“Dipte olduğumuzu anlamak için, ekonomist olmaya gerek yok”
“Ekonominin bozukluğunu tek hissetmeyen kundaktaki bebek” diyen Ticaret Odası Başkan Vekili Aziz Limasollu, hükümetin hükmedemediğine, insanların yarın endişesine işaret etti…
Ödül AŞIK ÜLKER
Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) Başkan Vekili Aziz Limasollu, ekonominin içinde bulunduğu durumu anlatmak için ekonomist olmaya gerek olmadığını, şu anda dipte olunduğunu söyledi.
“Ekonominin bozukluğunu tek hissetmeyen kundaktaki bebektir” diyen Limasollu, “Dipte olduğumuzu düşünüyorum, hükümetin hükmedemiyor olması, insanların yarın endişesi olması... UBP dün de UBP idi, bugün de UBP. Giden bakan başka söyler, gelen başka söyler. Aynı partinin bakanları farklı konuşur, vatandaş bunu kabul etmez. Eminim, bugün sandığa gidilse vatandaş bunun hesabını sorar. Herkesin cebi yanıyor. Şimdi artık çocuklarımız bu kısır döngünün içerisinde, gençlerimizi ülkede tutamıyoruz” diye konuştu.
Limasollu, yaşanan hükümet krizini “vatandaş yaparken, oy kullanırken, küçük çıkarlar uğruna oy verirken düşünmemekten veya ‘hiçbir şey değişmeyecek sandığa gitmiyorum’ların birikimi” olarak nitelendirerek, sandığa gitmeyenlerin şikayet etmemesi gerektiğini söyledi.
Limasollu, “Bir şeyden şikayet edeceksek, önce tarlayı süreceğiz, ekeceğiz ve sulayacağız ki doğru ürünü alabilelim. Biz ne ekerken, ne sularken bakıyoruz ama sonra hasat ederken başında duruyoruz ve üründen memnun olmuyoruz” dedi.
Türkiye ile imzalanan İktisadi ve Mali İşbirliği Protokolü’nde öncelikle uygulaması kolay maddelerin hayata geçirilmesi gerektiğini kaydederen Limasollu, “Biz ev ödevimizi tam yapmalıyız, projeleri kendi kurallarımıza göre, kendi mühendislerimizle, mimarlarımızla uygulamalıyız. Ev sahibi olduğumuzun farkına varıp, ona göre hareket etmeliyiz. KKTC’nin en büyük eksiği budur. Türkiye ile iyi ilişkilerimiz var ama kendi kurallarımızı koymalıyız, ağırlığını koymalıyız. Her şey düzelir, karamsar değilim. Doğru adımlar atarsak, her şey düzelir. Şu anda yerde sürünüyoruz, bir filizlenme olduğunda moral ve motivasyon olur” diye konuştu.
“İngiltere’de farklı imkanları zorlayacağız”
Soru: KTTO Londra’da bir ofis açtı. Bu ofisle ne amaçlanıyor?
Limasollu: Bildiğiniz gibi Brüksel’de bir ofisimiz var. Orada biraz siyasi bir mücadele veriyoruz, AB’nin içinde olmaya çalışıyoruz. AB’de hep bir mücadele içerisindeyiz ama siz de takdir edersiniz ki esas oyuncu biz değiliz, bir çok etken var.
Aslında bizim bağımız Ankara’yla, Ankara’da bir ofis açma kararını bir önceki dönemde, Fikri (Toros) Bey başkanken almıştık ve açtık. KTTO olarak pek çok konuda yol alıyoruz. Devlet destek verse, çok avantaj sağlayacağız, özellikle Ankara’da çok etkiliyiz.
