“Devlet yokmuş gibi”
Eski Başbakan, CTP Milletvekili Ömer Kalyoncu, UBP-DP Azınlık Hükümetine hemen borç olanağı sağlandığını, kendi hükümet dönemlerinde önlerinin tıkalı olduğunu belirtti ve önemli bir noktaya dikkat çekti
YENiDÜZEN Haber Merkezi
Eski Başbakan, CTP Girne Milletvekili Ömer Kalyoncu, UBP ve DP Azınlık Hükümeti’nin, Türkiye’nin istediklerini yaptıracağı bir hükümet modeli olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye, sanki de burada ayrı bir organ devlet yokmuş, yönetim yokmuş gibi tavır geliştirilmeye çalışılıyor. UBP ve DP’nin tavrı da buna tam uygundur. Çok da umurlarında değil” dedi.
Eski Başbakan, CTP Girne Milletvekili Ömer Kalyoncu, Kanal Sim’de Damla Dabiş Özel’in sunduğu Radyo Gazetesi’ne katılarak, önemli açıklamalarda bulundu.
“UBP ve DP’de ‘madem Türkiye istedi biz de yapalım’ tavrı”
“Türkiye’nin tavrı su konusunda suyu ben getirdim, benim istediğim gibi dağıtacaksınız, yapacaksınız, halledeceksiniz gibi bir tavrı var” diyen Kalyoncu, “su meselesinin uzamasının da nedeni bu” dedi.
Kalyoncu şunları ifade etti:
“Sanki de burada ayrı bir organ devlet yokmuş, yönetim yokmuş gibi tavır geliştirilmeye çalışılıyor. UBP ve DP’nin tavrı da buna tam uygundur. Çok da umurlarında değil. Türkiye onlara ne derse onu yapmaktır. Bize uyar mı uymaz mı anayasamıza yasalarımıza, UBP ve DP için hiç önemli değildir. Tavır ‘madem Türkiye istedi biz de yapalım’ tavrıdır. Üstelik bu hayati ve ulusal bir mesele de değil. Günlük yaşamda kullandığımız suyun nasıl dağıtılacağı nasıl fiyatlandırılacağı ile ilgili bir konudur.”
‘Suda sizin istediğiniz oldu bunda da mı olsun’ dediler
“İmzalanan anlaşma ne ise ona uymak lazım” diyen Kalyoncu, “Şimdi bir dayatma sözkonusudur. UBP-DP hükümetinin buna teşne olmaması gerekir” dedi.
Türkiye’de sadece CTP ile değil UBP ile de suyun müzakere edildiğini söyleyen Kalyoncu şunları dile getirdi: “Giden 4 bakanın 2’si TC ile beraber hareket etti orada. UBP’nin tavrı burada da zaten buydu. Hükümet programında başka bir şey yazıyor, UBP’nin tavrı başka. Bir mali protokol meselesi var orta yerde. Bu mali protokolde UBP ve DP için ne yazdığı çok önemli değil aslında. Bunu tecrübeler göstermiştir ki ne imzaladıkları değil ne yaptıklarıdır önemli olan. Çünkü imzaladıkları şeylere sadık kaldıklarını söylemek mümkün değil. TC hükümetleri de bunu çok yakından biliyor. Ama belli ki onların da çok umurunda değil böyle şeyler. Bunu bile bile bir anda böyle bir hükümetin oluşmasına ve kurulmasına teşne oldu TC hükümeti. Açık, herkesin gözünün önünde ceryan etti bu iş. Sebep şu; suda biz direndik bize uygun bir şeyin de orta yere çıkması için, mali protokolde de bizim dediğimiz olmasın gibi bir tavır içerisinde oldular ve kendilerine dediğimizde ‘mali protokolün içerisinde yapılacak o kadar çok iş vardır ki geçmiş tecrübeler de gösteriyor ki protokollerin yarısı gerçekleşmedi. Siz sonunda bunu mu istiyorsunuz yoksa gerçekten imzalanan protokolün gereklerinin yerine getirilmesini mi?.’ Bunu daha sonra konuşalım erteleyelim hem de bu arada görelim bu işler yürür mü yürümez mi üstelik biz size elektrikle ilgili Türkiye’den gelecek kablo konusunda bir şey söylemedik. Bizim de onların da söylediği bunun hukuki alt yapısını oluşturmaktı. Elektrik Kurumu ve diğerleri kalsın yerinde zaten bir hayli iş var yapılacak olan protokolün içerisinde. ‘Suda sizin istediğiniz oldu bunda da mı olsun’ dediler.
