“Devlet”miş gibi yapmak!
Hava yazdan kalma…
Hatta yaz…
Güneş pırıl pırıl…
Av günü ama biz artık av meselesini kapatmışız…
Gazetelere bakıyorum, neredeyse tüm Dünya’yı, “random” yokluyorum…
-*-*-
Uganda’dayım…
Entebbe kentinde…
Entebbe çok önemli bir turizm merkezi…
Hani bir de meşhur “Entebbe Baskını” var ya…
İsrail’in hiç beklenmedik bir baskını… Sene 1976…
Neyse, olayımız bu kent ya da bu baskın değil…
-*-*-
Bu arada belirtelim, Entebbe, 1962 yılına kadar Uganda'nın başkentiydi... Uganda’nın başkenti Kampala…
Entebbe, vahşi yaşam alanları, el değmemiş doğası ve insanı büyüleyen kültürü ile dikkat çekiyor. Öyle diyor bazı kaynaklar… Gittiğimizden değil elbette…
Ancak hepsinden önemlisi havaalanı…
Çünkü Uganda, Dünya’ya bu havaalanı ile bağlanıyor…
-*-*-
Ve Uganda’nın, bu havaalanına bakım yapacak, tamir edecek hatta “kullanacak ve yönetecek” kadar parası yok…
Çin’den para talep ediyorlar…
Ayrıntıya gerek yok; konuyu KKTC’ye çekmek istiyorum…
-*-*-
Hükümetin haberi dahi olmadan, Geçitkale kapatılıyor, askeri kullanıma alınıyor…
Evet, KKTC Hükümeti’nin zerre haberi olmadan…
“Aldık, artık bizimdir” diyorlar, bizimkiler de “güle güle kullanın ayrımız gayrımız yok” diyor.
Peki Ercan?
Yaaaaa…
Egemen eşit devletin tek havaalanı da Ercan ve bizim bu havaalanını tamamlayacak, işletecek paramız, zekamız, yeteneğimiz yok!
Uganda’dan beter haldeyiz…
-*-*-
“Haberler arasında dolaşırken gördüklerimi paylaşıyorum” demiştim ya…
Ersin Tatar bir fotoğraf paylaşıyor sanal hesabından; iş insanları ve bazı ekonomistler ziyaretine gelmiş…
Kimsede maske yok…
Cumhurbaşkanlığı aynı ziyaretten fotoğraf paylaşıyor, herkes maskeli…
Demek ki birileri, birilerine, bir şekilde yalan söylüyor.
Ama acıdır, gerçek anlamıyla belli ki tedbir alan yok…
Maske yok.
Oluruna bırakmışız her şeyi…
“Miş” gibi yapıyoruz tıpkı “KKTC de devlet”miş gibi!
-*-*-
İstanbul’dan iş insanları gelmiş, KKTC’de kongre yapmış…
Önemli tabii ki…
Ama herkes maskesiz…
Cumhurbaşkanı Tatar da…
Sanal ortam onlarca fotoğrafla dolu…
-*-*-
Başbakan Faiz Sucuoğlu’nun, Tatar’dan geri kalır yanı yok…
Maskesiz…
-*-*-
Diyeceksiniz ki “hepsi PCR yaptırdı”…
Veya “antijen” testi…
Ve aşılılar…
-*-*-
Sizce yeterli mi?
Uzmanlar, aşılı da olsanız, test sonucunuz negatif de olsa, affedersiniz kıçınıza tedbir amaçlı şingya dalı da sokmuş olsanız, “maske şart” diyor… (Şingyayı ben uydurdum, evde denemeyin sakın).
-*-*-
Ve bir konu daha…
Azerbaycan’dan geleceklerdi, masrafları karşılanacaktı da son dakika vazgeçildi ya…
Fenomenler meselesi…
Herkes tepki gösterdi…
Ama herkes…
“Vermeyin bu parayı!”…
Peki, 20 Temmuz ve 15 Kasım’da gelenler için ödenen miktar ne kadar?
Merak edip “bilen” birilerine sordum; “… Net bir cevap yok ama bu rakamın en az üç katı” dedi.
Kimseden ses yok!
-*-*-
Amaç tasarrufsa, sadece Azeri fenomenlere tepki göstermeyin…
Fuzuli o kadar çok harcama var ki!
Mesela mı?
Mesela koruma ve şoför ordusu…
-*-*-
Sadece Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ı koruyan ve araçlarını kullanan polisleri ve görevlileri yarı yarıya azaltsak, eski başkanlara, başbakanlara verilen korumaları ya da birer şoför uygulamasını kaldırsak, polisteki personel açığı giderilmezse, yüzüme tükürün…
-*-*-
Peki nedir bütün bunlar?
