Devlet devlet dedikleri…
Devlet sadece ona karşı yükümlülükleri olan insanların örgütü değildir. Aynı zamanda devletin de yurttaşlarına ve yurttaşı olmasa bile sınırları içerisinde yaşayanlara karşı sorumlulukları vardır.
Bu sorumlulukları yerine getirmek devletin görevidir.
Na
Devlet sadece ona karşı yükümlülükleri olan insanların örgütü değildir. Aynı zamanda devletin de yurttaşlarına ve yurttaşı olmasa bile sınırları içerisinde yaşayanlara karşı sorumlulukları vardır.
Bu sorumlulukları yerine getirmek devletin görevidir.
Nasıl ki vergi vermek, askere gitmek, Anayasa, yasa ve diğer kurallara uymak gibi yurttaş ya da yurttaş olmayanların sorumlulukları var, devletin de ‘olmazsa olmaz’ yükümlülükleri vardır.
Gelgelelim yurttaş ya da yabancı bir şahıs yükümlülüklerini yerine getirmediği zaman bunun adına ‘suç’ denilir ve bir ‘ceza’ uygulanır da, devlet kendine düşenleri yapmadığında hesabı sorulmaz!
Yani normalde sorulur da, bizim gibi geri kalmış ülkelerde öyle olmaz.
Bunun nedeni de hukukun üstünlüğü prensibinin bir ‘yaşam biçimi’ haline gelmemesi, toplumun ve devletin hukuk çerçevesinde kalması gereğinin benimsenmemiş olmasıdır.
**
İyi saatte olsun, bizim devlet tam da ‘geri kalmışlar ligi’ndekiler gibi davranıyor.
Kişiler bir sorumluluklarını yerine getirmediyse eğer, devlet vardır.
Mesela emniyet kemerini takmayı unutmuşsanız, tepenize dikilen polis memurunda devletin gücünü hissedersiniz. Cebinden çıkardığı not defterciği ve tükenmez kalem, aslında devlet babanın ona verdiği kudretten başka bir şey değildir.
Sorar, bakar, inceler ve cezanızı keser.
Polisin görevidir ve suçunuz varsa, zaten bunu yapmalıdır. O devlet babanın kendisine verdiği yetkiyi kullanmalıdır.
Ama sadece gariban yurttaşa ya da yabancıya değil!
Mesela adı Hüseyin, soyadı Özgürgün olup, unvan olarak ‘bakan’lık mevkiini işgal edenlere de aynı devlet baba ciddiyetiyle ceza yazabilmelidir benim polisim.
Yoksa sadece garibana yetiyorsa gücü, o anda devlet ligden düşer, atılır, ‘geri kalmışlar kulübü’ndeki yerini alır.
**
Gariban yurttaş devletin kudretini her anında hisseder. Aybaşı vergisini devlet ‘çat’ diye kaynağından, maaşından keser. Ay sonu sosyal sigortasını, ihtiyat sandığını ‘pat’ diye ödemezse eğer, devlet ‘küt’ diye gecikme faizini bindirir.
Ama aynı devlet, vergi kaçırana ‘hay hay’, ‘oy oy’, ‘lay lay’ gibi sesler arasında göz yumarsa eğer –ki bizde böyledir ve vergi kaçırmayanlara bu yüzden ‘salak’ muamelesi’ yapılır- gariban takımındakilerin bakışı farklılaşır.
Birkaç yüz liralık elektrik faturasını öde(ye)meyen garibana ‘şrak’ diye enerji akımını kesmeyi beceren devlet büyük otellerin ve büyük üniversitelerin epey milyon liralık faturaları karşısında ‘bissi kedi’ kesiliyorsa eğer, gariban takımındakiler içinden fena şeyler söylemeye başlar.
**
Tepeden tırnağa adaletsizlik, hukuksuzluk, kuralsızlık, vurdumduymazlık içinde bir devletimiz var bizim.
Ülkeyi yönetenler ne kadar onur ve gurur duysa azdır.
Mahkeme kararına uymayan, uymayacağını ilan eden, yargı kararlarını ‘mazbata mağdurları’ arkasına sığınıp ilga eden, mafyayı muhtaç olunan ve meşru durumda bir yapıya yükselten, sesini çıkarmaya çalışan garibanları her eylemde ezip elerken kamu kurumlarının hoparlörlerinin ‘ötekileştirme’ amacıyla kullanılmasına ses çıkarmayan bu devlete kim, neden ve nasıl güven duysun ki?
Kendi insanına saygı göstermeyen, eşit davranmayan, yönetici takımı alenen yasa tanımazlıkla nam salan bir devlete başkaları nasıl saygı duysun ki?
Tebrikler size!..