Dibek Kahvesi
Dibek Kahvesi
Zekai Altan
Günümüzde günübirlik tatil... Genelde uygulanan ve uygulanması gereken bir tatil eylemidir. Sabah evden çıkarsınız. Beğendiğiniz veya favoriniz olan bir mekanda nefis bir kahvaltı. Sonra kahveniz ve yolunuza devam. Günlük programınızda deniz sefası da olabilir veya herhangi bir gezi… Bir günü böyle değerlendirebilirsiniz. Dostum Tayfun Çağra ve ailesi de işte böyle bir gün geçirdi. Sabah Nitovikla’da çok zengin bir Kıbrıs kahvaltısı… Gaymak yağında yumurtadan pastırma ve supurgaya kadar. Helva ve yumurtalı ekmekten hellim ve zeytin kebabına kadar... Haa unutmadan yazalım; drşibidez bittası da. Ve kahvaltıdan sonra da kısa bir eğitim. Ancak eğlenceli bir eğitim. Geçmiş zamanlarda hem lezzetli bir içimi olan ve şimdi unutulan ve tam olarak yok olan Dibek kahvesi. İşte bu kahveyi de tattılar ve aynı zamanda da yapım aşamalarını öğrendiler. Bu hafta dilerseniz sizlere özetleyerek Dibek kahvesini anlatalım.
DİBEK KAHVESİ
Dibek kahvesi dibek taşında dövülen ve Osmanlı’dan Ortadoğu’ya kadar yapılan bir kahve. Hemen hemen aynı yöntem. Eskilerde köy kahvelerinde kahveyi kahveciler yapardı. Aynı zamanda da bir geçim kaynağı. Kahve çekirdeği yurt dışından gelirdi. Çekirdekler kahve dolabı denen küçük bir kazan içerisinde gavrulur. Çekirdekler gavrulurken de arada bir sallama yöntemi ile çekirdeklerin karışması sağlanır. Kavrulma işlemi ayrıca gara saçta da yapılırdı. Gavrulan çekirdekler kısa bir süre soğutulduktan sonra dibek taşı içerisine konur ve demir ile dövülür. Dövülme işlemi eziyetli ve güç isteyen bir işdir. Çok eskiden evde karısı ile kavga eden veya herhangi bir sorunu olan kişi kahveye gittikten sonra dibek taşında kahveyi döverek stresini atmaya çalışırdı. Bazen de köy gençleri kahvedeki dibek taşında kahveyi en çok kim döver diye de güç gösterisi yaparak yarışırlardı. Yakın tarihe kadar da küçük kahve değirmeni aletleri ile de kahve öğütülürdü. Genelde evlerde yapılan bir işlemdi. Evet kahve dövüldükten sonra da iş ince elekte elemeye gelir. Ve kahveler elek ile elenir. Elenen kahveler birkaç kez daha dövülerek kıvamına getirilerek pişirilmeye hazır olur. Pişirme işlemi de eskilerde kahvehanelerde odun ocağında yanan ateşin üzerinde kumda pişirilirdi. Karıştırmak için de kaşık olarak zeytin veya mersin oduncukları kullanılirdı. İşte “Bir Kahvenin “Kırk Yıl” hatırı vardır deyişi burdan gelir.
“DİBEK DÖVÜCÜSÜNÜN HIH DEYİCİSİ”
Bir deyim. Eskiden kahveyi dövenler vardı. Emeği karşılığı bu işi yapanlar vardı. Kahveyi döven kahve dövücüsüne birileri “sana yardım edeyim” der. O da “tamam” cevabını verir. Kahve dövücüsü kahveyi döverken çıkarttığı “hıh, hıh” sesine karşılık olarak yardımcı olmak isteyen kişi aynı sesi “hıh,hıh” tekrar eder. Kahveler dövüldükten sonra kahveciden parasını alan kahve dövücüsüne de yardımcı olan kişi ettiği yardım karşılığı para ister. Kahve dövücüsü de sorar; “Neden?” O da “ben sana yardım ettim. Sen hıh dedin, ben de aynı şekilde hıh diyerek yardımcı oldum.” Kahve dövücüsü hiç bozmaz. Aldığı şilinleri bir avuçtan diğer avucuna bırakır ve sonra da parayı cebine koyar. Paranın çıkarttığı tık tık sesleri ile cevap verir. İşte şimdi ödendin. Paranın tık tık sesleri ile. Ödeştik der. Bu da bir deyim.
Evet Tayfun Çağra dostum zengin ve lezzetli bir Kıbrıs kahvaltısından sonra eğlenceli ve eğitici, aynı zamanda da kumda kendilerinin pişirdiği lezzetli bir Dibek kahvesini içerek yollarına devam ettiler. Uzun yıllar sonra Tayfun dostumuzu ailesi ile de burada gördük. Kırmızı halı serecektim ancak yetiştiremedim.