DİKKAT, MÜDÜR ARANIYOR
Münhal açılmış. Bir ilkokula müdür alınacak.
Müdür adaylarında aranan şartlar hayli enteresan:
- Neşeli olmak
- Cana yakın olmak
- Mizah duygusunun gelişmiş olması
Cinsiyet önemli değilmiş, ama erkek olursa daha iyi olurmuş. Zira okuldaki öğretmenlerin neredeyse tamamı kadınmış.
Lakin bunlardan çok daha enteresan bilgiler de var ‘ilkokul müdürü münhali’yle ilgili…
Mesela ‘sınav komisyonu’… Tamamen okulun örencilerinden oluşan bir ekip yapacakmış sınavı!..
İlkokul çocukları yani…
Şaka değil bu… Olay Hollanda’da yaşanmış.
Ülkenin güneyindeki Waalwijk kentinde bulunan Juliana van Stolberg İlkokulu’nda müdür görevden ayrılınca, böyle bir karar alınmış.
Haberin ayrıntısına BBC Türkçe’den erişmek mümkün…
* * *
Bize çok uzak bir bakış açısı var kimi ülkelerde, eğitime dair…
‘Çocuk odaklı’ bir yaklaşım bu… Bizde ‘çocuk’ çok önemlidir, ama ‘çocuk’ demek, henüz ‘yetilmemiş’ anlamına da gelir. Bu yüzden yaptıkları ‘çocukluk’ diye algılanır.
‘Çoluk çocuk’lara bırakılmaz bu yüzden ‘mühim’ işler…
Büyüklerin yaptığı işleri, aldıkları kararları, yönetim becerilerini ‘çocuklar’ üstlenemezler.
Zira ‘bu işler’ ‘çoluk çocuk işi’ değildir.
Devlette de, okulda da, askerde de, siyasette de, kamuda da, özelde de, sivil toplumda da…
Ve ailede de!..
‘Çocuklar’ büyümez bir türlü… Zira ‘büyükler’ de onlarla birlikte büyüdükleri için ‘çocuklar’ hep ‘çocuk’ kalmaya devam ederler.
* * *
Hollanda’da müdür arayan okulda zaman zaman öğrencilerin yönetime katılımı da sağlanıyormuş.
Mesela bahçe düzenlemesi ya da okula alınacak eşyalar konusunda okul idaresi çocukların da önerilerini alıyormuş.
Katılımcılık ‘lafta’ değil, pratikte de hayata geçiriliyor yani…
Çocuk yaşta insana ‘ciddiye alınma’ duygusunu yaşatmak, görüş ve önerilerinden yararlanmak –kuvvetle muhtemeldir ki- o çocuğun özgüvenli ve de yaratıcı bir kişilik sahibi olmasına destek verir.
Yediğinden içtiğine, alacağı ayakkabıdan gideceği üniversiteye, evleneceği eşten uyuyacağı çarşafa kadar her konuda ‘büyüklerin’ ağırlıklı oy hakkına sahip olduğu ve bu hakkı tepe tepe kullandığı bizim gibi toplumlar bakımından çok kolay değildir ‘çocuk’ların büyüdüğünü kabullenmek…
Hoş, yalnızca bireysel değil, toplum olarak da ‘ana kuzusu’ değil miyiz zaten?
* * *
Yine de hayali etmek bile güzel…
Düşünün: Bizim okullarda da benzer bir münhal çıksa… Okul öğrencileri belirlese müdür olmak için gereken kriterleri…
Komisyon oluşturulsa çocuklardan…
Ve mülakata çağırsalar adayları…
‘Öğretmenim, siz güler yüzlü müsünüz?’ diye sorsalar…
Mizahtan anlar mı, anlamaz mı, onu test etseler…
Asık suratlı ve otoriter değil, cana yakın ve karşısındakini dinleyen birini müdür seçseler…
Yetki kullanmayı, tercihte bulunmayı tecrübe etseler…
Olmaz, değil mi?
Doğru…
‘Çocuk oyuncağı’ değil ki böyle işler.
‘Çoluk çocuk’ ne anlar?
Hem daha ‘savaş’ kararı da verecek ‘büyükler’.
Bolca silah alacaklar.
Ve silahları o ‘çocuklar’ın eline verecekler.
‘Büyüklerin işi’ne karışmasınlar.
Öldürmeyi öğrensinler, yeter!