DiCarlo Ziyaretlerinden Sonra? …
BM Genel Sekreterinin (BMGS) Siyasi İşler ve Barış İnşasından Sorumlu Yardımcısı Rosemary diCarlo bir ay sonra 17-18 Mart tarihlerinde Cenevre, İsviçre’de Kıbrıs sorununa çözüm arayışı için yapılacak olan genişletilmiş 5+1 gayri resmi toplantının ön hazırlıkları ile ilgili olarak Lefkoşa, Atina ve Ankara’da temaslarını yaptı. Şimdi artık gündem 5+1 toplantısından çıkacak sonucun nasıl bir çözüm sonucunun başlangıcı olacağı ile ilgilidir.
Kıbrıs Rum tarafı BM Ölçütlerinde federal çözümü kabul ettiğini söylüyor; federal yapıyı oluşturacak federe devletlerin yetki ve kapasitesini nerdeyse belediyeler düzeyinde kalmasını öngörüyor. Onların vizyonu üniter bir devlet; dolayısıyla federal devletin alabileceği şekil üniter devlete en yakın biçimde olsun istiyorlar…
Kıbrıs Türk tarafının resmi tezi 2-Devletli çözüm, olmadı konfederasyon… Ama eğer federasyon olacaksa iki ayrı devletin oluşturduğu ve konfederasyona yakın bir formatta olmasını istiyor; yani federasyonu oluşturan federe devletler tüm yetki ve kapasiteye sahip olsun, merkezi federal devlet de sembolik olsun…
Mart’taki Cenevre toplantısı BM şemsiyesinde olacak… “Gayri resmi” dediler toplantının biçimi için; dolayısıyla masaya oturan taraflar kendilerine ait olan resmi tezlerini BM kararlarına uygun olmasa bile söyleyebilecekler… Buna kendi iç siyasetleri açısından ihtiyaçları var çünkü toplantı tarihine kadar kendi kamuoylarına kendi resmi tezlerini ve duruşlarını aktardılar; toplantıya girmeden bu resmi tezlerini terk etmeleri beklenemez… Yani Türk tarafı 2-Devletli çözümü önerecek; Rum tarafı da BM Ölçütlerinde federal yapının yönetiminde Kıbrıs Türk tarafının etkin siyasi eşitliğe sahip olması ile ilgili BM Güvenlik Konseyi kararını kabul etmediğini belirtecek…
BMGS de taraflara sunumları için teşekkür edip, her iki çözüm şeklinin de BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olmadığını, kendisinin de o kararlar doğrultusunda bir çözümün görüşülmesi için masada olabileceğini söyleyecek ve taraflara bu kapsamda BM çatısı altında resmi görüşmeye hazırsalar izlenecek görüşme formatını, yöntemini ve programını şekillendirilmesini isteyerek, kendisinin altı maddelik önerisini yeniden masaya koyacak. Taraflar kendi duruşlarında ısrarlı olurlarsa BMGS toplantıyı sonlandıracak veya “Ben gideyim; sizler doğrudan taraflar olarak istediğinizi doğrudan müzakere etmeye başlayın ve devam edin” diyecek. Tarafların BM çatısı olmadan görüşmelere başlaması hiç mi hiç olası değildir, düşünülemez bile ve taraflar buna yeltenemez de; Kıbrıs sorunu uluslararası bir sorundur.
Dolayısıyla, Mart’taki 5+1 gayri resmi toplantı, Kıbrıs sorununun BM Ölçütlerinde çözümü için tarafların, BMGS’nin altı maddelik öneri belgesinde de belirttiği gibi BİR çözüm için sonuç odaklı ve zaman programlı, yani zaman tahditli olmasını başlatacak. BMGS zaman tahditli olacağını söylerken de zaten çözümlenmeyi ve uzlaşıyı bekleyen az sayıda sorun ve konu kaldığını, hatta Crans-Montana’da neredeyse imzaya hazır aşamaya gelmiş olduklarını da anlatıyor. Ve BMGS demeye getiriyor ki, hele bir taraflar masaya otursun, kısa süre içinde tüm konular sonuçlandırılır, uzlaşılır, bağıtlanır… Yok olmaz ise, yani bu görüşmelerde BM Ölçütlerinde çözümün mümkün olmadığı sonucuna varılır ise, BMGS’nin hep tekrarladığı “BİR ÇÖZÜM” yani başka bir çözümün bulunması için BM’nin Kosova’da olduğu gibi inisiyatif alacağı bir süreç başlatılacak. Bu sürecin odağında da BM Ölçütlerinde çözüme samimi olarak evet diyen taraf olacak, hayır diyen taraf devre dışı kalacak…
BM’nin geçmiş iki deneyimindeki, yani Annan Planı Referandumu ve Crans-Montana Konferansı’ndaki başarısızlıkları Kıbrıs Rum tarafının BM Ölçütlerinde çözümü ret ve inkarı kaynaklı idi; eğer Kıbrıs Rum tarafı hala daha o noktada ise, BİR ÇÖZÜM Kıbrıslı Türklerin dünyaya entegre olabileceği uluslararası hukukta meşru bir siyasi yapılanmanın bulunması üzerinde olacak… Üçüncü denemeyi eğer Kıbrıs Türk tarafı çökertirse, BM’nin Kıbrıslı Türklere şimdikinden daha kötü bir muamele yapabilmesine alan ve hacim kalmamıştır; dolayısıyla belki Türkiye’ye yönelik bazı yaptırımlar düşüneceklerdir, o da şimdilerde bölgedeki uluslararası siyasi durumların ne kadar izin verebileceğine bağlıdır. Kıbrıs Rum tarafı da bunun farkındadır; yeni başlayacak süreç Türk tarafı için kazan-kazan olacak. Rum tarafı için ise ya adayı federal yapıda Kıbrıslı Türklerle siyaseten etkin iki eşit taraf olarak paylaşarak ve sürdürülebilir barış içinde yaşamak, ya da Kıbrıs’ın kuzeyinde iddia ettikleri tüm haklardan dışlanmış ve uzak kalmak; kazan-kaybet seçenekleri…
Yani, yapılacak olan 5+1 Toplantısı BMGS’nin sürekli vurguladığı BİR sonuç odaklılık ile kapanacak; ya tamamen kopuş, ya da yeni ama gene BİR sonuç odaklı bir görüşme sürecinin başlaması… Tamamen kopuşa neden olan taraf BM’nin etkili tepkisine maruz kalacak, ama umursar ama umursamaz onun bileceği iş… AB de kusurlu tarafa karşı tepkilerini koyacaktır; kusurlu olan Türk tarafı ise Türkiye’nin AB vizyonunu tedavülden kaldırması olabilir. Kusurlu olan Rum tarafı ise, AB içinde hareket kabiliyetlerine sınırlama, zorlanma getirilebilir; Avusturya’nın eski Başbakanı Jörg Haider’e ve hükümetine yaptıkları gibi…
Demem o ki, Mart’ta Cenevre’de yapılacak olan 5+1 gayri resmi toplantı Kıbrıs sorununda BİR sonuç üretmeye gebedir; ağırlık da BM Ölçütlerinde iki-toplumlu, iki-bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı federal bir çözümün kurgulanacağı ve sonuca bağlanacağı yeni bir görüşme sürecinin başlatılmasında…