlilikten mutlu olmasa da o evden ayrılamadığını,bir hediye ile tekrar eşini sevmeye(!!!) başladığını görüyoruz. Kapitalizmin acımasızlığı evliliklerde de kendini gösteriyor.

Medya- hukuk-sorgulama(psikolog) üçgeninde süren ilişkiler yumağı da çok hem medyada hem hukuk camiasında ne kadar etikdışı, paraya dayalı,çıkara dayalı işler olduğunu da seyirciye gösteriyor. Büyük sarmalın bir parçası da bu ilişkiler sanırım.

Atik: Basında da, hukuk camiasında da çarpık ilişkilerin olduğunu bu oyunda gösteriyoruz. Bu süreçte sanık Michael Connors’un psikolog Dr. Samuel’i etkilemesi sonucu avukat Ralfla tartışmalarında bıçağı boynuna dayadığında “Sen bu durumda olsan ne yapardın?”sözü çok değerli ve önemli. Aslında Michael bilinçli olarak kendisini bıçaklatıyor. Ralf da bu durumda “evet öldürürdüm “ diyor.

“Rockefeller vs. para babaları bu savaş oyununu perde arkasından yönetiyor”

Tarihte de hiç olmadı ve bugün de savaşın kazananı yok aslında.
Atik: Para babaları kazanıyor. Silah ihaleleri,gıda ihaleleri, ilaç ihaleleri savaş ekonomisini oluşturuyor. Evet Rockefeller vs. para babaları bu savaş oyununu perde arkasından yönetiyor. Ötesi de mümkündür. Bugün Nato-Rusya arasındaki soğuk savaşın son perdesi (tehdit algısı ve tehlikesi vs.)değil midir Ukraynada oynanan? Ve yine daha derin ilişkiler yok mudur arkasında? Acı olan ise orada binlerce insanın ölmesidir. Savaş karşıtlığı o yüzden çok değerlidir.

Oyunda zaman zaman savaşın nasıl bir güç gösterisi ve yıkımlara sebep olduğunu görsel malzeme ile de destekliyorsunuz. Bu fikir nasıl oluştu ve görselleri nasıl seçtiniz?
Atik: Bu Kubilay’ın bir önerisiydi. Çok doğru bir reji oldu. Yazarın da fikri bu yöndeydi. Biz zoom üzerinden yazarı da provalara kattık. Yazarlarla çalışmak çok tehlikelidir ama Toygun provayı çok sevmişti. Meseleye daha fazla ATB bakış açısıyla yaklaştık ve bu üye ülkelerin toplumlarının Michael Connors’a(Ukrayna da var) nasıl baktıklarını ekledik. Bir de savaş silahlarıyla güç gösterisi yapan ülkelerin törenlerini de koyduk.

Erdelikara: Videolardaki sokak röportajlarını ATB üyesi olan ülke temsilcileri vasıtasıyla yaptırdık. Benim Ukraynada çalıştığım ve savaş dolayısıyla kapatılan Herson Devlet Tiyatrosundaki arkadaşlarımız da bu videoları yaptı. Şu anda maalesef o arkadaşımız sığınaklarda saklanmak zorunda kalıyor. Savaş acımasız ve gerçek. (Herson Devlet Tiyatrosu, Rus askeri birlikleri tarafından bombalandı ve ATB Başkanı da olan Tiyatro Müdürü Aleksandr Kniga  evinden alındı-yapılan temaslar sonucunda Kniga tekrar özgür)

Erdelikara: “Kültürlerarası işbirliğini arttırmak,birbirimizi tanımak adına olumlu bir katkımız oluyorsa insanlığa ve dünya barışına da katkımız olur.”

Atik: “Ülkemde tiyatro yapan insan sayısı da salon sayısı da yapma istenci de artıyor. Bizim çoğalmamız lazım.”

Sanat,insanlığın geleceği ve dünya barışı için tahayyülünüz nedir?
Karacan: Sanatla birbirimizi tanımaya, anlamaya ve bunu yaymaya çalışıyoruz. Tiyatro toplumun bireylerini yakınlaştırır, birleştirir ve insanların birbirini daha iyi anlamasını sağlar. O zaman insanlar arasında barış ortamı da oluşur. Zaten birbirimizi anlamadığımız için, kendi çıkarlarımızı ön planda tuttuğumuz için savaşlar var. Ne zaman birbirimizi anlamaya başlarsak güzel bir dünya için adımlar atacağız ve sanatla da bunu genişleteceğiz.

Erdelikara: Sanatla uğraşan insanlar zengin insanlar değildir ve para pulla da çok işimiz olmaz, kapitalist sistemden bir ekonomik çıkarımız yoktur. Hayata öyle bakmayız. Kültürlerarası işbirliğini arttırmak,birbirimizi tanımak, anlamak, diyaloğu geliştirmek adına olumlu bir katkımız oluyorsa insanlığa ve dünya barışına da katkımız olur. İnsanlığın geleceği ile ilgili çok ümitli değilim ama biz elimizden geleni yapacağız. Biz barış için savaşan sanat insanlarıyız. Biraz da kötümser olmalıyız ki iyi insanlar biraz daha ortaya çıkıp bir şeyler yapsınlar.

Derman Atik: Ben Alayköy-Güzelyurt yolundan geçerken bir sürü gece klübü açıldığını görürdüm ve bir tanesi bile tiyatro olamaz mıydı diye sorardım. Ülkemde tiyatro yapan insan sayısı da salon sayısı da yapma istenci de artıyor. Bizim çoğalmamız lazım. Dünyanın her yerinde sanatçılar birbirine omuz vererek çemberi genişletmeli. Toffler’in “Gelecek Şoku” kitabında “Aynı yolu yürüyenler farklı yere varamazlar” ifadesi var. Biz de bu yolu yürümek istiyoruz. Bunun umut olduğuna ve sanatla umuda yolculuk sürecine yelken açıyoruz. Ben de zaman zaman Kubilay gibi düşünsem de umudumu hiç kesmedim. Tekrardan “Savaşa Hayır,Sanata Evet” diyoruz. Daha çok oyun oynamamız lazım. Biz ve oyunlarımız çoğaldıkça dünya barışına(bizim ülkedeki küçük sınırlardan değil) umudumuz daha çok artacaktır.

 

 

 

 

Bu haber toplam 2834 defa okunmuştur
Etiketler : ,