“Diploma işletmesi” tanımını gazeteci-yazar Mehmet Y. Yılmaz'dan ödünç aldım.

Çok yerinde bir anlatım, ada yarısı için de kullanılabilir.

Genelleme yapmıyorum çünkü iyi üniversitelerimiz de var.

Çok fazla değil sayıları, bu şartlarda, ileriye gitme şansları da epeyce zor…
Ne acıdır “kötü örnekler” onları da yanlarına çekiyorlar.
Biliyorsunuz, bir çürük elma bütün çuvalı bozabilir.
Üstelik “çürük” değil “sağlam” elmalar parmakla sayılırken…

***

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi'ne gittim, geçtiğimiz hafta...

Kaliteyi, nitelikli eğitimi, yüksek standardı gözeten üniversitelerimizden biri olduğunu duyuyorum.

Rektör Halil Nadiri'nin yarattığı istikrar ve gelişim ayrıca dikkat çekiyor.

Üniversiteye gittiğimiz gün rektörle çok fazla görüşemedik, çünkü “YÖK denetimi” vardı.

Türkiye'nin Yüksek Öğrenim Kurumu'ndan denetime geliyorlar.

YÖK denetimine rağmen üniversitelerin çoğu diploma işletmesi olarak hizmet veriyor (!)

Niye?

Çünkü o meşhur lafla, kelin merhemi olsa, kendi başına sürerdi.

Türkiye'de durum bizden de sefil!

"Referans" aldığımız ülke her alanda dökülüyor, hele demokrasi, hele özgürlükler!

Ama ne yapalım, el mahkûm.

Çünkü inatla biz Avrupa'nın, dünyanın, uluslararası toplumun dışında bırakarak, Türkiye'nin kuyruğuna asıyorlar.

“Eğitim ticareti öncelikli olduğu için özellikle genç öğretim üyeleri, araştırma görevlileri neredeyse boğaz tokluğuna çalıştırılıyor” diyor Mehmet Y. Yılmaz, Türkiye’deki durumu anlatırken…
Ada yarısında vaziyet daha bir hüzünlü!
Öğretim üyesinin en temel sosyal haklarını daha ödemeyeni ödül olarak vekil seçiyorlar.

***

Sözü getireceğim yer başka...

YÖK denetimi aslında meşhur "TC-KKTC milletler arası anlaşmaları" sonucu!
Türkiyeli öğrenciyi koruyor, YÖK…
Buradaki üniversiteleri değil!

Peki, bu denetimlerde YÖDAK yani "KKTC"nin yerel otoritesi var mı?

Yok!

Niye yok?

Bilmiyoruz!

Düşünsenize, burada, üniversiteleri planlamak ve denetlemek için bir otorite kuruyorsunuz ama denetimlere bile katılmıyor. YÖK denetim heyeti içine isteseler de giremezler herhalde!

***

"Diploma işletmesi" ağırlıklı üniversite sektörü - özellikle sektör diyorum çünkü toplumun bütünü buraları eğitim değil para kazanma alanı olarak görüyor - çok sürdürülebilir değil.
Avrupa’dan öğrenci gelmiyor.
Türkiye’den gelen öğrenci sayısı giderek azalıyor.
Afrika ülkelerinden gelen öğrenciler var, onların kabul kriteri de bilinmiyor.

Halil Nadiri hocamıza şunu sordum, “Bugüne kadar Eğitim Bakanlığı ya da YÖDAK’tan herhangi birisi gelerek, herhangi bir öğrencinin dosyasına baktı mı?”
Bakmadı!
Böyle bir kontrol de olmadı.