Brexit sonrasında gözümüzü İngiltere’ye çevirdik. Hükümetin bu konuda hareket etmediğini görünce biz harekete geçtik. Ciddi boşluklar var. Ekonomik örgütler olarak hep birlikte hareket etmeye ve yola birlikte çıkmaya karar verdik. KTTO tanınmış bir örgüt, İngiltere bizi muhatap alınca, bu işin lokomotif bacağının KTTO olduğunu gördük. Sonuçta ofisi KTTO olarak açtık. Ben İngiltere ofisinden umutluyum. İş hayatındaki başarıda sosyal ilişkilerin önemine inanıyorum. İngiltere’de çok sayıda Kıbrıs Türkü var. Buraya sık sık gelen ve sorunlar yaşayan insanlarımız var. Bunun yanında orada ülkesini unutmuş gençler var. Ofisimiz bir köprü vazifesi üstlenecek diye düşünüyorum. Buradan İngiltere’ye gönderebileceğimiz ürünler var. Kısa sürede bu konularda ilerleme sağlayabiliriz. İyi bir çalışma yaparsak çocuklarımızın da faydalanabileceği birçok bağlantı oluşturabileceğimizi düşünüyorum. İngiltere AB dışında olduğu için farklı imkanları zorlayacağız. Bunun da buradaki ekonomiye katkısı olacağını düşünüyoruz.
Soru: Şu anda ülkenin içinde bulunduğu durumu, ekonomiyi nasıl tanımlarsınız?
Limasollu: Buna uygun bir şey bulmak çok zor diye düşünüyorum. Günay (Çerkez) Bey’in başkanlığı döneminde, az gelişmiş ülkelerde konferanslar vermiş bir çok akademik insan getirdik. Bunlardan biri 66 ülkede yazdığı tezler uygulanmış ve meyveler almış bir profesördü. Kendisinden 66 ülkedeki deneyim ve tecrübeleri ışığında KKTC’yi değerlendirmesini istediğimizde, oralardaki kriterlerin hiç birini bizde görmediğini söylemişti. Örneğin az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki sorunlardan biri, siyasilere ulaşamamadır. Bizde her hangi bir siyasiye bir telefonla ulaşabilirsiniz. Bir mesaj atarsanız size dönmezse, bir başkası vasıtasıyla bir şekilde ulaşırsınız. Fakat sonuç, yok. Biz hükümet edenlere ulaşıyoruz fakat nedense bizim onlara aktardıklarımıza, fotoğrafın geneline değil, kişilerin bireysel sorunlarına odaklanıyorlar. Süleyman dayının torunu geldi, onu nasıl yerleştirecek? Mehmet’in kaynı iş istedi, ona işi nasıl verecek diye düşünüyorlar. Bireysel sorunlara odaklanıyorlar ve genel durumu gözden kaçırıyorlar.
“TL kullandığımız için artışlar fiyatlara katlanarak yansır”
İçinde bulunduğumuz durumu anlatmak için ekonomist olmaya gerek yok. Günlük hayatta marketten bir su, ekmek alırken durumu görebiliyorsunuz. Benzin aldığınızda, depo bugün 400 TL’ye dolarken, bu rakam yarın 460 TL olabiliyor, birkaç ay içerisinde 800 TL olabiliyor. Elektrik faturalarında neler yaşadığımızı biliyorsunuz. Ekonominin bozukluğunu herhalde tek hissetmeyen kundaktaki bebektir.
Pandemi de pek çok şeyi kötüye götürdü. Dünyanın birçok yerinde sorunlar var ama bizdeki kadar başı bozukluk hakikaten dünyanın hiçbir yerinde yok. Emtiya fiyatları her yerde arttı. Biz bir ürünü ithal ederken, 10 dolara aldığımız ürün 12-14 dolar olabilir, %10-20 artabilir. Maalesef TL kullandığımız için bu artışlar fiyatlara katlanarak yansır, bu da gerek ithalatçıyı, gerek tüketiciyi, gerekse sanayiciyi yoruyor. Ciddi bir moral düşüklüğü var. Önemli olan alım gücüdür, hükümet edenlerin, başarıp bir hükümet kurarlarsa, bunu aşması lazım. Devletin gelirlerini artırmak gerekir, bunun için kaynaklarımız var.
