1. YAZARLAR

  2. Dr Filiz Besim

  3. Dibe Vururken…
Dr Filiz Besim

Dr Filiz Besim

Dibe Vururken…

A+A-

Güneşin doğuşunu görmek size heyecan veriyor mu, ya da batışındaki renkleri tutkuyla bekliyor musunuz? Tatlı bir esintide, göçmen kuşları izlerken, ağaçları seyrederken ya da bir çiçeğin güzelliğinde kendinizi kaybediyor musunuz? Hayatın bu en basit zevkleri size başkalarına abartılı gibi gelen sevinçleri tattırabiliyorsa eğer; bilin ki siz hayatın sadece zevklerden ibaret olmayan yüzünü de gördünüz.

Hani meşhur bir laf vardır ya “öldürmeyen dert güçlendirir”… Dibe vuran bir insanın tekrar su yüzüne çıkıp o derin soluğu alması,  belki de hayatın gerçek tadını alabildiği andır.

Dibe vururken kişisel kıyametlerimizi yaşıyoruz belki ama,  işte öyle bir dibe vurmayla algılıyoruz insan olmanın dayanılmaz anlamını… Büyük kayıplar veriyor ve büyük yıkımlar yaşıyoruz insan olma olgusuna erişirken… Güçleniyor, kendimize geliyor ve ruhsal varlığımızla buluşuyoruz.

Nice sorunlar yaşıyoruz her gün… Eğitim hayatımızda, iş hayatımızda ya da aşk hayatımızda… Tekrar tekrar yaşıyoruz ama bunların hiçbiri bizi dibe vurma hali olan “o hale” sokmuyor da bazı olaylar var ki,  her şeyimizle dünyamızı değiştiriyor. Ve bazen ne mutlu ki değiştiriyor.

Çok büyük bir kayıpla, bir darmadağın olmayla ve ardından gelen yepyeni bir güçle adeta yeniden doğabiliyoruz. Doğabiliyoruz, çünkü insan olmak çok da basit bir olay değildir aslında… Sadece yemek, uyumak, çalışmak, dinlenmek, üremek, çocuk büyütmek, torun görmek, daha iyi bir eve taşınmak, banka hesabını kabartmak, gezmek tozmak ya da yuvarlanıp gitmek için var edilmedi asla insanoğlu… Bedensiz ve sonsuz varlığımızın çok daha büyük amaçları da var işte…

Nedir dibe vurma?.. Ya da ne zaman yaşanır böylesi bir durum? Düşünün örneğin… Çok zengin bir iş adamı iken iflas ediyorsunuz… Ya da uzun bir evliliği bitiriyorsunuz… Veyahut çok ünlü bir cerrahken elinizi kaybediyorsunuz… Dibe vurmanın alasını kendi dünyanızın en vazgeçilmezi sandığınızda, hayatın anlamını yüklendiğinizde yaşıyorsunuz. Öyle “Elle gelen düğün bayram” diyemeyeceğiniz dibe vurmalar, darmadağın olmalar… Sadece sizin hayatınızın depremleri bunlar… Çoğu zaman komşularımızın bile haberi olamayan yıkımlar… İçinizde onca yaşanmışlığın capcanlı tanıkları müthiş bir fırtınada darmadağın oluyor, yıkılıyor ve enkazları süpürmek sadece ve sadece size kalıyor…

Ve işte o anda başlıyor büyük değişim. Elinizde süpürge süpürürken kalan enkazı,  yepyeni bir ruhsal gelişim, kendine güven, güç ve mutluluk hissediyorsunuz… Hani kuyunun en dibinde olduğunuz an aslında aydınlığa en yakın olduğunuz andır ya… İşte o anda anlıyorsunuz insan olmanın inanılmaz gücünü. Ve tüm canlılar içinde insana hediye edilen en müthiş güç olan “irade”nin enerjisiyle basıyorsunuz düğmeye…

Hani gitmeden dönemeyiz ya, tıpkı çıkmadan inemeyeceğimiz gibi… İşte dibe vurmanın da, gerçek mutluluğa ermenin de ne anlama geldiğini sadece yaşayarak bilebiliriz. Tıpkı yaşamla dans etmenin ne büyük bir keyif olduğunu, dansa kalkmadan bilemeyeceğimiz gibi…

Dibe vurma,  sadece kişilerle ilgili bir olay değildir elbet… Toplumların da dibe vurması vardır. Dibe vururken toplumsal kıyametler yaşanıyor; ilkeler yerlerde sürünüyor, toplum olabilme hali sorgulanıyor… Onurlu halk olmak, demokratik olmak, alabildiğine özgür ve bağımsız olmak, hukuk devleti olabilmek halleri hep en aşağılarda kalıyor belki… Büyük kayıplar veriliyor ve büyük yıkımlar yaşanıyor toplum adına… Ve işte öyle bir toplumsal  dibe vurmayla algılıyoruz belki de gerçek anlamda toplum olabilmenin anlamını…

İşte o gün güçleniyor, kenetleniyor, üretiyor, kendimize geliyor, gerçek kimliğimizi buluyoruz…

Böylece tıpa tıp biz olurken,  yakalıyoruz kendi toplumsal ruhumuzu ve doğrularımızı…

Dün mecliste ve Lefkoşa’da yaşananlar Kıbrıslıtürkler için kapkaranlık bir gündü. İşte tam da bu günlerde, en karanlıkta olduğumuzu düşündüğümüz bu anlarda,  aslında ışığa en yakın durduğumuz  an olduğunu unutmayalım. Unutmayalım bu adadaki varlığımızın gerçek amacını. Sakın ola büyük davamızın çocuklarımızın geleceği için barış ve  sevgi olduğunu ve vazgeçemeyeceğimiz mücadelemizin,  Kıbrıslıtürkler olarak bu topraklarda dimdik var olma mücadelesinden başka bir şey olmadığını hiç ama hiç unutmayalım.

Kenetlenelim…

 

Bu yazı toplam 4908 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar