Dine 3 buçuk Milyon TL, kültüre 500 Bin TL
Din Hizmetlerinin Geliştirilmesi ve Katkı Projesi’ne 3 buçuk Milyon TL katkı ayrılırken, buna karşın Kültür Sanat İşbirliği Projesi’ne 500 Bin TL katkı ayrılması ülkenin önde gelen sanatçılardan tepki topladı…
Türkiye ile KKTC arasında imzalanan ve “İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması” adını taşıyan protokolde Din Hizmetlerinin Geliştirilmesi ve Katkı Projesi’ne 3 buçuk Milyon TL katkı ayrılırken, buna karşın Kültür Sanat İşbirliği Projesi’ne 500 Bin TL katkı ayrılması ülkenin önde gelen sanatçılardan tepki topladı…
Yıllardır bakım ve onarım yapılmayı bekleyen Atatürk Kültür Merkezi, yanmasının üzerinden 21 yıl geçen ve hala hayata kazandırılamayan Devlet Tiyatroları, neredeyse 10 yıldır atıl duran, bitmeye yakın Belediye Tiyatrosu’na karşın daha fazla cami restoresi ve yenilenmesi…
Fehime ALASYA
Türkiye ile KKTC arasında imzalanan ve “İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması” adını taşıyan protokolde Din İşleri için ayrılan kaynak ile kültür, sanat, tarım ve sağlık için ayrılan kaynak miktarları “Gelecek nesillere aktaracağımız yegâne değer din mi?” sorusunu akıllara getirdi…
Din Hizmetlerinin Geliştirilmesi ve Katkı Projesi’ne 3 buçuk Milyon TL katkı ayrılırken, buna karşın Kültür Sanat İşbirliği Projesi’ne 500 Bin TL katkı ayrılması ülkenin önde gelen sanatçılardan tepki topladı…
Yıllardır bakım ve onarım yapılmayı bekleyen Atatürk Kültür Merkezi, yanmasının üzerinden 21 yıl geçen ve hala hayata kazandırılamayan Devlet Tiyatroları, neredeyse 10 yıldır atıl duran, bitmeye yakın Belediye Tiyatrosu’nu örnek göstererek, ayrılan kaynağın dengesiz olduğunu savunan sanatçılar, ülkede daha fazla camiye ihtiyaç duyulmadığını belirtti.
Toplumun daha fazla camiye değil, tiyatro binalarına, müzelere, kitap salonları, kütüphane, sergi salonu, sanat galerilerine ihtiyacı olduğunu dile getiren sanatçılar, söz konusu rakamları YENİDÜZEN’e değerlendirirken ‘Empoze’ ifadelerine yer verdi.
Tiyatro sanatçısından, ses sanatçısına, toplumun önde gelen birçok sanatçısı protokolde diğer kültürel ve sanatsal başlıklar karşısında Din alanına ayrılan yüksek miktarlı kaynağı eleştirdi.
Sanatçıların yanında Kıbrıs kültürünü ve değerlerini yaşatmaya çalışan bazı dernekler de buna tepki gösterdi.
SEKTÖRLERE GÖRE BAZI KAYNAK MİKTARLARI:
- Din Hizmetlerinin Geliştirilmesi ve Katkı Projesi için 3 buçuk Milyon TL,
- Tanıtma, Enformasyon ve Tören Giderlerine Katkı Projesi’ne 6 Milyon TL,
- Anıtlar, Şehitlikler ve Müzeler Yapım ve Onarımı ile Katkı Projesi’ne 600 bin TL,
- T.C. KKTC. KÜLTÜR Sanat İşbirliği ve Katkı Projesi’ne 500 bin TL,
- Eski Eserlerin Restorasyonu Projesi’ne 1 Milyon TL,
- Kıbrıs Vakıflar İdaresi Projeleri Katkı Projesi’ne 2 Milyon TL,
- Tarım sektörüne 4 Milyon TL,
- Sanayi, Ticaret ve Madencilik sektörüne 1 Milyon TL,
- Eğitim Sektörüne 5 Milyon TL,
- Sağlık ve Sosyal Hizmetler sektörüne 2 buçuk Milyon TL,
- Çevre Sektörüne 500 bin TL.
Kendimize de ayna tutmalıyız…
Yıllardır bakım ve onarım yapılmayı bekleyen Atatürk Kültür Merkezi, yanmasının üzerinden 21 yıl geçen ve hala hayata kazandırılamayan Devlet Tiyatroları, neredeyse 10 yıldır atıl duran, bitmeye yakın Belediye Tiyatrosu’nu örnek göstererek, ayrılan kaynağın dengesiz olduğunu savunan sanatçılar, “Böyle vahim bir durumla karşı karşıyayken, neden din?” diye sordu, ülkede daha fazla camiye ihtiyaç duyulmadığını belirtti.
Türkiye’de din alanında alanda dayatmalar olduğunu savunan bazı sançtılar, bunun ülkemizde de uygulanmaya çalıştığını iddia etti.
Türkiye’yi eleştirirken kendimize de ayna tutmamız gerektiği belirtilirken, “Yıllardır biz de kültüre devede kulak bitçe ayırdık” ifadeleriyle, Eğitim Bakanlığı’nda kültüre ayrılan bütçenin her zaman çok düşük seviyelerde tutulduğu kaydedildi.
Din’e 3 buçuk Milyon TL, Sağlık ve Sosyal Hizmetler sektörüne 2 buçuk Milyon
Kültür Sektörü başlığı altında ayrılan 13 milyon 600 bin TL içinden Din Hizmetlerinin Geliştirilmesi ve Katkı Projesi için 3 buçuk Milyon TL, Tanıtma, Enformasyon ve Tören Giderlerine Katkı Projesi’ne 6 Milyon TL, Anıtlar, Şehitlikler ve Müzeler Yapım ve Onarımı ile Katkı Projesi’ne 600 bin TL, T.C. KKTC. Kültür Sanat İşbirliği ve Katkı Projesi’ne 500 bin TL, Eski Eserlerin Restorasyonu Projesi’ne 1 Milyon TL, Kıbrıs Vakıflar İdaresi Projeleri Katkı Projesi’ne ise 2 Milyon TL katkı ayrıldığı protokolün verilerine yansıdı.
Kültür sektörü dışında, Tarım sektörüne 4 Milyon TL, Sanayi, Ticaret ve Madencilik sektörüne bir Milyon TL, Eğitim Sektörüne 5 Milyon TL, Sağlık ve Sosyal Hizmetler sektörüne 2 buçuk Milyon TL, Çevre Sektörüne 500 bin TL ayrıldığı dikkat çekti.
Din İşleri: “Cami yapımı, bakım ve onarımı dışında çok gider olmuyor”
Bu kanyağın hangi kalemlerdeki giderlere kullanılacağı konusunda YENİDÜZEN’e bilgi veren KKTC Din İşleri Başkanı Talip Atalay, bunun önemli ölçüde 2018 yılında tamirat ve tadilatına başlanan camiler için kullanılacağını kaydetti. Cami giderleri dışında önemli ölçüde giderlerinin bulunmadığını ifade den Atalay, gelecek dönem projeleri arasında yeni cami yapımı bulunmadığını kaydetti.
Atalay, “Bize ayrılan bütçenin önemli bir kısmı cami yapımı, bakım ve onarımına gidiyor. Bunun dışında çok gider olmuyor.
Yeni cami yapılması gündemimiz yok, başlanmış camilerin bitirilmesi ve bakımlarının yapılmasıyla ilgili 195 caminin bakım, restore veya tadilatların kalan işleridir.” dedi.
SANATÇILAR NE DÜŞÜNÜYOR?
Ertaç Hazer (Tiyatro Sanatçısı):
“Kültür politikasının oluşmadığı sistem yaratılmak isteniyor, göstermelik bir bütçe ayrılıyor”
“Kültürün tamamıyla dışlandığı, kültür politikasının oluşmadığı sistem yaratılmak isteniyor. Sadece göstermelik bir bütçe ayrılıyor. Bu protokolde kültür ve sanata ayrılan bir şey yoktur, daha çok din kültürünün ön plana çıkacağı bir mali protokoldür.
Devlet tiyatrosunda 21 yıl bitti, 22 yıla giren ve hala salonu, yeterli kadrosu, yeterli teknik elemanı olmayan bir ülke tiyatromuz var, bu vahim durumla karşı karşıyayız. Ülkelerin gelişmesinde tiyatro büyük bir ivmedir, buna karşın devletimiz sadece adı olan tiyatrosunu geliştirmek için de hiçbir çaba göstermemektedir. Görünmeyen bir el, de bunun yapılmamasında büyük bir engel oluşturuluyor. Bu binanın yapımı için birkaç kez ayrılan para bu görünmeyen el sayesinde başla yerlere ayrılmıştır. Bu rakamlar ayrılsa dahi başka amaçlar için kullanılıyor. Devlet dediğimiz organ bunun nedenlerini bulup çıkarmak ve devletin tiyatrosunu salonunu her alanda güçlendirip yeni ufuklara yol açması sağlanmalı.”
Erol Refikoğlu (Tiyatro Sanatçısı):
“Kültür ne umurlarında, din umurunda çünkü yönetebileceği çağ dışı kafalar yetiştirmek istiyorlar”
“İpimizi Türkiye’nin eline verirsek sonuç bu olur. İnisiyatif bizim elimizde değilse bunların daha da kötüleri başımıza gelecek. Kültür diyoruz, kültür ve sanat Türkiye’deki yönetimin ne umurunda. Elbette ki din umurunda çünkü yönetebileceği çağ dışı kafalar yetiştirmek istiyorlar. Ziraatmış, üretimmiş, hayvancı mı kimin umurunda… Kültürü, sanatı, eğitimi Türkiye’ye bıraktılar, tek suçlusu buradaki yöneticilerdir. Kendi yapımızla kendi ciğerimizi kavuralım düşüncemiz olmadı. Gelir kaynaklarımızı kullanamadılar. En azından bir yıl TC’den para gelmeden bütçe denkleştirildiyse demek ki yapılabiliyor. TC’den para istenirse onun şartlarına uyacaksın. Devlet Tiyatrosu yandı üzerine bir tuğla konmadı, belediye tiyatrosu yıllardır kaldı. Bizim kendi yönetimlerimizin de zaten kültüre sanata değer verdiği yoktu, şimdi ip TC’de orada kültür sanata değer hiç yok. TC’de de açık olan canlı vaziyette en az on tane tiyatro binası vardı, tümünü kapattılar, yıktılar. Böyle bir zihniyetten biz neler bekleyebiliriz ki zaten.”
Aşık Mene (Resim Sanatçısı):
“İrademiz de elden alınıyor, bunun öteki adı da empozedir”
“Bu konuda gerçekten son derece vahim bir durumun ortaya çıkması bugünün perspektifinden bakıp açıklanacak bir durum değil. Bu çok eskilere dayanıyor. Genel protokol bir yana kültüre ilişkin alt başlıklarla ilgili yıllar öncesine dayanan tek taraflılığı vardı. Bunu taraflardan birini küçük düşürmeye yönelik bir tavır olduğunu görüyoruz. “Biz ana vatan olarak her türlü sanat-kültür kaynağını sizlere temin ederiz ama buna karşılık sizden de bir şey istemeyiz” söylemleriyle, bu tek taraflılıkla irademiz de elden alınır. Bunun öteki adı da empozedir. Daha geçmişten beri kültür-sanat ve sanatçıya yönelik empoze tutumu vardır. Sanatçı da gönderirleri yardım da göndeririler, her şeyi göndeririler. Türkiye’yi eleştirirken kendimize de ayna tutmalıyız. Eğitim bakanlığımızda kültüre ayrılan bütçe de her zaman çok düşük seviyelerde tutulmuştur.
Yıllardır biz de kültüre devede kulak bitçe ayırdık. Bunun tarihsel bir süreci vardır. Genel politikalardan çok farklı değil yani.”