Sanki de mesele senin benim dediğimin olmasıdır. Makul olanın yazılması ve yapılması değil önemli olan...”
“Aynı mantalitenin hortlaması için…”
“2009’dan 2013 yılına kadar Elektrik Kurumu batırılma noktasına getirildi” şeklinde konuşan Kalyoncu, “Sanırım Elektrik Kurumu’nu yine böyle bir gelecek bekliyor. ‘Napalım, battı özelleştireceğiz’ meselesi gelecek gündeme. Gözünün içine baka baka insanların bunu yapacaklar. Geçmişte gördük, yine aynı dert başımıza gelecek” dedi.
“ Bugün Telefon Dairesi’ndeki durum geçmişten kaynaklanan nedenlerle olmadı mı? Alındı alındı santraller, Kooperatif’e borç yapıldı, güya taksit taksit ödenecekti sonra bundan vazgeçildi” diye anımsatan Kalyoncu, “Telefonlar partizanca dağıtılıyordu o dönemde. Şimdi yine aynı mantalitenin hortlaması için sanki de elden gelen yapılıyor” ifadesinde bulundu.
“Yeni hükümete borç olanağı sağlandı bizim önümüz tıkalıydı”
“Geçmişte bizim hükümette olmadığımız dönemlerde maaş ödemelerine ne kadar geç kalındı bilir misiniz” diye soran Kalyoncu, “Çok… 13’ncü maaşın taksit taksit ödendiğini ben hatırlarım UBP hükümeti döneminde” dedi. “Her şey çok açık ceryan ediyor” diyen Kalyoncu, “Yeni hükümete borç olanağı sağlandı bizim ise önümüz tıkalıydı. Bu bile seçim ile gelen hükümetlere nasıl müdahale yapıldığını, manipüle edildiğinin bir göstergesidir” vurgusunda bulundu. “Hükümetimiz döneminde Maliye önemli oranda iyileştirmeler yaptı. Yerel gelirlerdeki artış 2015 yılının bütçesinin 387. 7milyon bin dolar açığı öngörülüyordu, bu açık 61.3 milyon dolar olarak gerçekleşti” diyen Kalyoncu, şunları söyledi: “Ciddi bir tavır konaraktan, bu açığın kapatılması yönünde önemli adımlar atıldı. 2016 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı 4 milyar 515 milyon TL olarak öngörüldü ve bu bütçenin içerisinde önemli harcama artışları yapıldı. En çok tartışılan öğrenci burslarıydı. Burslar 24 milyondan 34 milyon gibi bir rakama çıkarıldı. Bu ciddi ciddi bir tasarruf politikasının olduğunu ve uygun yerlere dağıtılacak paranın oluşturulmaya çalışıldığının bir göstergesidir. Bundan sonra hazır bulanların mirasyedi hovardası gibi nasıl davranacağını hep beraber göreceğiz. Sürekli kollanan ve desteklenen bir hükümet buna her zaman hazır olur ve kendi ayakları üzerinde durmak için çok çaba koymaz.”
