Dimitris Strufos, 19 Ağustos’ta Larnaka’da toprağa veriliyor…
Bundan tam 10 yıl önce Kayıplar Komitesi’ne göstermiş olduğumuz Sinde’den Lisi’ye giden yoldaki bir kuyuda geçen yıl yürütülen çalışmalar sonucu kalıntıları bulunan “kayıp” şahsın DNA çalışmaları sonucu kimliği belirlendi…
Bundan tam 10 yıl önce, Kasım 2009’da ve daha sonra Ekim 2010’da Kayıplar Komitesi yetkililerine çok değerli bir okurumuzla birlikte göstermiş olduğumuz Sinde’den Lisi’ye giden toprak yoldaki bir kuyuda geçen yıl yürütülen kazılar ardından kalıntıları bulunan “kayıp” şahsın DNA çalışmaları sonucu kimliği belirlendi ve ta başından beridir belirtmiş olduğumuz gibi, bu “kayıp” şahsın Dimitris Strufos olduğu yüzde yüz bir kesinlikle Kayıplar Komitesi tarafından ailesine bildirildi. Lisili Dimitris Strufos, 19 Ağustos’ta Larnaka’nın “Kokkines” göçmen bölgesinde Ayios Yuannis Rossos Kilisesi’nde sabah saat 10’da düzenlenecek cenaze töreni ardından Larnaka’nın Ayios Yeorgios bölgesindeki mezarlığa defnedilecek.
Dimitris Strufos’un gömü yerini bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine birkaç kez gösteren çok değerli Kıbrıslıtürk okurumuza, bu konuda bize yardımcı olan Kıbrıslırum okurlarımıza sonsuz teşekkürler.
Kayıplar Komitesi yetkililerine de göstermiş olduğumuz kuyuda dokuz yıl aradan sonra kazı yaparak “kayıp” Dimitris Strufos’tan geride kalanlara ulaşmış oldukları için çok teşekkür ederiz.
Dimitris Strufos’un ailesinin acısını paylaşıyoruz…
2009’DA YAZDIKLARIMIZ…
27 Kasım 2009 tarihinde “Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler” yazı dizimiz çerçevesinde bu konuda, bu sayfalarda bir Kıbrıslıtürk şahitle birlikte bu kuyuya nasıl gitmiş olduğumuzu ve şahidimizin bize aktarmış olduğu bilgileri şöyle yazmıştık:
“… Sonra ikinci olası gömü yerine gitmek için yola koyuluyoruz. Burası da Sinde’den (İnönü) Lisi’ye (Akdoğan) giden toprak yol üzerinde “Kalli’nin kuyu” denen bir kuyu... Şahidimiz bu büyük kuyuda Dimitris Strufos’un gömülü olduğunu anlatıyor bize... Bu kuyuya “Babutsa’nın kuyu” da deniyormuş...
Dimitris Strufos’un öyküsünü, daha önce de bu sayfalarda yazmıştım. Lisili (Akdoğan) yaşlı, dizlikli bir çoban olan Dimitris Strufos, Sinde’de öldürülmüştü... Şimdi onun başına neler geldiğini öğrenebileceğim...
“Onu davarını alsınlar diye öldürdüydüler” diye anlatıyor Kıbrıslıtürk şahit. “Onu vurdular ve kuyuya attılar ama ölmedi ve tutuna tutuna çıkmaya başladı. Bu büyük kuyunun içinde merdiven da vardı. Gravaççanın üstüne çıktı ve merdiveni sallardı. Bunun üzerine onu vuranlardan biri kuyunun içine indi ve onu tekrar vurup başaşağı kuyuya attı...”
Bu dikdörtgen taş kuyu, tam bir antika olmalı... Bu kuyuya bağlı “lauma” da bulunduğunu anlatıyor Kıbrıslıtürk şahit. Yani bu kuyu alttan başka sırakuyulara bağlanıyormuş. Bir süre Dimitris Strufos’un dizliğinin suyun yüzünde kaldığını anlatıyor...”
