Diren Özdoğal, Lefkoşa Sanat Tiyatrosu’nu anlattı; “Özgür bir sahne için kurulduk”
Diren Özdoğal, Lefkoşa Sanat Tiyatrosu’nu anlattı; “Özgür bir sahne için kurulduk”
Simge Çerkezoğlu
Diren Özdoğal henüz çok genç, 26 yaşında bana kalırsa daha yolun başında. Yine de hayata karşı adı gibi Diren’gen duruşu var. İdealist, ne olursa olsun, tiyatro yapmaya kararlı. Bu yolda yaptığı hiçbir fedakârlık onu rahatsız etmiyor, yerindirmiyor. Hatta onun için fedakârlık olarak bile algılanmıyor.
“Hayatımı kazanmak için ne iş olursa yaparım yeter ki akşamları tiyatro yapabileyim” diyerek, bir gün “kendi yağıyla kendi ciğerini kavuracak” bir tiyatronun hayalini kuruyor…
LEFKOŞA SANAT TİYATROSU’NUN KURULUŞU
“Özel tiyatrolar toplum için birer alternatif olmakla birlikte, hiçbir yere bağı olmayan özgür sahnelerdir. Biz bunun için kurulduk, bunu başardık”
2008 yılında Halil İbrahim Demir, Erdem Okta ve Diren Özdoğal tarafından Kurulan “Lefkoşa Sanat Tiyatrosu” günden güne daha fazla seyirciye ulaşmaya ve adından sıklıkla söz ettirmeye başladı. Tiyatronun kuruluş sürecini ve bu günlere nasıl gelindiğini Diren Özdoğal’dan dinleyelim.
“Halil İbrahim Demir ve Erdem Okta Türkiyeli’ydi ve zaman içinde ülkelerine dönmeyi, hayatlarına orada devam etmeyi seçtiler. Bense Lefkoşa Sanat Tiyatrosu’nu yaşatmaya ve devam ettirmeye karar verdim. Kuruluşumuzdaki esas amaç devlet ve belediye tiyatroları yanında dünyada ve Türkiye’de de örneklerini gördüğümüz özel tiyatroların varlığıydı. Bu tiyatrolar toplum için birer alternatif olmakla birlikte, hiçbir yere bağı olmayan özgür sahnelerdir. Biz bunun için kurulduk. Bunu başardık.” Aradan bunca yıl geçmesine karşı Diren tiyatroyu resmen kurmak için verdiği bürokrasi savaşını kızarak hatırlıyor. Bir yıla yakın özel tiyatronun ne olduğunu anlatmak için çabaladığını söylüyor. Anlattıklarından özel tiyatronun ne olduğunu insanların bilmediklerini ve tiyatroyu bile ticarethane gibi algıladıklarını anlıyoruz.
“O günlerde tiyatroyu açmak için illa ki bir adres göstermemiz isteniyordu. Oysa bizim bir sahnemiz yoktu. Hala da yok. Bir sahneye sahip olmak çok da kolay bir şey değil zaten. En sonunda evimi adres olarak göstermeye karar verdim. Bu sefer de evde mi tiyatro yapacaksınız denildi. Evet, dedim oda tiyatrosu yapacağız. (gülüyoruz) İlk başta ona da inanmadılar, yok öyle bir şey olamaz dediler ama ben direndim ve bunu mümkün kıldım. Bu süreç yaklaşık bir yıl sürü.”
Böylece 2009 yılından bu yana gerek Arabahmet Kültür Evi’nde gerekse de bar oyunları ve okulları dolaşan çocuk oyunları ile Lefkoşa Sanat Tiyatrosu özel bir tiyatro olarak toplum tarafından kabul görmeye başladı.
TİYATROYA GÖNÜL VERENLERLE ÇİZİLEN BİR YOL
“Dünyanın en iyi ülkesinde en iyi işi yapıyor dahi olsanız ülkenizde bir şey yapamıyorsanız hiçbirinin tadı yok”
Benim gibi tiyatro okuyan, tiyatroya gönül veren arkadaşlarımla bu yola baş koyduk diyen Diren Lefkoşa Sanat Tiyatrosu genelinden kendi özelini, yaşam deneyimlerini paylaşıyor.
“2010 yılında Yakın Doğu Üniversitesi’nde Sahne Sanatları Bölümü’nü tamamladım, ardından her mezun gibi ben de İstanbul macerasına atıldım. Yaklaşık bir yıl İstanbul’da Haluk Bilginer’in tiyatrosunda çalıştım. Anladım ki dünyanın en iyi ülkesinde en iyi işi yapıyor dahi olsanız kendi ülkenizde bir şey yapamıyorsanız hiçbir şeyin tadı yok. Böylece yeniden Kıbrıs’a döndüm. Alternatif bir ses çıkarmak adına da burada tiyatro yapmaya karar verdim.”
Diren de yolun başındaki pek çok sanatçı gibi hayatını tiyatro ile idame ettiremiyor. Sanat bu ülkede karın doyurmuyor. Tiyatrodan asgari ücret dahi kazanamıyor. Şu an hamburgercide çalışıyor ancak o bunu çok umursamıyor. Onun için esas olan işten çıktıktan sonra tiyatro yapabilmek ve bir gün onun deyimi ile “kendi yağı ile kendi ciğerini kavurabilecek” bir tiyatroya sahip olabilmek. Diren bu yolda emin adımlarla ilerliyor ve Lefkoşa Sanat Tiyatrosu artık Lefkoşa’ya sığmıyor.
LEFKOŞA SANAT TİYATROSU ARTIK HER ŞEHİRDE
Bu güne kadar sadece Lefkoşa’da sahne alan LST, yeni sezonda diğer ilçelere hatta köylere de giderek tiyatroya gidemeyen insanların ayağına tiyatroyu götürmeyi hedefliyor. Bana göre çok önemli bir misyon üstlenen LST, daha geniş kitlelere seslerini duyurmaya hazırlanıyor.
“Önümüze hedef koyduk. Yirmibeş köyde ve beş ilçede oyunlar oynayacağız. Toplam otuz büyük oyun, sayısız bar oyunu ve en az iki çocuk oyunuyla sezonu kapatacağız. Çocuk oyunlarımızdan birini belirledik, “Uçan Semsiye” olacak ve oynamaya başlıyoruz. İnanıyorum ki tüm bunları yaparsak ekonomik olarak da ayakta kalmamız çok daha kolay olacak.”
POLİTİKA VE TİYATRO AYRILMAZ İKİLİ
“LST olarak dertlerimiz var, bunun için de tiyatro yapıyoruz. Oyunlarımızı; sözünü sakınmayan, açık konuşmaktan yana ve oldukça sol tabanlı yazarlardan seçiyoruz. Onların oyunlarını sahneliyoruz”
Her insan kendi politik görüşüne göre hayatına bir yol çizerken elbette güçlü bir sanat olan tiyatronun da politikadan uzak olması düşünülemez. Lefkoşa Sanat Tiyatrosu’nun da bu anlamda kendine özgü duruşu var. Diren, sözleriyle tiyatro olarak çizdikleri yolu çok güzel özetliyor.
“Ankara Tiyatrosu ve Moskova Tiyatrosu’ndan esinlenerek Lefkoşa Sanat Tiyatrosu olarak bizler de kendimize şekil verdik. Bilenler biliyordur her iki tiyatro da kendi ülkelerinde çok önemli politik tespitler yapıyorlar. Bizim seçtiğimiz oyunların da hepsi toplumsal gerçekçi tavırla seçiliyorlar. Toplumun sorunu vardır ve ona en iyi öneriyi getirebilecek oyun bu olabilir diyerek yola çıkıp, seçimlerimizi ona göre yapıyoruz. Her tiyatronun olduğu gibi bizim oyunlarımızın da bir derdi var. Bizim oyunlarımız biraz daha sivri, sözünü sakınmayan, açık konuşmaktan yana olan ve oldukça sol tabanlı yazarlara ait. Herkese ulaşmak için oyun oynamıyoruz. Aksi taktirde kendi yolumuzdan şaşmış olurduk, bunu da hiçbir zaman istemedik.”
BARDA TİYATRO YAPMA FİKRİ
“Bar tiyatrosu bu sanatın klişelerini dışlıyor. İnsanlar rahat şekilde oturuyor, içeceklerini içiyor, arada arkadaşlarıyla konuşuyor ve aynı zamanda oyun da izliyor. Bu ayrıca enteraktif de oluyor böylece seyirci oyuna dâhil edilebiliyor”
Barda tiyatro izlemek çok farklı bir o kadar da keyifli bir deneyim. Hem sanatsal oyun izliyorsunuz, hem de ohhh rahatça oturuyor bir şeyler içiyor ve oyuna dahil olabiliyorsunuz. Bar tiyatrosu modelini ülkemizde Lefkoşa Sanat Tiyatrosu başlattı. Merak ediyorum ve Diren’e soruyorum başka ülkelerde de bu tarz tiyatro yapılıyor mu? Biz yine biraz geç mi keşfettik diye. Gülüyoruz ve Diren anlatmaya başlıyor.
“Dünyada uzun yıllardan bu yana bar tiyatrosunun örnekleri bulunuyor. İngiltere’de başladı Ankara’da Mahşer-i Cümbüş bunun en iyi örneklerindendi. Bugün İstanbul’da, Beyoğlu’nda sadece tiyatro yapmak için açılan barlar dahi var. Normalde tiyatronun mantığı açıktır. Seyirci gelir oturur, ses çıkartmaması gerekir. Hatta öksürürken bile utanmalıdır. Tiyatro sanatına bu klişeler hakimdir. Oysa bar tiyatrosu tüm klişeleri dışlıyor. İnsanlar rahat şekilde oturuyor, içeceklerini içiyor belki arada arkadaşları ile de bir şey paylaşıyor ve bu arada oyunu izliyor. Bu ayrıca enteraktif bir şey de olabiliyor ve seyirci zaman zaman oyuna da dâhil oluyor.”
ARABAHMET’İN PERDELERİ KAPALI (MI)?
Arabahmet Kültürevi en fazla Lefkoşa Sanat Tiyatrosu ve Baraka Kültür Merkezi tarafından kullanılan bir sahne olmak yanında biz Lefkoşalılar için de çok özel bir mekandı. Şimdi merak ediyorum acaba Arabahmet’in perdeleri hem bize hem de özel tiyatrolara kapandı mı olacak… Elbette bunu zaman içerisinde göreceğiz ancak Diren’in bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum. O bu konuda biraz umutsuz gözüküyor…
“Arabahmet Kültür Evi belediyeye ait kurumsal bir yapıydı. Elbette biz mekânın iyileştirilmesini çok istedik. Ancak günün sonunda bir de baktık peşkeş gibi Girne Amerikan Üniversitesi’ne verildi. Bu noktada sorulması gereken çok soru var. Amaç iyileştirmek ve para kazanmaksa neden başka kurumlara verilmedi de bunun için Amerikan Üniversitesi seçildi. Kimseye sormadan, danışmadan başkalarından istek almadan neden onlara verildi. Oysa biz orayı iyileştirmek için de kendi içimizde çok çaba göstermiştik. Elbette bir üniversitenin yaptığı yatırımı yapamazdık ama sonuçta orası sizin, benim ve halkındı. Halka ait olan bir şey halka sorulmadan GAÜ’ye veridi.”
Arabahmet’e dair yaşanan bu süreç biraz da işin politik yanı ancak Diren’e göre bu işin bir de sosyal yanı var.
“Tiyatrocuyum, sanatçıyım, aydınım diyen hatta ben tiyatro sanatçısı değil tiyatro savaşçısıyım diyen kişiler dahi bu mekâna sahip çıkmadı. Ne devlet ne de belediye Arabahmet mücadelemize destek olmadı. Önemli bir sanat merkezimizi böylece kaybettik. Kullanıp kullanamayacağımız da hala belirsiz. Ortaya bir tepki koyduk. Tepkimizin de arkasında duracağız ancak yine de iddia ettikleri gibi Arabahmet bizim gibi amatör tiyatrolara ücretsiz açılacaksa elbette kullanacağız. Gerekirse onlara karşı olan sesimizi de onların aracılığı ile duyuracağız”
Bizler de tüm mücadelelerinde ve etkinliklerinde Lefkoşa Sanat Tiyatrosu’nun yanında olmaya devam ederken, Diren gibi gençler olduğu sürece daha güzel günler görebileceğimize inanıyoruz. Umutlanıyoruz…