Ülkemizde bitmek tükenmek bilmeyen iskan sorununa bir sorun daha ekledik. Haritaların uydudan ele alınması ve Türkiye'yle uyumlaştırılması adına bir çalışma yapıldı. Uyduyla, arazide yapılan ölçüm arasında bir fark oluştu. Komşu parsel bizim evimizin sınırına kadar gelmiş olabilir, bazı kaymalar oldu. Örneğin 2015-2016’da biten bir projede 52 kişi oturuyor ve bahsettiğim sınır ihlalinden dolayı kimse tapusunu alamadı, avukatlar vasıtasıyla satışlar yapılıyor. Sınır ihlalleri konusunda da bir komisyon oluşturulabilir ve bu sorunlar çözülür. CTP döneminde Gary John Robb mağdurları olmuştu, o dönemde Başbakanlık bir heyet oluşturdu ve süratli bir çalışma ile mağdurların sorunları çözüldü. Şimdi yetkililer sadece bunu yapsa devlet kasasına yüklü miktarda para girer. Tapu harçları da düşürülürse elden ele satışlar kayıt altına alınacak ve devletin bundan geliri olacak.
“Yöneticilerimizde söylem var ama eylem yok”
Aslında yöneticilerimizde söylem var ama eylem yok. Mühim olan bilmek değil, uygulayabilmektir. Bizim siyasiler öyle güzel anlatıyorlar ki, “her şey süper, bir an evvel göreve gelsinler ve yapsınlar” diyoruz ama göreve gelince “mevzuata uymaz, yasa buna el vermez” deyip işin içinden sıyrılıyorlar. Bu bizi hakikaten üzüyor. Gerçekten çalışmak isteyen veya çalışan kişiler de kısa süreli hükümet dönemlerinde maalesef projelerini hayata geçiremiyor ve bu konuşmalarımızla bazı siyasilerin ya da bürokratların da hakkını yemiş oluyoruz.
“Ektiğimiz ekinler hiç yeşermedi”
Soru: KTTO 3 yıllık orta vadeli kalkınma programı hazırladı. Bu program ne kadar dikkate alındı?
Limasollu: Bu programı gündeme getireli bir yıl olmadı ama bu sürede çok sayıda hükümet gördük. “Bunu yapacak” diye ümitle sarıldığımız kişiler oldu ama maalesef ektiğimiz ekinler hiç yeşermedi ya da yeşerir gibi oldu ama devamı gelmedi.
“Projeleri uyumlaştıralım, kontroller yerel firmalar tarafından yapılsın”
Soru: Piyasaya para akması için ne yapılabilir?
Limasollu: Yurtdışından buraya gelenleri iyi ağırlayabilir ve ellerindeki dövizi bir şekilde ekonomiye katabilirsek yükseleceğiz. KTTO bunu tek başına yapamaz. Kamudaki mesai saatlerinin özel sektörle uyumlaştırılması gerekir ama ne yazık ki şu anda muhatabımız bir hükümet yok ve pazartesi memur öğlene kadar çalışacak. Mevcut mesai saatlerine uyum da denetlenmiyor. Nasıl yükseleceğiz?
