“Madem ki devlete inanmıyorsun, Meclis'te niye oturuyorsun!”
...
İyi de...
Madem ki sen inanıyorsun, niye bu devleti "soyuyorsun?"

...
Senin "yurttaşlık" verdiğin adam dahi, egemenliğine inanmıyor.
Diyor ki...
"Bu belgeyi zaten TC'den izinsiz veremezsin."

Sustursana O'nu ey “devlet”çi kardeşim!

...
Çok ilginçtir şu “15 Kasım” halleri...

Görüldü ki “devlet”in kendisi bayramını umursamıyor, ahali dersen “Mall”a kaçıyor.
“Cadılar Bayramı” dahi kıskanılır oldu...
Devletin “derin”i çıktı ortaya.
Verdi coşkuyu sokağa!

...
Bir laf atmadır gidiyor.
- “Vay sen devletine inanmıyor musun?”

Biraz daha hiddetlense, sarsıntıdan cebindeki Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu düşecek.

...
Mesele "inanmak ya da inanmamak" değil.
Birileri sihirli kutunun içindeki kadının ikiye bölündüğüne ve hatta şapkadan tavşan çıktığına inanabilir.
"Yalancı" ne kadar ustaysa...
İnanan da öylece çok olur.
Yine de “ne sihirdir ne keramet el çabukluğu marifet” gereği oracıkta durur!

...
Ortada devlete benzer bir durum yoksa...
"Okus pokus" falandır işiniz.
İnsansanız ne olur, inanmasanız ne...
...

Çok insanın ilk namazı "cenaze” oldu yarı(m) yurdumda...
İnanmadığı halde öylece gitti.
İnanan inanmayan yürüdü peşinden...
Ne yapalım yani?
...

Ve işin aslı dostlar, “15 Kasım”lara inanmayanlar değil sorgulanması gereken...
Bu devlete dibine kadar tapanlara sormak lazım asıl!

Madem öyle niye "yol geçen hanı"na çevirdin devleti?
"Turistik vize” dahi yurttaşlık sebebi...
Gidip elinden alsana!

Ve anlatsana bize...
Senin resmi "protokol” listende İçişleri ya da Dışişleri Bakanı'nın dahi üzerinde "elçi".
Öyle de “gık”ın çıkmıyor, inana inana!
Üstelik onun ülkesinde, seninkinin yeri “kuyrukçu” dahi değil!

“Komutan” yapmıyorlar seni orduna, bankana “başkan” yapmıyorlar, ne oldu ya?

...
- İnanmıyorsan burada işin ne?
- Şapkadan “fil” çıkmasını bekliyorum!

Sevişse de tepişse de altında ezildiğimize göre...

Böyle!