DİREN HAYAT
Size de olur mu bilmem… Kayboluyorum bazen belleğin labirentlerinde… Çağrışımlar birbirini tetikliyor ve uçsuz bucaksız anılar silsilesinde yolumu şaşırıyorum. Geçmişe dair sayısız iç burukluğu, suçluluk duyguları eşlik ediyor bu derin düşünme hallerine… Böyle dönemlerde şiirden başka bir şey yoktur beni elimden tutup da çöktüğüm o diplerden çıkaracak… Kolay gelmez ama o beklenen şiir… Hayat öyle ablak ablak bakar yüzüne… Boşluk ve hiçlik duygusu sırıtıp durur… Başka bir âleme taşınmak gerekir şiire kavuşabilmek için. Hayatın sırrını çözmüş gibi dolananlara, dünyada her şey yolundaymış gibi kendine bir rota tutturmuş yürüyüp gidenlere hayretle bakarım böyle zamanlarda…
Yeni bir gün başlamıştır sonuçta… Yapılması gereken onlarca iş vardır hayatı idame ettirebilmek için… Benim içinse bir iç sıkıntısına dönüşür yaşamak… Sorgulayıp dururum her şeyi… Parçası haline getirildiğimiz düzenlere bakarım ve kasvet basar… Bütün bunlardan kaçmak için aşka, şiire sığınılmıştır hep… Aşksızlık halinin huzurlu ve iyi olduğunu düşünmeye yeltendiğin anda düşersin işte o anlamsız boşluğa… Bir yücelik, güçlü bir tutku yoksa durgun suların boğucu kederine teslim olunacaktır çaresiz…
Kıbrıs Eylüllerim buna benzer geçmiştir genelde… Bir yandan doğanın ve hayatın getirdiği bir tazelik, bir yandan da bir köşede sahipsiz bırakılanın, haksız edinilmiş ve el atılmamışın çürüme halidir Kıbrıs’ın kuzeyinin anımsattığı... Haysiyet iddiasıyla kanla kirletilen ellerin Lady Machbet kâbusudur. Güneyde ise bir yas evini sürdürmenin inadı yaşama tutkularıyla çatışır... Kibir ve inkâr anıların kederiyle boğuşurken mağdurluk öfkesi zulme ve nefrete doğru evrilir.
Bütün bunları görmezden gelip kendimi doğanın ve dostluğun müziğine bıraktığım, ruhuma huzurlu alanlar açtığım olmuştur kuşkusuz. Ama şu diş ağrısı gibi ara ara bünyeyi yoklayan “Kıbrıs Sorunu “ yok mu, işittiğim anda dengemin bozulmaması imkânsızdır. Görüşeceklerdir, bininci kez konuşacaklardır… Bir ülkeyi birleştirir gibi değil ama bir şirket kurmaya çalışır gibi… Hırs ve nefretle, birbirlerini yenmek için, daha fazlasını koparabilmek için görüşeceklerdir. ”Onlar ve biz” üzerine demeçler verilecektir. Taktiklerle, kurnazlıklarla görüşeceklerdir. Televizyonlarda bir takım kravatlı adamlar “ Kıbrıs Sorunu” üzerine tartışıp duracaktır. Ne zamandır eksikliğini hissettiğimiz o fotoğraflar yine belirecektir ekranlarda… Yeniden heyecanlara, bir şeylerin değişeceği umuduna kapılmamız bile mümkündür.
Böyle bıkkın ve umutsuz göründüğüme bakmayın. Birden değişebilir benim ruh halim… İçimde gizli mutluluk baloncukları vardır. Küçücük bir heyecan harekete geçirebilir onları…
Bu kafa karışıklığım, bu yönsüzlük halim gelip geçici de; hayat neden benzer konularda tekrar tekrar sınıyor beni, onu aklım almıyor… İnsanın derinlerinde onu hep aynı hatalara sürükleyen bir çocukluk düğümü var sanki.
Kendi korunaklı çevremizde yaşarken birden başkalarının unuttuğumuz bakış açılarıyla karşılaşıp sersemleriz ya; Hala bunu nasıl yaşayabildiğime şaşıyorum… Sırrına çoktan varılmış bazı insanlık durumları her seferinde neden etkiler ki böyle insanı…
Kendi küçük gruplarımız içinde vakit geçirdiğimiz, sürekli bize benzeyen bizim gibi düşünenlerle iletişimde bulunduğumuz için böyle oluyor bu… Beğenilip onaylandığımız bir çevreyle geçiyor zamanımızın büyük bölümü… Bizimkinin dışında bazı hayatlar, farklı paradigmalar olduğunu unutuyoruz kimi zaman…
O karşılaşma trajik oluyor işte… Bize benzemeyenlerin yargıları içimizi acıtabiliyor… O tarz insanlardan uzak duruyoruzdur da bize ulaşabilmelerinin çeşitli yöntemleri var sonuçta… Bize dair yorumları bir biçimde geliyor bilgimize.
Hayat ne getirirse getirsin onunla başa çıkabilirim inancını da veriyor bana şu bellekte kaybolma halleri… Neler yaşamışım ve hala ayaktayım düşüncesi kanımı yeniden ateşleyebiliyor.
Geçmiş büyük bir uğultuya dönüşüp geçiyor sonuçta… Ondan uzaklaşıyoruz sürekli, bize anımsamalar olarak seslenip dursa da… Bugün ve gelecek diye bir umut hep var en azından…
Kim bilir daha neler gelecek başımıza? Ne olursa olsun direnmek lazım işte… Sizlerle şu Pazar sohbeti iyi geliyor böylesi zor zamanlarda… Bugüne ve geleceğe iyi bakalım derim ben… Geçmişin onları kandırmaya çalışan sözlerine kulak vermeyelim.