Bazı projeleri Ticaret Odası üzerinden yürütmenin de uygun olduğunu düşünüyorum. Türkiye’den su getirme projesinin içinde bulundum. Bu projeyi Türkiye'deki bir şirket almıştı, buradaki şirketlerle de işbirliği yaptı. Birebir yaşadığım ve başardığımız bir iş olduğu için bunu anlatmak isterim. Türkiye’den gelen firma ile önce tartıştık, projeyi burada uygulayamayacaklarını söyledik çünkü bizim elektrik voltajımız farklı, kendi kurallarımız var. Bunların aşılması kolay görülebilir ama değil. Kolay olsaydı Acil Durum Hastanesi’nde aşılırdı. Acil Durum Hastanesi hala geçici elektrikle çalışan ve bir çok konuda ülke standartlarına uyumlaştırılmamış bir yerdir. Su projesinde elektrik projelerini bizim kurallarımıza göre uyguladık. Buradaki ilgili dairelerle gerekli yazışmaları yaptık, imzalattık. Sonra bizim şirketimizin projesi Ankara'da mühürlendi ve projeyi uyguladık. Bugün bakım ve onarımı yapılıyor, su projesinde elektrik sorunu olduğunu duyamazsınız. Şimdi de Türkiye’nin hastane yapacağına dair projeler olduğu konuşuluyor. Türkiye’deki temaslarımızda da söylüyoruz, projeleri KTTO’ya verin, mimar ve mühendislerimiz vasıtasıyla uyumlaştıralım, kontroller yerel firmalar tarafından yapılsın, o zaman problem yaşanmaz. AB projelerinde de böyle yapıyoruz. Devletin de bize destek çıkması lazım ama mesai saatleri bile özel sektörle uyumlaştırılamıyor.
“Çok küçük dokunuşlarla günlük yaşam düzene sokulabilir”
Soru: Az önce siz de bahsettiniz TL kullanımından kaynaklı olarak sıkıntıları daha fazla hissediyor olma, zamlar, enflasyon, hayat pahalılığı, bunların doğal olarak asgari ücretin artışına neden olması, asgari ücreti ödeyemeyecek işletmeler… Ardından gelen zamlar, hayat pahalılığı… Alım gücü sürekli düşüyor… Bu kısır döngü nerede, nasıl kırılacak?
Limasollu: Biz yabancı işçi çalıştıran kesimiz, ciddi yatırımlar yapıyoruz. Çocuklarımızı yetiştiriyoruz ama çocuklarımız burada TL ödendiği için Rum tarafına gidip Euro almayı tercih ediyor.
Bir yerden başlamak lazım. Tapu harçlarını düşürelim, kasaya para aksın, bununla örneğin Kıb-Tek’in bir santrali finanse edilsin veya zamlar engellensin, tüketiciye yansıması engellensin. Ailede ne yapılır? Anne baba çalışır, küçük bir birikim yapar. Çocukları olacağında yatağını alır, hazırlık yapar. Çocuk evleneceğinde de hazırlık yapılır. Devlet de fonları koyar, bu fonları doğru kullanmak gerekir. Bu kısır döngüyü kıracak olan devlettir. Biz defalarca önerilerimizi hükümetlere sunduk. Çok küçük dokunuşlarla günlük yaşam düzene sokulabilir.
Soru: Türkiye ile protokol imzalandı ama hala açıklanmadı. Siz protokolü gördünüz mü? İçinde neler var?
Limasollu: Biz protokolün imzalanması öncesinde Ankara’daydık. Aslında içeriğini herkes biliyor…
“Ateş olmayan yerden duman çıkmaz”
Soru: Tahmin olabilir ama açıklanmadığı için bilmiyoruz, görmedik…
Limasollu: Üç aşağı, beş yukarı… Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Yazılanlarla protokol yakındır. Mühim olan yapabileceklerinizle başlamaktır. Örneğin bir sınava girdiğinizde önce kolay soruları yapıp geçer puan almaya çalışırsınız, sonra da daha iyi yapmaya çalışırsınız. Sayın Eroğlu protokolleri hep imzaladı ama hiçbirini yapmadı. “Geçmiş hükümetler hiçbir şey yapmadı ama ben bu maddelerden şunları, şu aylarda yapacağım. Taleplerim de budur” demeliyiz. Biz ev ödevimizi tam yapmalıyız, projeleri kendi kurallarımıza göre, kendi mühendislerimizle, mimarlarımızla uygulamalıyız. Ev sahibi olduğumuzun farkına varıp, ona göre hareket etmeliyiz. KKTC’nin en büyük eksiği budur. Türkiye ile iyi ilişkilerimiz var ama kendi kurallarımızı koymalıyız, ağırlığını koymalıyız. Her şey düzelir, karamsar değilim. Doğru adımlar atarsak, her şey düzelir. Şu anda yerde sürünüyoruz, bir filizlenme olduğunda moral ve motivasyon olur.