Bütün bunlar, “devletmiş gibi yapmak”tır…
-*-*-
Fuat Oktay kimdir?
KKTC ile ilgili koordinasyon işlerinden sorumlu kişi…
TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı…
Diyor ki Fuat Oktay, “Bölge refahına katkı sağlayan ve kendi kendine yeten bir KKTC hedefiyle, altyapı projelerinden tarımsal sulama sistemine, e-devlet çalışmalarından sağlık yatırımlarına kadar Kıbrıs Türkü için ciddi bir mesai harcıyoruz”…
-*-*-
E hani?
Kendi kendine yeten KKTC nerede?
“Bölgeye refah sağlayan KKTC” ne demek?
Sayın Oktay, sizi birileri kandırıyor mu, yoksa siz bizi mi kandırıyorsunuz?
Tarım dediniz de…
Neyse, yerim dar, yazamam!
Diyecek bir şey bulamıyorum…
Sadece “gandır çocuğu da taksim istesin” diyorum…
________________________________
KKTC’de herkes, herkesle sevişiyor mu?
Son günlerde en üst seviyede aşk dedikoduları, seks söylentileri, hatta solo video olayından sonra, grup video çalışması beklentisi bir hayli yüksekken, bazı gazetelerin işi yok, kafamı karıştırdılar!
-*-*-
Sevgili Muazzez Gazihan’ın Genç TV’deki programını izlemedim ama KAYAD Başkanı Meral Akıncı’nın bu programda verdiği iddia edilen iki rakam dikkatimi çekti…
Neden dikkatimi çekti?
Çünkü rakamlar doğruysa, bu ülkede herkes eşini aldatıyor ve yine hemen her erkek gece kulübü müşterisi…
-*-*-
Dediğim gibi; “bu programı izleyemedim”…
Haberlerin yalancısıyım…
Bir gazete, Cumartesi günü bu haberi ön sayfasından da duyurdu…
-*-*-
Nedir dikkatimi çeken iki şey?
Birincisi; KKTC’de yüzde 97,5 aldatma vardır…
İkincisi; KKTC’de kadınların yüzde 85,2 eşinin gece kulübüne gitmesinden mağdur olduğunu dile getirmektedir…
-*-*-
Yani her bin erkeğin 9 yüz 70 tanesi, karısını aldatıyor!
Yani, binde 30 erkek, “aldatmıyor”…
-*-*-
Ama bir şey daha var; erkekler, eşlerini kimle aldatıyor?
Eskiden olsa “eşek” de olabilirdi ama o günler çok eskide kaldı!
Erkekler eşlerini, başka kadınlarla aldatıyor…
Bu “aldatma” işi yurt içiyse; o zaman “aldatma” işlevindeki “ikinci şahıs”, kesinlikle ülkemiz yurttaşı veya sakini bir “kadın” olmuyor mu?
O kadın, evli bir erkekle sevişiyorsa, “aldatan” sınıfına girmiyor mu?
-*-*-
Kafa karıştırmak gibi olmasın ama gerçekten bu rakamlar doğruysa, bu memlekette doğru, dürüst, ahlaklı erkek de kadın da yoktur demektir…
Herkes, herkesle sevişiyor ve erkekler de maşallah kerhaneden çıkmıyor durumdadır…
-*-*-
Bu rakamlara göre, sokakta gördüğünüz her on evli veya sevgilisi olan erkeğin 9’u “aldatan”dır!
Ya da ben matematikten sınıfı geçmemeliydim!
______________________________
Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadyr Japarov(Fotoğraftaki)… Kırgızistan’da dün parlamento seçimleri yapıldı. İlginç bir sistemleri var. 54 vekil parti listelerinden seçiliyor. 36 kişi ise dar bölge çoğunluk sistemiyle, farklı bölgelerden parlamentoya giriyor… Hani aklımızda bulunsun diye yazdım da en önemlisi, bir de “YALAN” yazayım… Uykuya devam edelim, nutuk dinlemeyi sürdürelim diye… En az Tatarlar kadar Türk olan Kırgızlar, bu seçimden hemen sonra KKTC’yi tanıyacak. Kesin ve doğru haber. Japarov, Ersin Tatar’ı aramış, “Tamamdır kardaşım, Türkiyamızla konuştuk, al Tahsin beyi, Salı Bişkek’e gel” demiş. Pandemi engel olmazsa gidecekler. (Not: Yalandan ölüm olsaydı, bunların çoğu hiç yaşamazdı) Fotoğraf: EPA/İGÖR KOVALENKO