Devlet ‘üvey baba’ mı?
Trafik polisi sağ elini havaya kaldırıp sizi durduruyor.
Aracınızı kenara çekip camı açıyorsunuz.
Kontroller yapılıyor.
Evraklar tamam.
Sürat yok.
Alkol yok.
Her şey tamam.
Polis memuru klasörünün içindeki formu doldurmaya başlıyor.
Canınız sıkılıyor, itiraz ediyorsunuz:
- Memur bey, her şey tamam. Siz yine ceza yazıyorsunuz. Neden?
Polis gülerek doldurduğu kağıdı size veriyor.
- Ceza değil efendim. Teşekkür belgesi... Kurallara uygun araç kullandığınız için ‘devlet’ adına size bu belgeyi takdim ediyorum. İyi yolculuklar...
Şaşırıyorsunuz!
Başınıza hiç böylesi gelmemişti çünkü bugüne kadar...
* * *
İş yerindesiniz.
Çalışma Dairesi müfettişleri kontrole gelmişler.
Çalışanlar kayıtlı mı?
Mesai saatlerine uyuluyor mu?
Çalışanların yatırımları tamam yapılıyor mu?
Çalışma izinleri çıkarılmış mı?
Evrakları tek tek inceliyorlar, çalışanlardan ifade alıyorlar.
Sonra ofisinize gelip karşınıza oturuyorlar.
Müfettişlerden genç olanı elindeki deftere bir şeyler kaydediyor.
Merak ediyorsunuz, nedir yazdığı acaba diye...
- Teşekkür belgesi yazıyoruz. Zira kurallara uygun bir işyeriniz var. Çalışanlarınıza insanca çalışma ortamı yaratmışsınız. Kayıtlar, izinler, yatırımlar mükemmel. Devlet adına size teşekkür ederiz.
Şaşkınsınız tabii...
‘Devlet baba’ teşekkür ediyor çünkü size...
* * *
Daha fazla ‘hayali senaryo’ yazıp uyutmak niyetinde değilim sizi...
Ancak soru şu: ‘Devlet baba’ neden hep ‘ceza veren’ rolü oynuyor? Neden hiç ‘teşekkür’ etmiyor?
Aslında birkaç uygulama yok değil.
Mesela devlet her yıl ‘vergi rekortmenleri’ni açıklar.
Fena mı?
Değil tabii...
Ama neden sadece vergi listeleri yayınlanır da, ‘işine sadık, başarılı memur’ listesi yoktur?
Ya da ‘kurallara uyan işletmeler’ listesi?
Mesela ‘kayıt dışı personel çalıştırmayan’ işyerlerini taltif etse devlet fena mı olur?
* * *
İyi ile kötüyü, çalışan ile tembeli, kaçakçı ile dürüstü ayırt edemiyor devletimiz.
‘Devlet Baba’ yolda, işyerinde ve hayatın her alanında karşımıza elindeki ceza makbuzlarıyla çıkıyor.
Sanki ‘üvey baba’ mübarek!..
Hiç ‘aferin’ demiyor.
Hep ceza, hep yasak, hep fırça.
Can yakan bir devletimiz var yani...
Hal böyle olunca, ‘iyi’ olmayası, ‘tembellik’ yapası, ‘kaçakçı’ olası geliyor insanın!
Ve bir de ‘iyiymiş’, ‘dürüstmüş’, ‘kurallara uyuyormuş’ rolü oynayası...
Gerçekten öyle davrananlara ‘salak’ muamelesi yapıyor devlet çünkü...
O duygu hiç de hoş değil!