Devletin belleği başkadır, yurdun başka!
Türk Ajansı Kıbrıs’ın fotoğraf sergisini açılış gecesinin yoğunluğu ve kalabalığı yerine, ertesi günün sakinliğinde izledim, düşünerek ve sindirerek.
İyi bir proje, önemli bir emek, yaratıcı bir sunum, kutlarım.
40 yılı aşkın siyasi ve sosyal tarihimizi 40 adımda yaşadım yeniden…
Şunu düşündüm…
“Devlet”in belleği başkadır, yurdun başka!
Nihayetinde devletin ideolojik aygıtlarından biridir ajans…
Resmi tarihi yansıtır.
Buzdağının görünen kısmı olan “üstünün” aslında görünmeyen ve daha büyük olan “altı” üzerinde yükseldiğini anlamazsınız.
Perde gerisi yoktur resmi bellekte…
O nedenle zaten alternatif yayınlar, sözlü tarih, sivil toplum ve bağımsız arşiv toplayıcılar son derece önemlidir.
***
“Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Vazgeçilmez Eşit Ortağıyız” pankartlı eylemler… “Kanla aldık” sözleriyle yan yana… İş talana geldi mi, vazgeçilmez kurallar yok ortada… Hep öyle öğretildi ya “kan dökerseniz toprak sizindir…” Dünya o nedenle kan gölüne döndü.
“Şükran” yürüyüşleri… Çözüm karşıtı nümayişler… Hepsi kurgulanmış tabii… Derin işler… Yıllar sonra bakınca son sahneyi görüyorsunuz sadece… Kimler tertiplemiş, nasıl tertiplenmişiz bilmeden…
***
Kola üretim tesisi açıldı 1986’da… Şimdi üretmiyor. Batırıldı… Bira üretim tesisi açıldı 1994’te… Yürümedi… Sosyal Sigortalar Dairesi 1987’de bilgisayara geçti ama reçete yolsuzluğunu göremedi… Kıbrıs Türk Hava Yolları uçakları geçmişin hüznüyle bakıyor yüzümüze… Uçtu, kondu, kaldı…
***
Derinya’da Kıbrıslı Rum göstericiler var resmi tarihin belleğinde… Taşla, sopayla başını ezerek öldürdüğümüz gencin utancı yok… İyi ki de yok…
Annan Planı süreci… Kıbrıslı Türklerin kendi geleceklerini oyladıkları tarihte tek referandum… O olağanüstü süreçte “Evet” ve “Hayır” mitingleri eşitleniyor nedense… Oysa arada büyük fark var, hem sokakta hem sandıkta…
***
Sergiyi gezerken ne kadar çok tekrarlandığını görüyoruz hayatlarımızın… Hükümetler, koalisyon görüşmeleri, grevler… Meclis’in girişine dökülen sütler… Eşek üzerinde protesto gösterisi yapan üreticiler… Bankada parası batmış insanların Meclis kapısını kırması… “Battık be annem” pankartları… Gece kulübü kontrolleri…
Ve törenler, açılışlar, kurdeleler! Olabildiğince bayrak, nutuk, marş…
Son 50 yıldır sürekli yol açılışları var, hep bir gösteri dünyası... Yolların durumu malum…
Omuzlarda parti başkanları, başbakanlar… Kurultaylar… Tüm partiler hemen hepsi birbiriyle koalisyonlar yapıyor, birbirini karşılıyor parti binalarında, gülümsüyor, el sıkışıyor… Oyun gibi… Gelip geçiyor… O hükümetler nasıl kuruluyor, nasıl devriliyor, yalnızca anılarda… Hani salt fotoğraflara bakınca “ne kadar demokratik bir ülke” diye inanıyor insan, bilmese, yaşamasa…
“Ünal Üstel tek aday olarak Ulusal Birlik Partisi kurultayına katıldı ve başkan seçildi.”
Cicili bicili bir Kurultay fotoğrafı!
