Dikomo’dan Tseri’ye…
Okurlarımızın yardımlarıyla ondan geride kalanlar bulunan Petros Filippu’nun cenaze törenine katıldık…
1974'ten "kayıp" Petros Filippu'nun, Tseri'de yapılan cenaze törenine katıldık. İyi yürekli bir okurum bize onun gömü yerini gösterdiydi beş yıl önce... Hüzünlü bir cenaze töreniydi... 1974'te Dikomo'da öldürüldüğünde Petros henüz 19 yaşında bir gençti... Aslen Aşşalı’ydı…
Savaşın korkunç yüzüydü yüzümüze bakan cenaze töreninde... Işıklar içinde uyu sevgili Petros... Bize onun gömü yerini gösteren okurumuza da sonsuz teşekkürler… Bu gömü yerinde iki “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar bulunmuştu… Petros Filippu’dan başka bir “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlara ulaşıldı ancak o henüz defnedilmiş değil…
------------------------------------------------------------------------
YARINA BAKIŞ
“Srebrenica’da cenaze…”
Sezin Öney
Srebrenica’da hâlâ cenazeler kalkıyor. 21 yıl önce bugün, 11 Temmuz’da, Bosna’nın doğusunda bulunan Srebrenica, kenti kuşatan Bosna Sırplarının eline düşmüştü. O esnada, Birleşmiş Milletler tarafından “güvenli bölge” ilan edilen Srebrenica’da, savaştan kaçan yaklaşık 40 bin Boşnak vardı. Abluka altına alınan ve gıda malzemeleri ulaşamadığı için kıtlığın baş gösterdiği şehri, BM’nin Hollandalı barış güçleri terk etmişti.
Kalanlar, sadece 450 kadar hafif silahlı BM askeri idi. NATO’dan da talep edilen askeri takviye gelmeyince, Bosnalı Sırp Ordusu, Srebrenica’ya yürüyerek girivermişti.
Komutanları Ratko Mladic, Srebrenica’daki yaklaşık 20-25 bin kadın ve küçük çocuğu, Tuzla kentine yolladı. Kendilerine karşı bir katliamın gerçekleşeceğini anlayan kadın ve küçük çocuklardan oluşan 15 bin kadar erkek ve ergenlik çağındaki erkek çocukları, otobüslere binmemiş kadınların olduğu gruplar ise Mladic’in askerlerinden kaçarak, yakınlardaki BM’nin Potocari üssüne gitmeye çalıştı. Ancak Sırp güçler onlara kolaylıkla yetişti. Ve dört gün süren katliam başladı.
O günlerde öldürülen 8 binden fazla erkek ve çocuk olduğu tahmin ediliyor; şimdilik bilinen kurban sayısı 8.327. Katledilen binler, toplu mezarlara gömüldüğünden ve daha sonra Sırplar savaş suçlarını örtmek için bu mezarları kazıp başka yerlere taşımaya çalıştıklarından, hâlâ kayıpları bulma çabaları devam ediyor.
Bugün de, yeni teşhis edilebilen 127 Srebrenica kurbanının cenazesi kalkacak. Yollarına beyaz gül yaprak serpildiği törenlerle, bu yeni teşhis edilen kurbanların anmaları, geçtiğimiz günlerde gerçekleşti.
100 kadar toplu mezarda yapılan DNA tespit çalışmaları ise daha yıllarca sürecek.
Srebrenica, 2004’te çalışmalarına başlayan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi tarafından resmen “soykırım” olarak adlandırılıyor. Bu insanlık suçunu planlayan Bosnalı Sırp siyasetçi Radovan Karadzic, martta hüküm giydi; ömrünü hapiste tamamlayacak. Askeri sorumlu Ratko Mladic’in hükmünün verilmesi ise hâlâ bekleniyor.
1996’da dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’un çağrısıyla kurulan Uluslararası Kayıp İnsanlar Komisyonu ve Bosna-Hersek hükümetinin kurduğu Bosna Hersek Kayıpları Enstitüsü, Srebrenica’nın toplu mezarlarını araştıran başlıca kurum. Boşnak köylü Ramiz Nukic gibi, bitip tükenmeyen araştırmalara destek olan gönüllüler de var; Srebrenica soykırımından, ormana kaçarak kurtulmayı başaran Nukic’in babası ve abileri ise kaçamamış. Son derece fakir olan Nukic, yaşamını çilek yetiştirerek zor bela kazanıyor.
Ama boş her vaktini, Srebrenica kurbanlarını aramaya ayırıyor. Onun çabalarıyla şimdiye kadar 200’den fazla kayıp teşhis edilmiş. Nukic’in kendi kayıpları, daha uzaktaki bir toplu mezarda bulunduğunda, bir mezarları olabileceği düşüncesi, ona biraz olsun teselli olmuş. Onun için, son kayıp bulunana kadar arama çalışmalarına yardım edeceğini söylüyor.
