Devam…
Bir bayram daha geçti.
Büyükleri ziyaretler, el öpmeler, para toplamalardan ziyade bir artık tatil olarak algılanmaya başlanan bayramların sonunda “Bayram sakin geçti” veya “Bayramda trafik yine can aldı” başlıkları yer alır basın
Bir bayram daha geçti.
Büyükleri ziyaretler, el öpmeler, para toplamalardan ziyade bir artık tatil olarak algılanmaya başlanan bayramların sonunda “Bayram sakin geçti” veya “Bayramda trafik yine can aldı” başlıkları yer alır basında…
Bu kez de “Bayram sakin geçti” şeklinde başlık atmaya hazırlanırken iki küçük çocuğun acı ölüm haberleri buna engel oldu. İki öğretmenin ölümleri de bayramda gelen kötü haberlerdi, iki çocuğun da ölüm haberleri gelince bayramın sakin geçmesine imkân kalmadı. Çok acıydı; 2.5 yaşındaki Özgen’in arabasıyla üzerinden geçen babasının acısını düşünmek, bu acıyı tahmin etmek mümkün değil. 4 yaşındaki Emir’in de mutlaka açıklığa kavuşturulması gereken ölümü başka bir acıydı.
Hastalık süreçlerinden sonra yaşamın yavaş yavaş sona ermesi… İki öğretmenin geride bıraktıkları… Çilen öğretmenin “kızlarıma iyi bakın” diyerek gitmesi… Çok karartıcı bir yazı evet ama maalesef yaşananlar işte… Ateş düştüğü yeri yakar derler… Evet, öyle ama bu yaşanan olayları düşününce o ateşin sizi de yakmaması mümkün değil. Bayramda bunlar yaşandı ama bugün hayat devam etmeli.
***
Bir bayram daha geçti.
Bayram öncesinin yarım kalan işleri devam edecek. Bir iki günlük aranın ardından devam edecek. Meclis’te muhalefetin hükümet tarafından geçirilmeye çalışılan Sosyal Sigorta ve Muhaceret Yasalarıyla ilgili değişikliklere bayram öncesi direnci bugün devam edecek. Sendikaların, sivil toplum örgütlerinin direnişleri, eylemleri devam edecek. Meclis oturumu sendika temsilcileri tarafından izlenecek, muhalefete destek verilecek, CTP-BG Gençlik Örgütü Kuğulu Park’ta ateş yakacak, direniş şarkıları söyleyecek.
“Peki bunlar olacak da sonunda ne olacak?” diye sorulduğunda yanıtın net olmasını isterdim. Daha doğrusu hükümetin direnişe dayanamayıp “Tamam, bu yasaları geçirmekten vazgeçtim” diyeceğini söylemek isterdim ama böyle bir şey diyebilmek için karşıdakilerin yani hükümetin, yani UBP yönetiminin gelen tepkileri, duyulan rahatsızlığı, toplumun huzursuzluğunu algılayabilen bir duyarlılığa sahip olması gerekir.
Böyle bir duyarlılık var mı?
Ben göremiyorum.
Peki mücadeleden vaz mı geçmek lazım? Hayır.
Bayram öncesi bu tasarıların yasalaşması beklenirken 28 saatlik Meclis direnişi olayı bayram sonrasına erteledi. 31 Ekim’deki genel grevi de hesaba katmak gerekir. Tepkileri çoğaltarak devam etmek gerekiyor. Birliktelik sağlayarak yürümek gerek. Sendikaların, siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin şimdiki zaman için “Ben, sen, o, biz, siz, onlar” demek gibi bir lüksleri yok. Kişisel, zümresel, örgütsel çekişmeler bir yana bırakılmalı ve bu direnişi birlikte sürdürmeli…
Nereye kadar mı?
Nereye kadar gitmesi gerekirse…
***
Bir bayram daha geçti ama biz…
Hak etmiyoruz.
Böyle bir hükümet tarafından yönetilmeyi, böyle bir hayata mahkum edilmeyi hak etmiyoruz.
Maliye Bakanı’nın “Bu ayki maaşlar ödenebilecek mi, bilmiyorum” dediği bir garipliği yaşamayı hak etmiyoruz.
Her şeye rağmen, herkese rağmen, dayatmaları yaşamayı hak etmiyoruz.
Dayatmaları su içer gibi, yüzünü yıkar gibi kabullenenleri hak etmiyoruz.
Biz bunları hak etmiyoruz.