“Herkesin cebi yanıyor”
Soru: “Yerde sürünüyoruz” dediniz, şu anda dipte miyiz? Yoksa dibin dibi de var mı?
Limasollu: Dipte olduğumuzu düşünüyorum, hükümetin hükmedemiyor olması, insanların yarın endişesi olması... UBP dün de UBP idi, bugün de UBP. Giden bakan başka söyler, gelen başka söyler. Aynı partinin bakanları farklı konuşur, vatandaş bunu kabul etmez. Eminim, bugün sandığa gidilse vatandaş bunun hesabını sorar. Herkesin cebi yanıyor. Şimdi artık çocuklarımız bu kısır döngünün içerisinde, gençlerimizi ülkede tutamıyoruz…
“Protokoldeki kolay maddelerden başlamak lazım”
Soru: Protokolü görüp görmediğinizi açıkça söylemediniz ama “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” dediniz. Çıkan dumanlar sizi endişelendiriyor mu?
Limasollu: Dediğim gibi protokoldeki kolay maddelerden başlamak lazım. Endişe ettiğim yerleri var ama endişe edilenleri biraz geriye ayırırsak ve yapılabilirleri ön plana çıkarırsak elimiz daha güçlü olur. Diyelim ki 13’üncü maaş kaldırılacak, malum böyle bir duman çıkıyor, bu konuşuluyor. Devletin fonları var, hükümetler Ankara’ya “ben bunu bu sene kaldırmayacağım, fonlardan ödeyeceğim. Sizden de bunun için kaynak istemiyorum. Ben bunu devam ettireceğim çünkü benim siyasi istikrarım bu yöndedir” diyebilmeli. Bir dönem 1 kuruş santral katkı payı vardı. Bazı küçük dokunuşlarla bir fon yaratıp bir şeyler çözülebilir.
“Sandığa gitmeyen şikayet etmemeli”
Soru: Bu kadar sorunumuz varken, bu ortamda yaşadığımız bu hükümetsizlik krizini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Limasollu: Açıkçası bunu nereye koymam gerektiğini bilmiyorum… Yaşadıklarımız, vatandaş yaparken, oy kullanırken, küçük çıkarlar uğruna oy verirken düşünmememizin veya “hiçbir şey değişmeyecek sandığa gitmiyorum”ların birikimidir. Sandığa gitmeyen şikayet etmemeli. Bir şeyden şikayet edeceksek, önce tarlayı süreceğiz, ekeceğiz ve sulayacağız ki doğru ürünü alabilelim. Biz ne ekerken, ne sularken bakıyoruz ama sonra hasat ederken başında duruyoruz ve üründen memnun olmuyoruz.
“Özelleştirme yaparak sorunları çözebileceklerini düşünmüyorum”
Soru: Kurulacak hükümetten beklentileriniz nelerdir?
Limasollu: Kısa vadede yapılacak olan işleri bekliyorum. Sınav kağıdında hemen yapabilecekleri var. Öncelikle kamu ve özel sektör çalışma saatleri uyumlaştırılmalı, bütün sorunların anası budur. Ek mesailer düzenlenmeli… Hızlı kaynağın gelebileceği noktalar süratle hayata geçirilmeli ve oradan ilerlenmeli. Özelleştirme yaparak sorunları çözebileceklerini düşünmüyorum. Kurumlarımıza sahip çıkmalı ve oralarda doğru kişileri görevlendirmeliyiz.