“Biri tarafından manipüle edilmesi için servis edildi”
DPÖ konusunda da konuşan Kalyoncu, “DPÖ ile ilgili yayınlar bulanık suda balık avlama yayınlarıydı” diyerek şunları anlattı:
“Bu yazıyı bulup orta yere çıkarmış olmaları veya kim servis ettiyse onun da maksadı bu protokolün yeni hükümet tarafından imzalaştırılmasını kolaylaştırılmasına yönelik suyu bulandırmak içindi. Yargı ve Kıb-Tek ile ilgili itirazımız olduğunu söylemiştim. Ben DPÖ ile ilgili bir şey göndermedik demedim ki. Dolayısıyla o dokümanlar biri tarafından özel olarak manipüle edilmesi için servis edildi. Kaldı ki ben DPÖ’nün bu işin içerisinden çıkarılması için de belli çevrelerle konuştum. ‘Ama siz itirazlı 2 konuyu 3’e çıkarıyorsunuz’ diye bir cevapla karşılaştım. Ama hükümet programında şu vardı zaten; İstatistik DPÖ’nün içerisinden çıkarılacak ayrı bir kurum haline getirilecek geriye kalan unsurlar Başbakanlığın altına bağlanarak orada izleme, planlama ve koordinasyon yapılacak. Bu aynı zamanda AB’nin tavsiyesiydi.”
“Bunu kim kime izah edebilir ki?”
“Kamu Görevlileri Yasası geçirilmesi lazımdı” diyen Kalyoncu, “ki yeni müdürler Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından atanabilsin” dedi.
Kalyoncu,“Ama bunu yapmak yerine herkes bir şekilde Kamu Görevlileri Yasası’nın geçmemesi için bir çaba içerisinde oldu Meclis’te. 1 yıldan fazla bir süre Meclis’te Kamu Görevlileri Yasası komitede görüşüldü. Bunu kim kime izah edebilir ki?” şeklinde konuştu.
Kalyoncu, “Şimdi yeni müşavir yaratmanın bir gerekçesi olarak müdürler atanamadı. Nerde? Birkaç dairede. Bunu gerekçe olarak öne sürüp memleketin bütçesine yeni külfetler eklenmeye çalışılıyor. Böyle şey olabilir mi? Olmaz. Önemli olan tek şey yasayı biran önce geçirmektir” ifadesinde bulundu.
“UBP ve DP yurttaşlıklar meselesinde şaibeli”
Vatandaşlık konusunda basına da düşen rakamlar olduğunu dile getiren Kalyoncu şunları söyledi: “Ben bunu doğrulama veya yalanlama gayreti içerisinde olmak istemem. Ama şuan basına yansıyan başka bir şey var. Eğer varsaydı böyle talep Türkiye vazgeçti diye basında yer aldı. Masa bozulur dendi Türkiye’ye. Bu ifadelere rağmen önemli bir dönem yine de böyle bir baskının varlığı basında yer aldı. Şimdi ise vazgeçildiği yönündedir. UBP ve DP’nin yurttaşlıklar meselesinde şaibeli olduğu herkes tarafından biliniyor. Eski kuralların aşınmaya uğradığı ve bu eski kuralların istenildiği şekilde kullanıldığı aşikar ortadadır. Yeni bir takım kurallara bağlanması belli bir süre tartışıldı, bir yasal hazırlık yapıldı, bu da partilere sunuldu ve Meclis’e gönderildi. Şimdi önemli olan bu yeni kuralların konması ve herkesin buna uymasıdır.
Eğer Kıbrıs sorunun çözümünü isteyen bir taraf varsa ne bu yönde bir baskı gündeme gelmesi gerekirdi ne de CTP’nin bu şekilde hükümetten gitmesini sağlama doğru olurdu.
UBP’nin Kıbrıs sorunuyla ilgili söylemleri bizimle hükümet olana kadar her şeyi kabul ettiler, seslerini kıstılar çok önemli dedikleri Kıbrıs sorununda aykırı bir şey söylememeye razı oldular ama biz hükümetten gittiğimiz anda Kıbrıs sorunuyla ilgili verdikleri demeçlere dikkat etmek lazım. Bu ne kadar fırsatçı ne kadar özü sözü bir olmadıklarını gösterdi.”