İşin acı yanı, Bosna-Hersek’te hâlâ Srebrenica üzerinden politik çekişmeler devam ediyor. Geçen hafta, Bosna’nın Dışişleri Bakanı Igor Crnadak, bugünkü törenlere katılmayacağını açıkladı. Malum, savaş sonrasının barış paktı Dayton Anlaşması, ortak bir yönetim yapısı oluşturmuştu. Crnadak, Srebrenica anmalarının, “dış ilişkileri bozacağını” öne sürüyor; kastedilen dış ilişki de, Sırbistan ile olan. Daha önce de Srebrenica Belediye Başkanı Cemil Durakoviç, Sırbistan’tan yetkililerin, Srebrenica anmalarında yeri olmadığını söylemişti.
Bosna’nın bugünü de böyle zehirleniyor ne yazık ki… Daha da kayıplar, mezarlarını beklerken…
(YARINA BAKIŞ – Sezin ÖNEY – 11.7.2016)
---------------------------------------------------
BASINDAN GÜNCEL
“Kayıplarla ilgili belgeler çekmecelerde!”
Kızıl Haç arşivlerinde, 1974 yılında esir düşen veya kaybolan kişilerle ilgili önemli bilgiler yer aldığı, ancak bütün bunlara rağmen, bugüne kadar ilgili dosya ve belgelerin incelenmesi amacıyla herhangi bir faaliyette bulunulmadığı ifade edildi.
Fileleftheros gazetesi “Kayıplarla İlgili Belgeler Çekmecelerde” başlıklı haberinde, Kızıl Haç’ın 1965-1975 dönemiyle ilgili arşivlerine artık erişilebileceğini yazdı.
Kıbrıslırum Yönetimi’nin İnsani Konulardan Sorumlu Başkanlık Komiseri Fotis Fotiu ise gazeteye açıklamasında, özellikle 1974 dönemiyle ilgili bilgi toplanması amacıyla arşivlerin incelenebilmesi için yetki verildiğini söyledi.
Arşivlerin Fransızca dilde kayıtlı olduklarını, dolayısıyla bunları incelemeyi üstlenecek kişilerin de Fransızca bilmeleri gerektiğini kaydeden gazete, Fotiu’nun, kendisinin gidip arşivleri gördüğünü, ancak içeriklerinin ne olduğunu bilmediğini söylediğini aktardı.
Arşivlerin birkaç ay önce erişilebilir hale getirildiklerini ve arşivlerde yeterince malzeme bulunduğunu dile getiren Fotiu, arşivlerde, kayıplar veya esirlerle ilgili bilinmeyen boyutlara ışık tutacak kayıtlı isimler, kayıtlar, yer değiştirmeler gibi şeyler bulunacağının tahmin edildiğini ifade etti.
Öte yandan gazete, “bütün bir görüntü elde edilmesi için”, BM ve Türk Ordusu’nun arşivlerine de erişilmesi gerektiğini savundu.
Kayıp Şahıslar Komitesi’nin eski Rum üyelerinden İlias Yeorgiadis ise gazeteye açıklamasında, Kızıl Haç’tan insanların, örgütün arşivlerinin içeriklerini, Rum makamlarına verdiklerini savunduklarını söyledi.
“Geçmişte belirtildiği üzere, Kızıl Haç personelinin, işgali gerçekleştirilen Türk Ordusu’na ait gemilerde bulunduğunu” iddia eden gazete, “bunların daha sonra esirlerin ve Türkiye’ye gönderilenlerin kayda geçirilmesi sırasında da orada olduklarını” öne sürdü.
Gazete, “geriye dönüş gemilerinde de Kızıl Haç personelinin bulunduğunu” iddialarına ekledi.
KAYIP YAKINLARINA VERİLEN ÖDENEĞİ KESTİLER
Haravgi ise haberinde, Kıbrıslırum Çalışma Bakanlığı’nın, devlet birimleri arasındaki anlaşmazlık yüzünden, onlarca kayıp kişinin yakınlarına verilecek bakım ödeneğini kestiğini yazdı.
Kayıp yakınlarına bakım ödeneği verilmesiyle ilgili planın 30 Mayıs 2016 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından onaylandığını, ancak bunun kayıp kişilerin eşlerine değil yalnızca ebeveynlerine verilmesini öngördüğünü kaydeden gazete, ancak bunun onaylanmasının üzerinden bir buçuk ay geçmesine rağmen, devlet birimleri arasındaki anlaşmazlık yüzünden, planın uygulanmadığını ekledi.