14 Haziran 2010 tarihinde bu kuyuyu Kayıplar Komitesi yetkilileri ve arkeolog Deren Çeker’e göstermiştik…
Mayıs 2013’te ise yine bu sayfalarda, bu kuyuyla ilgili şöyle yazmıştık:
“…. “Kayıp” Yangos ve Andonis’in kardeşi Yorgo Yerobaba, Lisili “kayıplar”ın bulunması için, Lisili Kiriakos Andreu’yla birlikte çok çaba sarfetti, çok uğraş verdi – yıllarca bu işin peşini bırakmadı... Onunla, Larnaka’da Kiriakos Andreu’nun ofisinde buluşup röportaj yapmıştık – bir yandan ben Sinde-Lisi-Kondea civarındaki olası gömü yerlerini Kayıplar Komitesi yetkililerine okurlarımla birlikte gösterir, kazılar yapılırken, pek çok kez Yorgo Yerobaba ve Kiriakos Andreu’yla Sinde, Lisi ve Kondea yörelerini ziyaret ettik, başka olası gömü yerlerine baktık – lakabı “Serçe” olan bir başka “kayıp” Lisili Dimitris Strufos’un olası gömü yerini Kayıplar Komitesi’ne birlikte gösterdik... Bölgede kazı yapan Kayıplar Komitesi arkeologları da, Kayıplar Komitesi yetkilileri de hem bu olası gömü yerlerini gösteren okurlarımı, hem de Yorgo Yerobaba’yla Kiriakos Andreu’yu ve Yerobaba ailesinin diğer fertlerini tanıyorlardı artık – çünkü kazılar yürütülürken zaman zaman bu yerleri birlikte ziyaret ediyorduk...”
KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…
Gönyeli, Kondea ve Karava’da yeni kazılar…
Kayıplar Komitesi kazı ekipleri, “kayıp” Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırumlar’ın gömü yerlerini araştırmakta oldukları kazılara aşırı sıcaklara rağmen kesintisiz biçimde devam ediyorlar.
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Demet Karşılı’dan aldığımız bilgilere göre, Gönyeli, Kondea (Türkmenköy) ve Karava’da (Alsancak) yeni kazılara başlanmış bulunuluyor.
Lapta’da “Celebrity yanı” olarak bilinen bölgede iki “kayıp”tan geride kalanların bulunmuş olduğu alanda, iki kazı ekibi, bu bölgede yığılmış toprakları kontrol etmeye devam ederken, Gönyeli’de 1974 “kaybı” bir grup Kıbrıslırum için dere yatağında bir kazı başlatılmış bulunuyor. Bu kazı daha önce bir dere yatağında başlatılmış ancak aşırı yağmurlardan dolayı kazılamaz hale gelince, toprak kuruyuncaya kadar beklemeye alınmıştı. Kuruyan dere yatağıyla birlikte tekrardan bölgede kazıya başlandı.
Bir “kayıp” şahıstan geride kalanların bulunduğu Lapta limon tarlası tabir edilen yerde trençleme yapılıyor ve arkeologlarımız, çıkan tüm toprağı kontrol ediyorlar.
Türkmenköy’de (Kondea) bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın gömülü olabileceği düşünülen bir kuyu içerisinde yeni sistemle “kayıplar”a ulaşmak için çalışmalara başlanılmış bulunuyor.
Strovulos’ta bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömü yerinin aranmakta olduğu sıra kuyularda üç kuyu daha yeni sistemle kazıldı ve bir şey bulunamadı. Şimdi bu sıra kuyulardan yedincisi kazılmaya başlanıyor.
Alsancak’ta (Karava) bir grup Kıbrıslırum “kayıp” şahsın bir dere yatağı yakınlarında olduğu bilgisiyle yeni bir kazıya başlanmış bulunuyor.
Kaymaklı’da Birleşmiş Milletler denetimindeki ara bölgede ise 1964 “kaybı” bazı Kıbrıslıtürkler’in olası gömü yerinde kazı devam ediyor. Bu alanı iki Kıbrıslırum şahitle birlikte dokuz yıl önce Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiştik. Ancak bu alanda mayın olabileceği kuşkusuyla kazı başlatılır başlatılmaz, hemen aynı gün durdurulmuştu ve ancak aradan dokuz yıl geçtikten sonra ve BM Barış Gücü mayın ekipleri burada mayın olmadığı yönünde güvence verince kazıya yeniden başlanmıştı.
Kazı ekiplerinde bulunan tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz.