Bir zamanlar bu ülkede uluslararası standartlarda muhteşem bir ‘’Devlet Laboratuvarımız’’ vardı. Binasıyla, cihazlarıyla ve personeliyle gerçekten de özenerek yapılmıştı ve sağlıkta yüz akımızdı.
2016’da bir yangın çıktı. Binanın bir kısım odaları yangından etkilendi. İçinde bulunan kimyasalların yanması ve ortama dağılması nedeniyle personeli büyük panik yaşadı. O günlerde laboratuvarın temizlenip yenilenmesi ve yeniden kullanıma girmesi gerekirken biraz da personelin yaşadığı ciddi travma nedeniyle Tarım Dairesinin yanına prefabrik küçük bir bina inşa edildi. O kocaman laboratuvar minicik deyim yerinde ise barakacıklara sığıştırıldı. Yeni bina temiz hijyenik ve akıllı bir bina idi ancak çok küçük ve yetersizdi.

Bina sigortalı olmasına rağmen; sigorta şirketi bir yolunu bulup yırtmış ve hiç para ödememişti. Yangının nedeni bana göre hala meçhul.
Bakanlık görevimiz sırasında firmanın biri hiç teslim edilmemiş bir cihazın parasını talep edince konuyu yeniden savcılığa taşımış ve konunun araştırılmasını istemiştik. Polisin yaptığı ilk araştırmada iki kişi tutuklanmıştı. Ancak ne acıdır ki; devletin bunca zarara uğratıldığı ne bu laboratuvar yangını, ne de teslim edilmeden parası istenen cihaz yolsuzluğu hala daha polisin tozlu raflarında beklemektedir.

Yangında zarar gören birçok cihaz nedeniyle rutin yapılan birçok tetkik de ülkede yapılamaz olmuştu. Bunlardan en önemlilerinden biri de kanda uyuşturucu bakan LCMS cihazı idi. Bu cihaz o kadar önemliydi ki; yürürlükte olan Denetimli Serbestlik yasası aslında gerekli tetkikler yapılamadan uygulanıyordu. Yine birçok adli vaka Türkiye Cumhuriyeti’ne gönderiliyor ve aslında adalet çoğu zaman altı ayla bir yıl arasında gecikiyordu.

Cihaz 1600000 Türk lirası idi. O yoğun kriz günlerinde birçok ihtiyaçtan kıstık, bütçede olmamasına rağmen Maliye Bakanlığının da desteğiyle cihazı aldık. Laboratuvara üç tane de yurt dışında yetişmiş doktoralı çok iyi biyokimya uzmanı gencimizi istihdam ettik.  Çünkü yangın sonrası birçok personel laboratuvardan ayrılmış; tam bir yaprak dökümüyle orada çalışan arkadaşlarımız yetersiz personelle çalışmaya, analizlere yetişmeye çalışıyorlardı.
Cihaz alınmış, personel alınmış cihaz eğitimleri yurt dışından gelen teknik elemanlar tarafından verilmişti. Geriye kalan cihaz için gerekli kitlerin alınmasıydı. Şimdi öğreniyorum ki; biz hükümetten gideli dört buçuk ay olmasına rağmen cihaz orada atıl duruyor. Gerekli kitler hala alınmamış, cihaz çalıştırılmamış.

Şimdi ben soruyorum Sağlık Bakanlığı bağımlı hastalar için özel bir merkezle anlaştı. 100’ün üzerinde Denetimli Serbestlik Hastası var. Peki ama bu hastaların kontrolleri nasıl yapılıp sevk ediliyor?
Sağlık Bakanlığın oluşturacağı AMATEM projesinin rafa kaldırılıp, sözleşmesi imzalanan doktorun bir gecede ülkesine gönderilmesinden hiç bahsetmeyeceğim.

Peki ya Yeni Devlet Laboratuvarı Projesi? Proje bitmiş, parası ödenmişti. Hani şu Bayrak Radyo Televizyon Kurumunun arkasındaki eski TAK Binası. Ne zaman temel atılması düşünülüyor? 

Ve Eski Devlet Laboratuvarı Binası? Muhteşem bir bahçe içinde harika bir bina. Binayı ve çevresini temizlemiş, devlet laboratuvarı olarak kullanılmasa da Sağlık Bakanlığının çok büyük alt yapı sıkıntısına çare olacak çok amaçlı kullanım alanları yaratmaya çalışıyorduk. Şimdi öğreniyorum ki; tüm zamanı geçmiş ilaçlar ve çöpler oraya taşınmış, bu ülke yurttaşının paralarıyla yapılmış bu güzel bina pislik ve çöp içinde kaderine terkedilmiş durumdadır.

Bazen merak ediyorum bu ülkeyi ve kaynaklarını bu kadar kötü kullanarak kimi cezalandırdığımızı düşünüyoruz?...