DİJİTAL DIŞLANMIŞLIK
Emek vermeden hiçbir şey iyi olmuyor. Entelektüel emekte, sanatsal yaratımda başka bir yan var ama. 10 dakikada çıkan bir şiirin emek ağırlığı 40 yıl 10 dakikadır aslında. Öncesine ait bir birikim, o birikime ulaşmak için harcanan mesai de önemli. Kimisinin çok kolaylıkla halledebileceği bir iş, bizim için epey ter dökmek demek olabilir. Trajik bir durum bu, sen saatlerce uğraşırsın ve birisi gelip beş dakikada çözer sorunu. Neo liberalizm biraz da bunu yaptı sanki. Vasıfsız olanı ezip geçti, her türlü uzmanlığı öne çıkardı.
Hayatta bana en trajik gelen birilerinin uygun olmadığı bir işte ezilip zorbalıkla karşılaşması. Başka bir alanda göklere çıkacak biri uygun olmadığı yerde ezim ezim ezilir. Bizim kuşağın en büyük trajedisi anne babalar tarafından yücelik atfedilen bazı mesleklere yöneltilmiş olmaktır. Bu nedenle hayatı zulme dönüşmüş pek çok arkadaş tanıyorum. Sırf anne baba istedi diye doktor, avukat, mühendis olmak için zorlanan bir kuşak bu. İyi bir eğitim sistemi yeteneği saptayıp ona alan açabilendir bana kalırsa.
Çocuklara öğretilecek öyle çok beceri var ki. Gündelik hayat pratiklerini çözme yeteneği örneğin. Düğme dikmek, bozulanı düzeltmek, sürahiye suyu düzgünce boşaltmak, ayakkabı bağlamak, düğüm atmak gibi basit beceriler sözünü ettiğim. Ne öğrendimse anaokulunda öğrendim diye bir kitap vardı. Dişini düzgün fırçalamak, saçını at kuyruk yapmak, elini düzgün yıkamak, kıyafetini güzel katlamak, çiçek dikmek gibi şeyler nasıl da önemli.
Fiziksel emeğin avama ait küçümsenen bir şey olduğunu anımsıyorum çocuklukta. Hala öyle aslında. Lüks bir hayat fiziksel emeğin başkaları tarafından senin için harcandığı bir hayat demek. Öyle bir noktaya geliniyor ki bazı işleri yapmak zül halini alıyor.
Oysa dünyayı döndüren fiziksel emek. Günümüzde pek çok iş teknoloji sayesinde çözülse de fiziksel emek, yorgunluk olmadan bu devran dönmüyor.
Fiziksel emeğe lanet ediliyor ve kolay para kazanmanın yolları araştırılıyor. Birileri bir biçimde emek harcamayı bıraksa nasıl bir karanlığa gömüleceğimizi pek çok kişi hesaba katmıyor. Belki de gerçek distopya işte o gün yaşanacak.
Gittikçe yükselen bir sesle, hatta ırkçı bir çığlıkla dillendirilen göçmenler sorunu var ya aslında bugünkü modern, rahat hayatın emniyet supabı onlar. Kimselerin yapmak istemediği fiziksel işlere karın tokluğuna sürülenler. Teknoloji hem pahalı hem de fiziksel emek gereksinimini tamamen ortadan kaldırması olası değil
Entelektüel emeğe gelince, yapay zekâ şiir bile yazıyor artık diyeceksiniz. Bu oldukça ürkütücü. Hatta gerekli komutlar verilince belli bir şairin şiirine benzeyen bir şiir yazması bile mümkün. Dikkatle bakıldığında her şairin belli bir kelime dağarcığı onları düzenleme biçimi ve yarattığı kendine özgü bir atmosfer var. Bunları kavrasa kaç yazar diyebilirim yine de. Büyüyü sağlayan çok gizli, ele geçirilemez bir püf noktası aslına bakılırsa. Kendimi böyle avutuyorum ya da.
Teknolojik değişime direnen nostaljik romantiklerin durumu daha da içler acısı olacak zamanla. Yel değirmenleriyle savaşan Don Kişot her ne kadar gönlümüzde yer bulsa da trajik bir hikâye bu.
Herkes ağır aksak bir köşesinden tutmak zorunda dijital teknolojinin. Uygulamayla pek çok sorunu saniyeler içinde halledebilecekken yollara düşmekte daha insani bir yan var belki ama bir genç dudak bükerek bakacaktır harcanan bu saçma emeğe.
Dijitalleşen dünya ile başa çıkamayanların trajedisi pek çok sanat eserine konu olur yakında. Geçen gün bankada yaşlı bir kadının kendini paralayarak memura dert anlatmasını dinledim. “Bana paranı illaki dışarıdaki aletten çek diyorsunuz ama orada kuyruk var ve sıcaklık 40 derece, içeride de en azından klima var.” Ne denebilir ki. Aslında pek çok sorun o binaya gelinmeden de halledilebiliyor. Yaşlı bir insan bu beceriyi nasıl edinebilir bütün mesele bu. Belki de dijital yardım desteği gibi bir gönüllülük alanı oluşturulmalı.
Birileri çok yoruluyor, fiziksel ve psikolojik olarak kendini boşu boşuna yıpratıyor ne yazık ki. Tuşlara basılarak dakikalar içinde çözülebilecek sorunlar kimileri için derin bir gerginlik kaynağı. Sistem insan odaklı olsa bunu kendine dert ederdi. Her şey küçük bir azınlığın zevk ü sefası için ne yazık ki. Yıllarca emek vermiş, farkında bile olmadan dünyanın vergisini ödemiş bir kuşak gözden çıkarılmış, tarih dışına itilmiş halde. Yaşlı kıyımı da bir çeşit ırkçılık. Hayat belki de yaşlılara karşı hiç bu dönemki kadar acımasız olmamıştı.