DERSİN ADI
Bir hocamız vardı: “Viktorya Kız Lisesi”nin ikinci sınıfında. Daha sınıfa ilk girdiği dersten beni çok etkilemiş, ders zili çalınca da, bize anlattığı ve çok etkisinde kaldığım, “Dersin Adını” öğrenmek için peşine düşmüştüm…
Neriman Cahit
Bir hocamız vardı: “Viktorya Kız Lisesi”nin ikinci sınıfında. Daha sınıfa ilk girdiği dersten beni çok etkilemiş, ders zili çalınca da, bize anlattığı ve çok etkisinde kaldığım, “Dersin Adını” öğrenmek için peşine düşmüştüm…
“Benden mi etkilendin yoksa dersin içeriğinden mi?” diye sorunca da “her ikisinden de” yanıtını alınca, beni omuzlarımdan tutup: “Bu tür kitaplar istediğinde bana gel: Kafam, yüreğim, beynim ve tüm kütüphanemle yardım ederim…” demiş ve yardıma ‘sevgisini’ de ekleyerek, bir gün:
- Bana tam doğru olarak söyle, hayatta ne olmak istiyorsun? diye sormuştu, gözlerimin içine bakarak…
… Önce insan sonra da “ben” olmak istiyorum… deyince de, bana kütüphanesinin kapısını açmış… Ve,
Bana, “beni” kazandırmıştı…
SANA ‘KENDİNİ’ KAZANDIR…
Ne yaptığını ne dediğini biliyordu…
Zaman: II. ‘Dünya Savaşı’ zamanı…
Savaşın içinde olanlar gibi, ülkemizde de müthiş bir fakirlik hüküm sürüyordu… Çünkü “İngiliz Müstemlekesi” olarak, biz de, özellikle Alman denizaltılarının ağır kuşatması altındaydık…
Bu dönemde, gittikçe içe kapanmamı keşfetmişti Hocam… Bir gün, ben kütüphane(sin)de bir kitaba dalmışken: “Gel, biraz sohbet edelim” diyerek, beni yanına çağırdı ve gözlerimin içine bakarak:
“Bu söyleyeceklerimi sakın unutma Neriman: ‘Etkin iletişim kurma’ işlevine başlamalı ve ilk etkin iletişimi’ kendinle kurmalısın… Bu, hayatta, başarının ilk koşuludur…” diyerek, bunun tam olarak “anlamlandırılmasını” istedi benden, verdiği bir tarihe kadar…
Neredeyse, günde 30 saat düşündüm durdum ama bir sonuca da varamadım…
Nihayet, ona gideceğim Perşembe günü gelip çattı… Bir yanıt bulamamış, büyük bir boşluk içinde, gitmiştim… Sıkıntı ve utançtan tek söz edecek durumda değildim. Bana, sıcak bir çay getirerek, taa gözlerimin içine baktı ve hiçbir zaman unutamayacağım şu sözleri vurguladı, teker teker:
“En etkin iletişim, insanın ‘kendisiyle’ kurduğu iletişimdir… En önemli konuşma ise, kendinizle yapacağınız konuşmadır…
Bunlar, insanın, kendisini tanımasına, önemsemesine ve başarmasına neden olur…
ONUN BAŞARISI…
Biz okulu bitirdiğimiz zamanların ötesinde, ansızın Almanya’ya gittiğini duydum. O, iletişimi kurdu benimle ve bazı arkadaşlarımla yeniden…
Sonra, her şey koptu… Bir daha da onunla ilgili bir şey öğrenemedim…
Ama, bana öğrettikleri, hala bir “anahtar” gibi duruyor, beynimde ve yüreğimde…
Bazen düşünüyorum da o hocam gibi insanlara asıl şimdi ihtiyacımız olduğuna inanıyorum…
* * *
Bunları, bunca sene sonra yazmaya neden mi gereksindim… “Ahh, Anılar! demeyeceğim çünkü, Ahh, gerçekler!!!” daha ağır basıyor…
Bir uzman Doktor arkadaşla konuşmamızın malzemeleriydi neredeyse… Ona göre, toplumda hem iş hem de özel hayatları yolunda görülenlerin aslında hayatlarında büyük bir kaygı ve hoşnutsuzluk hakim… Üstelik %16, 20 yaş civarındakilerde kalp hastalığı ve sinir bozukluğu hakim!
Bundan daha da önemlisi – çok önemlisi – bunların “özel yaşamlarının da kalmadığı…
* * *
Dayanamayıp sordum: Peki, bu toplumda ‘iş ve özel yaşamlarından memnun ve mutlu olan hiç mi yok…”
- Maalesef yok… Mutlu görünenler de ‘gerçekçi’ değil… Ne kendileri hayatlarından memnun… Ne çevreyle barışık ne de Pollyanna gibi mutlu ve umutlu…
***
… Peki, sonuç…
Onu da gelecek haftaya bırakalım… (Haziran 2014)