1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Deşifre ediyoruz, susuyorlar
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Deşifre ediyoruz, susuyorlar

A+A-

Susuyorlar.
“Bu ülkede siyaset temizlenmelidir”
diyenleri kendi kirleriyle yüzleştiriyoruz, susuyorlar.
Yağmur altında yürürken düşünce paylaşanlar...
“Bak komite toplantısı başladı” diye dijital cama gülüşler gönderenler...
İncir çekirdeğinden masal, ceviz kabuğundan efsane yaratanlar bu kez susuyorlar.
Susmak “karartmak” gibi geliyor. Sessizlik adeta parmak izlerini ortadan kaldırıyor ve bir koruma kalkanı yaratıyor.
Suçlarken gürlüyor, suçlanırken susuyorlar.

*  *  *

Partizanlığa öfkeyle kükreyenlerin kendi partizanlıklarını belgeliyoruz, sesleri kesiliyor.
Partili dostlarını görünmez münhallerle üst düzeyden sözleşmeye bağlıyor ve susuyorlar.
Avrupa’da, Amerika’da okumuş bu ülkenin onca evladına hakaret edercesine ortaokul terk adamı banka yönetim kuruluna atadıklarını deşifre ediyoruz, susuyorlar.
“Üniversite adasıyız” diye övünenler, onca gencin yüzüne dahi bakmadan sabıkalı partililerine makam yaratıyorlar, gözler önüne seriyoruz, susuyorlar.
Sahte diplomaları yayınlıyoruz, suskunluk yere göğe sığmıyor.
“Bakanlık onayıyla kaç yurttaşlık verdiniz, açıklamak zorundasınız, yasa bunu emrediyor” diyoruz, susuyorlar...
“Bizden öncekiler de susmuştu” diyorlar.
“Siz, sizden öncekileri ayıplayarak kendinize yer açtınız” diyoruz, susuyorlar.
Ellerini çamurlu su ile yıkıyor, bize temizliği anlatıyorlar.

*  *  *

En kolayı “milliyetçilik” üzerinden konuşmak değil mi?
“Buralar bizimdir” demek.
“Aldık, vermeyiz” demek.
“Kesiniz sesinizi, gemiler yetmez jetler de gelir” demek.
“Birleşmiş Milletler de neymiş” demek...

*  *  *

Bayrağın boyu uzuyor, altındaki kir büyüdükçe...
Onurumuz, haysiyetimiz, kişiliğimiz, kimliğimiz, varlıklarımız küçüldükçe; çok daha yüksek tondan marşlar söyleniyor, sırtlar sıvazlanıyor.

*  *  *

Kayırmacılık varsa..
Ayıp varsa...
Hile varsa...
Kişiliksiz siyaset varsa...
“Evet efendimcilik” varsa...
“Şakşakçılık” varsa...
“Yağcılık” varsa...
O zaman susuyorlar.
O çok görmüş, o çok bilmiş, o çok okumuş dudaklarını kilit açmıyor o zaman...

*  *  *

Sustukları zamanlarda kendilerini daha çok ele veriyorlar.
Nerede sustuklarına bakarak anlıyoruz, ne kadar mahcup olduklarını...
Yine de merak ediyoruz: Sustukları kadar çok utanıyorlar mı?

Bu yazı toplam 3147 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar