Devlet Bahçeli Enosisçidir!
Yazının başlığını irdelemeden önce, Türkçülerin ve Osmanlıcıların bıraktığı Kıbrıs mirasına bir göz atalım.
1878 yılında Osmanlı İmparatorluğu, Kıbrıs’ı Kıbrıslı Müslümanlarla beraber Büyük Britanya İmparatorluğu’na kiraladı.
1914’te, Pan-Türkçü hayaller peşinde koşan Enver, Talat ve Cemal Paşaların savaş politikaları yüzünden İngilizler adayı ilhak etti.
Turan rüyası görenlerin yol açtığı büyük yıkımların sonucunda kurtarılabilenleri kurtaran Mustafa Kemal, Lozan Antlaşmasında Kıbrıs’ta İngiliz İmparatorluğunun egemenliğini kabul etmek zorunda kaldı ve Kıbrıslı Türkleri isterlerse Türkiye’de yaşamaya davet etti.
Bundan böyle, Türkiye’nin uzun yıllar Kıbrıs politikası olmayacaktı.
Tek başına kalan Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumların Enosis politikasına karşı her cephede kavga verdiler. Kavanin Meclisinde, basında, sokakta ve daha birçok başka girişimleriyle Enosisin önünü kesmeye çalıştılar.
Türk Hariciyesinde Kıbrıs haritası bulunmayan 1940’lı yıllarda büyük kalabalıklar halinde sokaklara indiler ve Enosise hayır dediler.
O sıralarda Türkiye’de Pan-Türkçü gruplar Nazi Almanya’sı ile işbirliği yapıyor ve Sovyetler Birliği’nin yıkılmasını ümit ediyorlardı. Beklentileri, Kafkasya’yı da içine alan bir Türk Konfederasyonu oluşturmaktı. Kıbrıs gündemlerinde yoktu.
Kıbrıslı Türkler, 1950’li yılların başına kadar Türkiye’nin kapılarını çalıp uyuyan Türkiye’yi uyandırmaya çalıştılar. Yüz bulmadılar.
Türkiye, Kıbrıslı Türklerin direnişini uzaktan izliyordu, ta ki İngiliz emperyalizminin dümen suyunda gidinceye kadar.
1950’li yılların ortasında İngilizlerin uyarı ve yönlendirmeleriyle Kıbrıs konusunda konuşmaya başlayan Türkiye tam olarak ne istediğini bilmiyordu. Bazen adada İngilizlerin kalmasını, bazen de adanın Türkiye’ye verilmesini savunuyordu. Kıbrıslı Türkler ise inat ve ısrarla Enosise hayır demeye devam ediyordu.
İngilizler kendi çıkarları uğruna Türkiye’yi Kıbrıs Sorununa taraf yaptılar.
1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu ve Enosisin önü kesildi. Fakat bu arada, Kıbrıs’ta da yandaş edinen Türkçü gruplar ve Derin Devlet, Cumhuriyet’in yaşaması için değil, yıkılması ve ayrı bir Türk devleti kurulması için uğraşıyordu. Bu da Enosis için çabalayan Makarios’un işine yarıyordu.
1963-64 çatışmalarında İsmet İnönü’ ün yaptığı “devletten ayrılmayın” uyarılarını dikkate almak yerine, Türkçü Türkeş’in yolundan giderek ayrı Türk devleti kurmaya heveslenenler, Kıbrıslı Türkleri çok zor duruma düşürdüler.
Yunan Cuntasının 15 Temmuz 1974 tarihinde Makarios’a darbe yapmasıyla Türkiye Kıbrıs’a çıktı. Fakat süratle Kıbrıs’ta çözüme gitmek varken, Milli Cephe hükümetlerinde yer alan Türkçü Türkeş, Osmanlıcı Erbakan ve popülist Demirel, toprak şevkiyle ve vatan millet sakarya nutuklarıyla çözümsüzlük politikalarına yöneldiler ve Kıbrıslı Türkleri çözümsüzlüğe ve statükosuzluğa mahkum ettiler.
Türkçü Denktaş ve Türkiye’deki Türkçülerle popülist politikacılar, uluslararası hukuku çiğneyerek Kıbrıs’ta ayrı bir Türk devleti kurup yaşatmaya yönelince, Kıbrıslı Türkleri kapkara bir yalnızlığa sürüklediler.
2002 yılının sonunda Annan Planı masaya yatırıldığı andan itibaren, Kıbrıs’ın Avrupa Birliğine resmen üye olduğu 2003 Nisanına kadar, Türkçüler ve Derin Devlet, Annan Planının reddedilmesi için her yola baş vurdular.
Barış isteyen Kıbrıslı Türkleri “Rumcu” ilan ederek aşağıladılar. Kendi çıkarları için çizgi değiştiren dönemin AKP hükümetine karşı darbe yapmaya kalkıştılar. Bu girişimleriyle Annan Planının zamanında kabul edilmesini engellediler.
2004’te AKP ve Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu Annan Planına evet dediğinde, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti. Kıbrıslı Rumlar şimdi bütün Kıbrıs adına AB üyesiydiler ve bu yüzden Annan Planına rahatlıkla hayır diyebildiler.
Saplantılı milliyetçiler, Türkçüler ve Derin Devlet, Kıbrıslı Türklere kötü bir miras bıraktılar. Kıbrıslı Türkler eşit ve tanınmış bir toplum olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortağı ve AB üyesi olamadılar. Varlıkları gözetilmeyen, görünmeyen, statüsüz bir toplum olarak yaşamaya mahkum edildiler.
Barışsever Kıbrıslı Türkler bugün Kıbrıs’ta barış için mücadele etmek zorunda kalıyorlarsa, bu, geçmişin hatalarını düzeltmek, Türkçü hayaller ve imparatorluk hevesiyle kaybedilen bir davayı kazanmak içindir.
Gelelim yazının başlığına.
Enosis, Yunancada birleşme demektir. Almancada Anschluss deniyor. Örneğin Hitler, Avusturya’yı Anschluss/Enosis yaparak Almanya’ya bağlamıştı. Bu yüzden, akraba bir topluluğun varlığını ileri sürerek başka topraklarda yayılmacı milliyetçilik yapanlara Anschluss-Milliyetçisi de deniyor. Yani, Enosis-Milliyetçisi...
Kıbrıslı Rumlar uzun yıllar Enosis-Milliyetçiliği yaptılar ve “Kıbrıs Helen’dir” dediler. Şükür ki bunlardan artık çok kalmadı.
Fakat Devlet Bahçeli hala “Kıbrıs Türk’tür” diyor ve Kıbrıs’ı Türkiye’ye bağlamak istiyor.
Yani, açıkça Enosis-Milliyetçiliği yapıyor...
Kıbrıslı Türk barışsevereler Helen-Enosisine ne kadar hayır dedilerse, Türk-Enosisine de o kadar hayır demeye kararlıdırlar.
Önümüzdeki döneme damga vuracak olan, bu mücadele olacaktır...