DEVLET – SANAT -2-
Devlet – Sanat İlişkisi, Devletin sanata desteği, devlet bürokrasisinin “karar verici ve uygulayıcı” olması durumunda değil… Yalnızca, sanatçının, “aktif karar verici olması ile” sağlıklı sonuçlara ulaşabilir…
Neriman Cahit
Şunu kesinlikle artık uygulamaya koymamız gerekiyor. “Devlet sanatçıya gerekli şartları hazırlayacak ama “Sanatsal yapının” içerisinde olmayacak… (Haa, belli sanatsal yarışmaları yaptırabilir. Bir müze kurabilir… Koleksiyon yapabilir. Yapılacak pahalı sanatsal olaylara finans yardımı yapabilir…)
Artık şunu iyice kavramamız gerekir ki, sadece faşist veya totaliter devletlerde: Bilime, sanata ve sanatçıya karışır devlet… Demokratik ülkelerde sanat ve bilim özgürdür ve özgür olduğu oranda yaratıcıdır, özgündür, saygındır…
Demokratik devletin karıştığı sanatçısı olmaz. Sanatçı devlete ait olduğu zaman bu ilişki ne devleti yüceltir ne de sanatçıyı… Çünkü bu, siyasetin sanatı kendi amaçları için kullanması demektir…
***
Devletin Tiyatrosu olgusu üzerinde de biraz duralım: Batı’da, özellikle deneyimden yana zengin bir burjuva kültüründen süzülüp gelmiş toplumlarda “Devlet Tiyatrosu” ya da, adı farklı, benzer kurumlar devlet iktidarını, tiyatro alanında da göstersin diye değil, devletin, tiyatro sanatını desteklemesi için vardır. Aslında: Devlet kavramı ile tiyatro kavramı bir arada yürütülecek şeyler değildir…
Bunun en doğru çözümü: Tüm sanat dallarını içine alacak olan bir: “Özerk Sanat Kurumu”nun kurulmasıdır ki, yıllardır o konuda uğraşımız da maalesef bir sonuç vermedi…
Bu arada, kısa bir parantez açarak şunu da vurgulamak gereğini duyuyorum: Maalesef çok azı dışında, yerel yönetimlerimizin sanata karşı uygulamaları da çok yetersiz ve hatalıdır…
Ne yazıktır ki, çoğu siyasal ve yerel yönetim başkanları… Sanatın önündeki sorunları çözmeleri gerekirken… Bu sorunları çoğaltan ortamlar yarattılar… Yaratıyorlar…
ÖZERK SANAT KURUMU… HEMEN KURULMALIDIR…
Ülkemizde, devlet, ‘vergi yasası’ da dâhil, sanatçıları, “zapt-ı rapt” altına almaya çalışıyor. Sanat alanının hiçbir sorununu çözümleyememiş çok az ülke var dünyada bizimkisi gibi… Demokrasinin var olduğu bütün ülkeler şu temel çözümlerde buluşuyor…
- Sanat alanının hükümetlerin vesayetinden kurtulması gereği nedeniyle, kültür – sanat alanında “özerk yapılaşmanın” sağlanması…
- “Düşünce ve sanat ürünlerinin yasaklanması yasaktır” ilkesine uyulması…
- Devletin sanat alanında belirleyici, denetleyici işlevini yitirmesine karşın bu alana desteğini azaltmaması, tam tersine, çoğaltması… (AB, ülkelerinde denetim, kültür sanata ayırdığı kaynak genel bütçenin % 1’inden az olmaması. (Bizde ‘binde bir’ herhalde…)
- Kamunun (Hükümet ve yerel yönetimler) kültüre ayırdığı kaynakların kullanımında “kişisel ve siyasal” tercilerden uzak kalması…
İşte, o yüzden ‘Özerk Sanat Kurumu…’
Kültür ve Sanat alanındaki özerkleşme, “yaratma özgürlüğünün” de temel güvencesidir, çünkü…
- Artık “ambargolar” engelini gevelemeyi bırakarak, ülkemizin uluslar arası ortama ciddi, planlı bir biçimde açılması, bu yüzden de kültür – sanat alanına ağırlıklı bir yatırım ve destek yapılması. Bu konuda “gerçek başarı”, bugüne kadar olduğu gibi değil… Yani, plansız yatırımlar, Projesiz, hedefleri saptanmamış etkinlikler, kültür – sanatımıza yarar değil zarar getirmektedir.
Devlet – Sanat İlişkisi, Devletin sanata desteği, devlet bürokrasisinin “karar verici ve uygulayıcı” olması durumunda değil… Yalnızca, sanatçının, “aktif karar verici olması ile” sağlıklı sonuçlara ulaşabilir…
Bu nedenle devletimiz, kültür sanat alanında karar verici konumunda süratle geri çekilerek… Söz ve kararları, hemen kurulacak / kurulması şart olan “Özerk Sanat Kurumu”na bırakmalıdır…