DİRENİŞÇİLER
Gücü eline geçirenin bir düğmeye basarak her şeyi yok edebileceği distopyalar var ya; aslında çok da uzak değiliz oralardan. Türlü manipülasyon, sahte haber arasında, bağlı gözlerimiz ve ellerimizle yolumuzu bulmaya çalışıyoruz adeta. Bir kürede yaşadığımızı bize çarpıcı biçimde hatırlatan salgın, iklim krizinin artık bir spekülasyon olmadığının hayatlarımızı sarsarak belirginleşmesi araba farı karşısındaki şaşkın tavşana dönüştürmüş durumda bizleri. “Üstün tür” olarak doğa ve diğer hayvanlar üzerinde kurduğumuz hükümranlığın çatırdadığını hissediyoruz.
Kendi küçük dünyalarımız içinde boğuştuğumuz her şey, yeni yeni keşfedilen boyutlarıyla bir toz zerresi bile olmadığımız bu evrende değişik bir anlam taşıyor artık. Ya yıkıp yok edip can alanlardan ya da iyileştirip yeni baştan yaratanlardan, can verenlerden olacağız. Hayatın her küçük biriminde buna dair bir tavır alış söz konusu artık. Ya kalp kıracağız ya da mutluluk sunacağız başkalarına. Bu kadar yalın değil elbet, öncelikle hayatta kalmaya çalışıyoruz bunca kargaşa içinde. Bizi fiziksel, ruhsal anlamda yok etmeye çalışanlara karşı direniyoruz. Ne kadar cömertsek kendimizi sömürülmeye de o kadar açmış oluyoruz sistemin çarkları arasında. Ne kadar başarılıysak o kadar tetikliyoruz ayağımızı kaydırmak isteyenleri. Kalbimiz ne kadar temizse o kadar çekiyoruz lekeyi.
Her şeye lanet edip kendini sistemin dışına atmış insanlar var ya sadece gemisini kurtaran kaptan olma hali, bir avuntu kimi zaman onların durumları. Sistemin dışındaki alan da daralıyor, yeraltı bile yer üstünde artık. Gizlenecek bir yer kalmamış dünyada. Kendi küçük ütopya alanını yarattım sanıyorsun ama bir sel süpürüp götürüyor onu. Steril bir alan, bir masumiyet sığınağı yok artık. Düğmeye basacak olanın sisteminden kaçabilirsin ama onun bir gün çevreye yayacağı zehirli gaz seni de bulacaktır sonuçta.
Her durumda bir direniş imkânı var elbette. Bugünün erdemi bir direnişçi olmak belki de. Olup bitene gözünü kapatmış, kendi çıkarı için ödünler vermiş biri olmaktansa bir direnişçi olmak... Yenilmek büyük bir olasılık ama yenik bir direnişçi olmak da teslim olmuş bir özne olmaktan evla.
Hayatın her alanında, her biriminde güzellik adına yapılabilecek bir şey vardır. Bir çiçeğe su vermek, bir hayvana şefkat göstermek, kalbi kırık birinin ağlayabileceği omuz olmak bile bir şeydir bu dünyada.
Çevremiz böylesi direnişçilerle dolu aslına bakılırsa. Dünyaya iyilikle yaklaşan bu insanlar sayesinde yeneceğiz belki de yıkıcı zalimleri. Adalet duygusuyla, merhametle hareket eden herkes bu direnişteki yoldaşlarımız.
Yoldaşlarımız da bize ihanet edebilirler kuşkusuz. Saldırı altındaki herkes gibi gergin onlar da. Tıpkı bizim gibi. Herkes kendi travmasından, kaygı ve korkularından mustarip.
İyi bir direnişçinin geçerli bir tanımı yok kafamda. Adalet duygusu ve empati ile hareket eden, merhametli olan herkes iyi bir direnişçi aslında. Hayatın her alanında yaptığımız her şeyin bir başkasına verebileceği zararı aklımızda tutar ve bunun için özen gösterirsek dünyayı daha iyi bir yer yapabiliriz belki. Bir tetikte hali olmak değil önerdiğim. Baskı oluşturan her şey faşizme meyilli çünkü. Kendi doğallığı içinde gelişen bir iyilik ve yapıcılık kastettiğim, ya da sesli düşündüğüm şey diyelim.
Uyandığımız her sabah hayatı yeniden anlamlandırmak için sahip olduğumuz en uygun gün. Kendi gündemimiz, acılar ve sevinçlerimiz içinde bir direnişçi olarak dünyaya da bir faydamız olabilir belki.
En zor zamanların bile kalplerdeki iyiliğin ışıttığı bir tesellisi olabilir. Ya kırıp yok edenlerden, başkalarının üstüne basıp yükselenlerden, sahteler ve zalimlerden olacağız ya da yaratıcılık, merhamet ve vicdanın safında duracağız. Hatalar yapabiliriz elbette hayatta. Sakarlıkla kırıp dökebiliriz bazı şeyleri. Önemli olan safımızın neresi olduğu, nasıl bir niyetle hareket ettiğimiz. Belki güzellik direnişçileri için bir zafer yok ufukta ama zafer zaten bunca sahtelik içinde bir direnişçi olabilmekte.