(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden – 11.7.2016)
------------------------------------------------------------
KATHIMERINI
*** Gazeteci Andreas Paraskos’tan “Birleşmiş Milletler Barış Gücü belgeleri”yle ilgili sorgulama…
“2003 yılında BM görevlisi Anita Graves, BM Barış Gücü belgelerini inceleyerek “kayıplar”la ilgili elde ettiği sonuçları Kayıplar Komitesi BM görevlisine sunmuştu…”
“Kayıplar” konusunda Kıbrıslırum toplumunda “tabuları” yıkan gazeteci Andreas Paraskos, Kayıplar Komitesi’nin 53 yıl aradan sonra BM Barış Gücü belgelerine bakarak “kayıplar”la ilgili “bilgi araması” konusunu sorgulayarak, bu konuda 2003 yılında BM görevlisi Anita Graves’in BM Barış Gücü belgelerini “kayıplar” bakımından incelemiş olduğunu yazdı. Paraskos KATHIMERINI gazetesinde 10 Temmuz 2016’da yayımladığı ve sosyal medyadan da paylaştığı yazısında, 2003 yılı Eylül ayında BM görevlisi Anita Graves’in BM Barış Gücü belgelerinden “kayıplar”la ilgili olarak elde ettiği sonuçları, Kayıplar Komitesi’nin BM tarafından atanmış olan o günkü görevlisine sunmuş olduğunu yazarak, bunca zaman bu sonuçların Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırumlar’la neden paylaşılmamış olduğunu sordu.
Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiseri Fotis Fotiu’nun tüm dünyadan “kayıplar”la ilgili bu yıl bilgi talep ettiğini hatırlatan Paraskos, “74’te bazı zorlukları yaşamış olanlar ya hayatta değildirler, ya da devlete güvenmiyorlar… Ancak son darbe de 2003 yılından beridir BM ve Kızıl Haç’ın Kayıplar Komitesi’ndeki temsilcilerince vuruluyor kayıp yakınlarına. Çünkü 2003 yılında BM Genel Sekreteri’nin atadığı Anita Graves, gerek tutsaklar, gerekse “kayıplar” konusunda BM Barış Gücü arşivlerini taramış ve yapılan bu araştırma, iki tarafa verilmek yerine, Ledra Palace’ta bulunan Kayıplar Komitesi BM Temsilcisi’nin ofisine verilmişti…” diye yazdı.
Konuyla ilgili olarak yaptığımız telefon görüşmesinde de sorularımızı yanıtlayan Andreas Paraskos, Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Temsilcisileri’nin farklı tarihlerde, Kayıplar Komitesi “Üçüncü Üyesi” BM Temsilcisi’nden sözkonusu dosyayı talep ettiklerini ancak bildiği kadarıyla esaslı bir sonuç alamadıklarını hatırlattı. Paraskos, Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslırum eski Temsilcisi İlias Georgiadis’in de, Teofilos Teofilu’nun da, Nestoras Nestoros’un da bu kapsamlı dosyayı talep etmiş olduklarını hatırlattı.
O dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti yetkililerinden Kasulidis’in BM Genel Sekreteri’nden UNFICYP (BM Barış Gücü) arşivlerinin “kayıplar” bakımından taranması talebinin iletilmesi üzerine 2000 yılında BM Genel Sekreteri’nin Anita Graves’i tüm BM Barış Gücü arşivlerini tarayarak, “kayıplar”la ilgili elde edeceği bilgileri bir rapor haline getirmesi için görevlendirmiş olduğuna dikkat çeken Paraskos, “Bildiğimiz kadarıyla Anita Graves neredeyse 28 kilo tutarındaki dosyalarını o dönemin Kayıplar Komitesi Üçüncü Üyesi BM Temsilcisi Guberain’a vermişti. Ancak Guberain bu bilgileri iki toplumun temsilcileriyle paylaşmamıştı. Bildiğimiz kadarıyla ondan sonra gelen Kayıplar Komitesi temsilcileri de bu bulguları Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum temsicileriyle paylaşmadılar” dedi.
Kayıplar Komitesi’nin son olarak New York’a giderek komiteyle ilgili yayımlanan bir kitaptan fotoğrafları içeren bir sergi açtıklarını ve BM Genel Sekreteri’yle de görüşerek arşivler konusunu gündeme getirdiklerini anımsatan Paraskos, Anita Graves’in BM Barış Gücü’nün tüm arşivlerini taradığı ve “kayıplar” konusunda bulgularını dile getirdiği raporun 13 yıldan beridir neden paylaşılmadığını sorguladı, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un New York’ta Kayıplar Komitesi üyelerine “BM Barış Gücü arşivlerini kendileriyle paylaşma sözü” verdiğini anlattı.