Direne direne
Descartes’ın ‘Düşünüyorum öyleyse varım’ ile ‘cehalet mutluluktur’ sözleri arasında gidip geliyor düşüncelerim.
Düşündükçe doğru bulunur mu? Aradıkça ulaşılır mı mutluluk denen uzak adaya?
Düşünmeyenler mi daha mutlu yoksa? Doğru mutluluktan çok maraz mı yaratır insana?
Okuduklarımız, dinlediklerimiz, her gün ayrı bir aşağılama şeklinde yağıyorsa üstümüze, şimdi sırası mıydı deyip konuyu kapatmak mı en doğrusu?
‘Biz kendi işimize bakalım, Kral çıplak demek kime ne fayda getirmiş bugüne dek’ diyerek demokrasi oyununa devam etmek mi?
Doğru söylüyorsun ama bunlar dile getirilmemeli diyen büyükleri dinlemeliyiz belki de. Bilmeli ve susmalıyız. Korkmalıyız savrulan tehditlerden, demokrasimiz yerle bir edilirken susmalı, yutkunmalıyız tek!
Düşünebiliriz, tükendiğimizi, aşağılandığımızı. Kendi ülkemizde başkalarının söz hakkı olmaması gerektiğine içten içe de inanabiliriz, sorun yok.
Dünyanın liderimiz olarak tanıdığı kişiye atılan bitmek bilmez çamuru sineye çekebiliriz, yokmuş gibi davranabiliriz, bile bile davasının, davamızın haklılığını, bile bile salt çamur olduğunu.
Daha mutlu olur muyuz o zaman? Daha huzurlu belki bir süreliğine, kısa bir süre. Gözlerimizi yumup gerçeğe ‘mış’ gibi yapabiliriz bir süre daha.
Kavga etmek mi daha sürdürülebilir, sineye çekmek mi yoksa?
Yarın bizim için geldiklerinde, ki görünen köy kılavuz istemez diye de bir söz söylenmiş, biliyoruz doğruluğunu, karşı çıkacak kimse kalmayacak. Yine mi sineye çekeceğiz?
Birlik, mücadele, dayanışma diye haykırırken meydanlarda, direne direne kazanacağımızı düşünüyordum. Yanılmış olabilir miyim? Sol yumruğumu cebime saklayıp ıslık çalmak zamanı mı zaman?
Düşün düşün bulur muyum doğruyu? Ben düşünürken saldırılar devam ediyor, yalanın bini bir para. Kızıyorum, Cumhurbaşkanıma, onun şahsında, benim kimliğime yapılan bu saldırılara çok kızıyorum. Bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim diye tekrarlasam da sürekli kendi kendime, kızıyorum işte, hazmedemiyorum.
Yazdıklarıma yorumlar gelmeye başlıyor derken Türkiye’nin farklı illerinden. ‘Kan döktük vermeyiz, sen kimsin ki barış istiyorsun Kıbrıs’ta’ diye sorguluyor beni hayatında Kıbrıs’a adımını atmamış, belki haritada yerini bulmakta zorlanan kahraman Türk erkeği. Benim gibi hadsizlere Kıbrıs tarihi dersi vermeyi kendine görev edinmiş, eksik olmasın.
Yanımızda duran, ‘gölge etmeyelim başka ihsan istemiyorlar bizden’ diyebilen, bu cesareti gösteren tek tük Türkiyeli dostlara ve bu saldırıları dimdik göğüsleyip haklarıma, sesime, demokrasime sahip çıkan yerli dostlara selam olsun.
Yanılmadık biliyorum, direne direne kazanacağız. Doğru olan, haklı olan kazanacak ve bu kararı biz vereceğiz. Başkalarına tabii ki de verdirtmeyiz.