Emin Çizenel (Resim Sanatçısı):
“Para arttı, nüfus arttı ama kültür sanata ayrılan kaynak azaldı”
“Çok emek verdik, benim kuşağım kültür sanat üzerine çok emek verdi. Bu toplumun kimliği hafızası belleği oluşurken kültür sanatın ve yaşam kültürünün ne kadar önemli olduğunun bilincindeydik. Ama bu giderek ters orantılı gelişti, para arttı, nüfus arttı ama kültür sanata ayrılan kaynak azaldı. Toplumu farklı seviyede tutabilecek, düşünsel boyutunu besleyen yöne kaynak ayrılmıyor. Bunun böyle olmasını istiyorlar. Ben de bunu hayretle hissediyorum. Kültür Bakanlığı’nın nasıl sınıfta kaldığını ve yeni dayatılan paketlerin içinde hiç yer alamadığını, yer alanların da dini eğitime yönelik kaynakları beslediğini görüyoruz. Sadece Atatürk Kültür Merkezi var, o da yıllardır bakımsız, sürekli gündeme getirdiğimiz halde bir merkezi bile yaşatamıyoruz.
Lefkoşa’da var olan bir merkezi yaşatamıyorken, yenisini yapmıyoruz. Hala her şey döküm saçım. Biz artık marazi insanlar olduk aldgısı doğuyor, artık eleştirmekten usandık, hiçbir şey gelişmiyor.”
Nilgün Güney (Resim Sanatçısı):
“Sanat, ilerici ve aydın görüşler üretir, geri kalmış toplumlar bundan rahatsız olur”
“Sanat, ilerici ve aydın görüşler üretir, bunu da bağnaz toplumlar kabul edemezler. Sanat bünyesinde özgürlükçü düşünceyi de barındırır bunun için geri kalmış ve bağnaz toplumlar veya yöneticiler, bundan rahatsız olurlar. Sanatı desteklemek yerine kösteklemek daha uygun. Bence şu anda yapılan da bu inanışlar üzerinden gidiyor. Öte yandan din sadece insanlar için bir inançtır, ne için ayrılacak bu kanyak bilinmesi gerek.”
Halk Sanatları Derneği (HAS-DER) Başkanı Kani Kanol:
“Türkiye’de din ağırlıklı nesiller yetiştirmeye politikası bizde de uygulanıyor”
“Bu kaynakların nasıl ve nerelere kullanılacağı konusunda henüz netlik yok. Ana başlık olarak baktığınız zaman din veya kültürel içerikli başlıklara genel bakışımız şudur:
Devlet tiyatrosu yandı ve hala daha yapılamadı, bu katkının devlet tiyatrosuna ayrılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu ülkede yeteri kadar cami var. Bunun yerine eğitim, sağlık, kültür alanında ihtiyacımız çok fazla. Neden bu tür yatırımlar buna göre düzenlenmiyor? Bu tür anlaşmalarda Türkiye’de din ağırlıklı nesiller yetiştirmeye, örgütlenmeyi arttırmaya yönelik politikalarının bizde de uygulanmasını çok doğru görmüyoruz. Yaşamımıza, kültürümüze ve karakterimize bunlar çok ters. Dolayısıyla bu alanda ayrılan katkı paylarını çok doğru bulmuyoruz.”
Mustafa Kofalı (Sanatçı):
“Bu bir din dayatmasıdır”
“Bunlar ülkenin en ciddi sonuçlarıdır. Bu bir din dayatmasıdır. Toplumuz tarafından çok kabul görmeyen bir sorun bize dayatılıyor. İhtiyacı olan fiziki gücünü yitirmiş sanat binaları yerine fazlaca camiler yapılıyor. Sadece sanat alanında değil birçok alanda farklı bina ihtiyaçları varken ısrarla din üzerine dayatmalar var.
Bir ülkeyi bir şehri tanıtmak istiyorsanız dönün Avrupa’ya bakın, müzeleri, sanat amaçlı inşaları bunun için çok önemli objelerdir. Bizde bunlar yok, yapılması için de bir çaba veya gaile de yok maalesef…”