1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Dizi biter, geriye hayatlarımız kalır
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Dizi biter, geriye hayatlarımız kalır

A+A-

Rüstem, küçük oğlu Ersin’e seslendi:
Gitcek miyiz babacım...
“Bakcaz” dedi, Ersin, “Bakcaz...”

***

Kıbrıslı Türklerin kuşaktan kuşağa aktardığı, dillere destan “varoluş” mücadelesi yalanmış meğer (!)
“Volkan... Kara Çete... TMT...”
Silah ya da bomba yapan eller, edilen yeminler, şafak yorgunu nöbetler...
Mücahitler hatta...
Bir illüzyonmuş bu tarih (!)
Meğerse denizin ötesinden bir “jön” gelmiş, herkesi kurtarmış (!)
“Bir Zamanlar Kıbrıs” diye onlarca tarihi yanlışla dolu şoven bir dizi yaptılar; kendini savunamayan “aciz” bir toplum anlatısı üzerinden, kahraman bir “kurtarıcı” masalı koydular önümüze, tek yanlı bir “mağduriyet” tarihi!

***

Kıbrıslı Türklere bu oyunda yine “figüran” rolü düştü. Özel bir gala ile sundular bunu ve toplumun seç(tir)ilmiş isimleri böylesi bir “gösteri”yi ayakta alkışladı. “KKTC” üzerinden oynanan “devletçilik” oyunu yeni bir “duygusal yarılma” yaşadı böylece!
Tam da “ilhak” gündemi içerisinde!

***

Mesele tarih değil yalnızca, gelecektir.
Türkiye’nin şoven bir gözle kendi iç siyasetine malzeme yaptığı Kıbrıs, bir avuç insanın ana yurdudur. Kıbrıs’ta bir dönem “çatışan” insanlar, her daim birlikte yaşayacaktır.
Bizim hayatlarımız üzerinden “nefret” çoğaltıyorlar. Bu coğrafya kendi ortak acılarını yeterince biliyor; ihtiyacımız hınç kültürü yerine, barış inşasıdır.
Bir tarafın 55-58 arasını ya da 63'ten 68'lere kadar yaşanan zulmü görmek istemediği, beri tarafın 74'teki büyük yıkımı normalleştirdiği tarihi biliyoruz çok iyi...
Kendi “suskunluğunu” yaşıyor tarih…
Kendi içinde büyütüyor, hakikatin sessizliğini…

***

Ortak yaşanmış bir zulmü tek yanlı mağduriyetle yoğurarak düşmanlık üretmek, bu coğrafyayı adeta “rehin almak”  ve ardından “kan davası” gütmek geleceği iyileştirmiyor.

***

Kendi tarihiyle dahi “barışık” olamayan bir ülkeden elbette farklısını bekleyemezsiniz.
Hele de Kıbrıs’a dair...
Yine de unutulmasın…
Bu “dizi” bittiğinde bu adada yeni hayatlar yeşermeye devam edecek.
Çocuklarımızı bu adada büyüteceğiz biz...
Yan yana “nöbet” tutmalarını değil, omuz omuza yürümelerini istiyoruz, geleceğe...
Tıpkı milyonlarca cesedin geride kaldığı dünya savaşlarının ardından, bugün, Avrupa Birliği’nde bunu başaran gençler gibi...
Böylesi bir dil, anlatı, zihniyet üzerinden kan çıkar, ölüm çıkar, yoksulluk çıkar, nefret çıkar sadece...
Barış, umut, gelecek çıkmaz!

Bu yazı toplam 3053 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar