Devrede devrede!
Türkiye, Lefkoşa’da hastane yapacak, arazi TC Lefkoşa Büyükelçiliği’ne devrediliyor.
O da dönüyor, araziyi, ihaleyi kazanan proje grubuna devrediyor.
Bir “devretmedir” gidiyor.
***
Sağlık Bakanlığı bir “akşamüzeri” mesajla duyuruyor bunu…
İhale nerede, ihaleyi kazanan kim?
Proje grubu hangisi?
***
Bunun geçmişte örneği var mı?
Varmış!
“Acil Durum Hastanesi” için de aynısı yapılmış.
Türkiye’nin mevzuatı gereği böyleymiş.
“Burası Kıbrıs” diyemiyorsunuz tabii!
***
Ortada bir mülkiyet devri yok, anlıyoruz.
Arazi devredilmiş, onu anlamıyoruz.
***
Yıllar önce “mülkiyet devri” de olmuştu.
“Su Temini Anlaşması”nda…
“KKTC’nin Su İhtiyacının Karşılanmasına İlişkin Hükümetlerarası Çerçeve Anlaşması” 19 Temmuz 2010’da dönemin Başbakanı İrsen Küçük ile TC Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek arasında imzalanmıştı.
O anlaşma Meclis'te onaylanmıştı.
Proje kapsamında tüm “kara yapıları” Türkiye Cumhuriyeti'nin mülkiyetine verilmişti.
Hem de mülkiyetin uluslararası uyuşmazlıkla tartışmalı olduğu bir yerde!
***
Tarihteki en iyi, en kurnaz “pazarlama” işlerinden biridir bu!
Hem “alım garantili” su satın alıyor, hem de mülkiyeti devrediyoruz.
Hem parasını ödüyor, hem de minnet ediyoruz.
***
Yine dönelim arazi devrine…
Yeniden okuyalım:
“500 yataklı hastane projesinin yapılacağı Lefkoşa- Kızılbaş’ta, BRTK tesislerinin kuzey sınırındaki arazi 1 Nisan 2021 tarihinde yapılan teslim tutanağı ile KKTC Sağlık Bakanlığı’nca TC Sağlık Bakanlığı adına TC Lefkoşa Büyükelçiliği’ne devredilmiş ve bunun ardından konu arazi, T.C. Sağlık Bakanlığı, Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğünce ‘Lefkoşa 500 Yataklı Hastane Uygulama Projeleri ve İhale Dokümanları Hazırlanması’ için ihaleyi kazanan proje grubuna devredilmiştir.”
***
İnsanın garibine gidiyor bu kadar çok devir, teslim!
Üstelik yine Türkiye’de çıkıyor ihale…
Proje dahi orada çiziliyor.
Kıbrıslı Türklerin mimarı, mühendisi yokmuş gibi…
***
Sağlık Bakanlığı, “anahtar teslim” bir hastane alacağını söylüyor.
“Mal sahibi biz olacağız” diyor.
“Şehir Hastanesi falan değil Devlet Hastanesi olacak” diyor.
Güvenmek, inanmak istiyoruz elbette…
Zorlanıyoruz.
***
Hep devrediyor, hep devre dışı bırakılıyoruz.