Sonuncu gelmişti oysa beş adaylı bir seçimde, birkaç ay önce…
Aslında başkan seçilen Faiz Sucuoğlu’nun gece yarısı evinden alınması, adaylıktan çektirilmesi, devletin belleğinde yok. Hemen her seçime müdahale olduğu yok… Ne vakti zamanında köy köy gezen komutanlar ne de Beyaz Ev’de Büyükelçi’nin, MİT görevlisinin huzuruna çağrılan muhalif vekiller…
***
İki ayrı panel… 80’li yılların sonu… 90’ların ilk yılları… “Nasıl Bir Barış” konulu panelde Rauf Denktaş ve tüm siyasi parti başkanları birlikte konuşuyor… Özker Özgür orada, Derviş Eroğlu orada, Mustafa Akıncı orada… Bir başka panel, Ticaret Odası düzenlemiş… Yine Denktaş ve tüm parti başkanları, “güven yaratıcı önlemleri” tartışıyor. Demokrasi nasıl gerilemiş…
Tatar şimdi bırakınız diğer parti başkanlarıyla bir panele katılmayı… Basın toplantısına çağıracağı gazetecileri bile yakınlardan seçmek için kılı kırk yarıyor… Saraydan kovuyor kendinden farklı düşünenleri… Seçimin son gecesi tüm adaylarla birlikte katılacağı programdan özel uçakla Ankara’ya kaçırılıyor… BRT seçim yasaklarını çiğniyor, müdürü hapse gönderiliyor, devletin belleği hatırlamıyor bunları… Doğal… “Kıbrıs Türkünün haklı davası” malum, Ankara’nın çizdiği hat kadar…
***
Türk Ajansı Kıbrıs’ın sergisinde en az iki toplumlu etkinliklerin fotoğrafı var… Hatta hiç yok sanırım… Çünkü nedense “devlet”in resmi ideolojinde Kıbrıs toplumlarının ortaklaşması ya da bütünleşmesi sakıncalı, çatışmak makul… Onca ortak konser düzenlendi oysa… Dünya kadar etkinlik… En azından bir banka açılışındaki revü kızlarının bacakları kadar kıymeti olmalıydı Zülfü Livaneli - Maria Faranduri ya da Burak Kut-Savis Ruvas konserlerinin…
***
Kıbrıs Türk siyasi tarihinin hatta Kıbrıs tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri Annan Planı… Bürgenstock Zirvesi… Ajans orada yoktu, biliyorum… Böylesi tarihi bir süreçte niye yoktu, o dönemin ayıbı… Sergide o zirveden fotoğraf var ancak kaynak yok. Sergiye dair eleştirim bu… Kimi fotoğraflarda imza yok… En azından kaynak verilebilirdi.
***
Olabildiğince bayrak, heyet, kabul… Birleşmiş Milletler Genel Sekreterleri, ne çok eskitmişiz; Butros Gali, Oscar Camilion, Ban ki Moon, Kofi Annan.. Şarap ile uzo kadehlerini tokuşturan Denktaş’la Kleridis, güvercin uçuran Eroğlu’yla Hristofyas, ekmek kadayıfı yiyen Akıncı’yla Anastasiadis… Erdoğan’ın sıkılan elleri… Denktaş’ın vedası Saray’a… Talat’ın iş aracıyla ayrılığı… Eroğlu’nun, Akıncı’nın gelişi, gidişi… Sonra Tatar… Elbette seçime müdahale fotoğrafları yok, danışmanların…
***
“Resmi Tarih” ne kadar da yanıltıyor insanı… “KKTC” normalleşiyor adeta… Pek çok süreci yeniden hatırlıyorsunuz… Öyle de… Perde gerisi yoksa eğer… Ne kadar eksik… Ne kadar yanıltıcı…
Kıbrıslı Türk lider Rauf Denktaş ve tüm muhalif siyasi parti başkanları panellerde bir araya geliyor, Kıbrıs sorununu tartışıyor. Tatar’ı düşünsenize şimdi…
Büyükelçi Kumcuoğlu, güven mektubunu sunduktan sonra birlikte kadeh kaldırıyor, Cumhurbaşkanı Denktaş ve Dışişleri Bakanı Atakol’la… Şimdi namaza gidiyorlar birlikte…
Birkaç not
* Sergideki fotoğrafların büyük çoğunluğu Gazi Yüksel’e ait… Sevgili dostumuz Gazi Yüksel, ciddi bir emek ortaya koymuş yıllarca, Kıbrıs’ın kuzeyinde tarihe vizöründen tanıklık etmiş.
* Ajansın ilk fotoğrafçısı Erdal Gökhan'ın tüm arşivine de ulaşılır umarım...
* Serginin en takdir ettiğim yani seçilen eserlerde militarizm yoktu çok fazla…
* Türk Ajansı Kıbrıs Müdürü Fehmi Gürdallı’nın şahsında emek verenleri kutlarım.